Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Sulh Sözleşmesinin Konusunun Sınırları

Limits of the Compromise Contract Subject

Fatma HIZIR ASRAV

Sulh sözleşmesi, tarafların aralarındaki mevcut bir hukuki ilişki üzerindeki uyuşmazlığı ya da belirsizliği ortadan kaldırmak amacıyla, birbirlerine karşılıklı fedakarlıkta bulunmak suretiyle yaptıkları bir sözleşmedir. Sulh sözleşmesi, taraflar arasında mahkeme dışında yapılırsa mahkeme dışı sulh sözleşmesi olarak, mahkeme huzurunda ve hakimin katılımıyla gerçekleştirilirse mahkeme içi sulh sözleşmesi olarak adlandırılır. Davayı sona erdiren taraf işlemlerinden olan mahkeme içi sulh sözleşmesi bu çalışmanın konusu dışında kalmaktadır. Uyuşmazlıkların giderilmesinde taraf iradelerinin ön planda olması sebebiyle, sulh sözleşmesi taraflar arası ve toplumsal barışa katkı sağlamak gibi çok önemli fonksiyonlara sahiptir. Bu sebeple, bu çalışmada sulh sözleşmesinin konusunun sınırları ele alınmıştır.

Sulh Sözleşmesi, İsimsiz Sözleşme, Sözleşmenin Konusu, Uyuşmazlık, Belirsizlik, Fedakarlık.

Compromise contract, is an agreement made with compromises by each party to eliminate the dispute or uncertainty over an existing legal relation between them. If a compromise contract is made between parties outside of the court, it will be named extrajudicial compromise contract, and if made in the court with the participation of a judge, it will be named intra-court compromise contract. Intra-court compromise contract, one of the party procedures ending the case, is outside of this scope. As the will of the parties is forefront in the settlement of disputes, compromise contract has significant functions such as contributing to inter-party, and hence to social peace. For this reason, in this study the limits of the compromise subject have been addressed.

Compromise Contract, Unnamed Contract, The Subjects of Contract, Conflict, Uncertainty, Sacrifice.

GİRİŞ

Kökleri Roma hukukuna dayanan ve çok eski zamanlardan beri bilinen bir kurum olan sulh sözleşmesi Türk hukukunda yeteri kadar incelenmemiştir. Kıta Avrupası’nda uyuşmazlıkların çözümünde son derece önemli bir yere sahip olan sulh sözleşmesine, borçlar hukukuna ilişkin genel kitaplarda bile sınırlı bir şekilde değinilmiş, çoğunlukla da isimsiz sözleşmelere örnek olarak sadece adı zikredilmekle yetinilmiştir. Oysa başta Almanya, Avusturya, Fransa ve İtalya olmak üzere birçok Avrupa ülkesinde sulh sözleşmesi Medeni Kanun ya da Borçlar Kanununda yasal düzenlemeye sahiptir. Bu ülkelerde sulh sözleşmesi uyuşmazlıkların çözümünde geniş bir uygulama alanı bulmakta ve oldukça önemli roller üstlenmektedir.

Toplumda sosyal düzenin sağlanması, adalet duygusunun gelişmesi ve uzlaşma kültürünün yerleşmesi için sulh sözleşmesinin küçümsenemeyecek bir yere ve öneme sahip olduğu açıktır. Bu sebeple hukukumuzdaki yerinin tespitinin doğru bir şekilde yapılmasının önemi büyüktür. Ancak öğretide, maddi hukuk anlamında sulh sözleşmesine ilişkin ayrıntılı bir inceleme yok denecek kadar azdır. Bu çalışmayla, sulh sözleşmesiyle ilgili Türk hukukundaki boşlukların doldurulmasını ve konuyla ilgili sorunların çözümüne katkı sağlamayı amaçlamaktayız.

I. SULH SÖZLEŞMESİNİN TANIMI

Sulh kelimesi Arapça kökenli bir kelime olup “saleha” fiilinden türemiştir ve ‘barışma, uzlaşma, anlaşma,’ anlamlarına gelmektedir1 . Aynı şekilde günlük hayatta da sulh, kelime anlamı itibariyle, “barış, uzlaşma, uyuşma” anlamlarında kullanılmaktadır2 . Hukuki anlamda ise öğretide yerleşmiş tanımına göre sulh, tarafların aralarındaki uyuşmazlığa son vermek için karşılıklı fedakarlıklarla, mahkeme önünde ya da mahkeme dışında yaptıkları bir sözleşmedir3 .

İsviçre hukukunda sulh sözleşmesi için kanuni bir düzenleme öngörülmemiştir. Bu sebeple öğreti ve içtihat birçok farklı sulh sözleşmesi tanımı ortaya koymuştur. İsviçre öğretisi ve içtihadında yapılan bu tanımlar önemli ölçüde Alman hukukunda verilen tanımlara dayanmaktadır4 . İsviçre hukukuna paralel olarak Türk hukukunda da çeşitli kanunlarda sulh sözleşmesinden söz edilmekle birlikte herhangi bir tanıma yer verilmemiştir. Sulh ise her ne kadar 1086 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda düzenlenmemiş olsa da uygulama ve öğretide kabul edilmekteydi. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile ilk defa düzenlenen sulh, davayı sona erdiren taraf işlemlerindendir. HMK md.313/1’de “Sulh, görülmekte olan bir davada, tarafların aralarındaki uyuşmazlığı kısmen veya tamamen sona erdirmek amacıyla yapılan bir sözleşmedir.” şeklinde tanımlanmıştır. Ancak bu tanım yalnızca mahkeme içi sulh için geçerlidir ve maddi anlamda sulh sözleşmesinin unsurlarını tam anlamıyla içermemektedir5 .

Alman Medeni Kanunu sulh sözleşmesi için esas itibariyle tek bir hükümle yetinmiştir. Bu hüküm sulh sözleşmesinin tanımını ve temel yanılmasıyla ilgili özel bir geçersizlik sebebini içermektedir6 . BGB’nin sulh sözleşmesine ilişkin 779’uncu paragrafı7 sulh sözleşmesini, tarafların bir hukuki ilişki üzerindeki uyuşmazlığı ya da belirsizliği karşılıklı fedakarlıklar yoluyla ortadan kaldırmalarına olanak sağlayan bir sözleşme olarak tanımlamaktadır8 . Alman Federal Mahkemesi’nin yaptığı tanıma göre ise sulh sözleşmesi, bir uyuşmazlığın ya da mevcut bir hukuki ilişki üzerindeki belirsizliğin tarafların karşılıklı uzlaşmasıyla giderilmesidir9 .

Kanaatimizce sulh sözleşmesinin hukuki niteliğini, amacını, şartlarını, unsurlarını ve sonuçlarını açıkça ortaya koyması bakımından BGB. § 779’a paralel bir tanım yapmak uygun olacaktır. Buna göre: sulh sözleşmesi, tarafların aralarındaki mevcut bir hukuki ilişki üzerindeki uyuşmazlığı ya da belirsizliği ortadan kaldırmak amacıyla, birbirlerine karşılıklı fedakarlıkta (ödünler-tavizler) bulunmak suretiyle yaptıkları bir sözleşmedir10 .

II. SULH SÖZLEŞMESİNİN ZORUNLU UNSURLARI

Sulh sözleşmesinin kurulabilmesi için en temel ve zorunlu şart, kendisinden önce taraflar arasındaki tartışmalı ya da belirsiz özel hukuk karakterli hukuki bir ilişkinin varlığıdır. Sulh sözleşmesi bu unsuruyla diğer sözleşme türlerinden ayrılmaktadır11 . Çünkü diğer sözleşmelerden farklı olarak sulh sözleşmesinin temelini oluşturacak, taraflar arasında daha önceden mevcut ve her somut olayda içeriği farklı olabilen tartışmalı bir hukuki ilişkiye ihtiyaç vardır. Başka bir deyişle, sulh sözleşmesinin kurulması her şeyden önce taraflar arasında önceden var olan tartışmalı bir hukuki ilişkinin varlığına bağlıdır12 .

Sulh sözleşmesinin konusu, tarafların tasarruf yetkisinde bulunan herhangi bir hukuki ilişki olabilir. Fakat sulh olunacak hukuki ilişki sulh sözleşmesinin yapıldığı sırada mutlaka tartışmalı ya da belirsiz olmalıdır. Tarafların bu husustaki konu veya hukuki duruma ilişkin sübjektif değerlendirmeleri önemli bir kriterdir13 .

Sulh sözleşmesinin kurulması için zorunlu olan hukuki ilişki unsuru geniş yorumlanmalıdır. Emredici hükümlere ters düşmediği sürece uyuşmazlık ya da belirsizliğin bulunduğu her türlü hukuki ilişki kural olarak sulh sözleşmesinin konusu olabilir14 . Bu yüzden hukuki ilişkiden yalnızca borç ilişkileri anlaşılmamalıdır. Eşya, aile, miras, iş hukukuna özgü ilişkiler, beklenen haklar, yenilik doğurucu haklar, gelecekteki şartlı veya erteleyici talepler hakkında da sulh sözleşmesi yapılabilir15 .