Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Anonim Şirket Yönetim Kurulu Üyelerinin 
SGK Prim Borçları ve Şirketin Vergi
 Borçlarından Doğan Sorumluluğu

Liabilities of Executive Board Members of a Joint-Stock Company Arising From
 Social Security Institution Premium Debts and Company’s Tax Debts

Ünal SOMUNCUOĞLU

Sosyal Güvenlik Kurumu, anonim şirketlerin ödenmeyen prim borçlarından dolayı, şirketin tüm yönetim kurulu üyelerine ödeme emri göndermekte ve ödeme emrini tebellüğ eden yönetim kurulu üyeleri, tebellüğü takip eden yedi gün zarfında İş mahkemesinde “Ödeme Emrinin İptali Davası” açmadıkları takdirde, bu borç onların şahsi mal varlığından tahsil edilmektedir. Bu uygulama 5510 sayılı kanunun 88. maddesine dayandırılarak işlem görmekte ise de, özellikle 2012 yılında yürürlüğe giren Türk Ticaret kanunu hükümleri gereğince, bazen yanlış uygulama olarak ortaya çıkmaktadır. Oysa, sosyal güvenlikle ilgili hükümlerle, o hükümlerin yollama yaptığı 6183 sayılı yasa hükümlerinin, konumuzla ilgili olarak tek başlarına ve Türk Ticaret Kanunu hükümleri göz ardı edilerek yorumlanması ve uygulanması, tüm ilgili yasaların ruhuna aykırı olduğu kadar, hakkaniyete, adalete de aykırı sonuçlar doğurmaktadır.

Keza, Anonim şirketler, şirket faaliyetlerinden doğan vergi borçlarının asli sorumlusudur. Lakin bu şirketler, kanuni temsilcileri tarafından idare ve temsil edildiklerinden, vergi sorumluluğu açısından vergi yasaları bu kişileri de gelir vergisi ve buna bağlı gecikme cezası v.s. gibi amme alacaklarından, asli borçlunun yanı sıra, sorumlu kılmıştır. Bu nedenle, aşağıdaki satırlarda, evvela vergi yasalarının bu amaca yönelik hükümlerini ve ayrıca, Türk Ticaret Kanunu, Borçlar Kanunu gibi yasaların ilgili hükümlerini irdeleyeceğiz.

Anonim Şirket, Yönetim Kurulu, Prim Borcu, Kanuni Temsilci, Temsil, İlzam ve İmza Yetkisi, Sorumluluk, Vergi Borcu, Kusur.

Social Security Institution sends payment order to all of the executive board members of a company because of the premium debts of joint-stock companies which haven’t been paid and those debts are collected from their personal assets unless executive board members, who receives notifications, don’t file an action for nullity of the payement order within seven days following the notification. Although this procedure is performed on the basis of article 88 of the Law no 5510, especially pursuant to the provisions of Turkish Commercial Code which came into force in the year 2012, sometimes it shows up as misimplementation. Whereas, interpretation of the provisions relevant with the social security and the provisions of the Act no 6183 referred by those provisions alone and by ignoring the provisions of the Turkish Commercial Code generates results contrary to justice, fairness as well as being contrary to the spirit of all relevant acts.

Likewise Joint-Stock Companies are principally responsible from the tax debts arising from the company’s activities. However since those companies are managed and represented by their legal representatives, the tax laws hold them responsible besides the principle debtor for the public receivables such as income tax and connected delay fines, etc. from the point of tax liability. Thus, in the following lines, we will first address the provisions of the tax laws directed to that purpose and moreover relevant provisions of the laws such as Turkish Commercial Code, Code of Obligations.

Joint-Stock Company, Executive Board, Premium Debt, Legal Representative, Representation, Binding and Signatory Powers, Liability, Tax Debt, Negligence.

I. Anonim Şirket Yönetim Kurulu Üyelerinin SGK Prim Borçlarından Doğan Sorumluluğu

5510 sayılı Yasanın, “Primlerin ödenmesi” başlıklı 88’inci maddesinde, “Kurumun süresi içinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsilinde, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 51’inci, 102’nci ve 106’ncı maddeleri hariç, diğer maddeleri uygulanır. Kurum, 6183 sayılı Kanunun uygulanmasında Maliye Bakanlığı ile diğer kamu kurum ve kuruluşları ve mercilere verilen yetkileri kullanır.” hükmü bulunmaktadır.

6183 sayılı Yasanın, “Kanuni Temsilcilerin Sorumluluğu” başlıklı mükerrer 35’inci maddesinde, “Tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mal varlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacakları, kanuni temsilcilerin ve tüzel kişiliği olmayan teşekkülü idare edenlerin şahsi mal varlıklarından bu Kanun hükümlerine göre tahsil edilir.” hükmü yer alır.

Yine 5510 sayılı Yasanın 88’inci maddesinde, “Kurumun sigorta primleri ve diğer alacakları haklı bir sebep olmaksızın bu Kanunda belirtilen sürelerde ödenmez ise kamu idarelerinin tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri, tüzel kişiliği haiz diğer işverenlerin şirket yönetim kurulu üyeleri de dahil olmak üzere üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri ile kanuni temsilcileri Kuruma karşı işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur.”

Anılan Yasa, şirket yönetim kurulu üyeleri ile üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri ile kanuni temsilcilerini prim borçlarından sorumlu kıldığına göre, burada, konumuzla ilgili olarak idare ve temsil kavramlarının Türk Ticaret Kanunu açısından ne gibi hükümlerle donatılıp, açıklandığı kesin olarak tespit etmemiz gerekmektedir.

6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 365’inci maddesine göre, “Anonim şirket, yönetim kurulu tarafından yönetilir ve temsil olunur.” Bu hüküm genel kuraldır ve hilafına bir olgu mevcut değilse, anonim şirketlerde idare ve temsil yetkisi, kural olarak yönetim kurulu üyelerinin tümüne aittir.

6102 sayılı Yasanın 367’nci maddesine göre, “Yönetim kurulu, esas sözleşmeye konulacak bir hükümle düzenleyeceği bir iç yönergeye göre, yönetimi kısmen veya tamamen bir veya birkaç yönetim kurulu üyesine veya üçüncü kişiye devretmeye yetkili kılınabilir. ... Yönetim devredilmediği takdirde, yönetim kurulunun tüm üyelerine aittir.” Özellikle bu son cümlenin mefhumu muhalifinden anlaşıldığına göre, yönetim devredildiği takdirde, yönetim yetkisi, yetkinin devredildiği kişilere aittir. Bu yetkiyi haiz olmayan yönetim kurulu üyeleri idare hakkına ve sorumluluğuna sahip değillerdir. Bu hükmün gerekçesinde şu ibareler görülür. (... 6762 sayılı Kanunda olduğu gibi, tasarıya göre de, yönetim kurulu, yönetim haklarıyla temsil yetkilerini muhakkak kendisinin kullanmasının zorunlu olmadığı; gereğinde bir gözetim organı olarak çalışabilen bir organdır. Tasarıda, yönetim kurulunun hemen, hemen üyelerinin tümünün, yürütme yetkisini haiz olmayan, non executive üye konumuna geçebildiği esnek bir rejim benimsenmiştir. ...)

Aynı Yasanın “Temsil yetkisi” başlıklı 370’inci maddesinde, “Esas sözleşmede aksi öngörülmemiş veya yönetim kurulu tek kişiden oluşmuyorsa, temsil yetkisi çift imza ile kullanılmak üzere yönetim kuruluna aittir. Yönetim kurulu temsil yetkisini bir veya daha fazla murahhas üyeye veya müdür olarak üçüncü kişilere devredebilir. En az bir yönetim kurulu üyesinin temsil yetkisini haiz olması şarttır.” hükmüne yer verilmiştir. Anılan hükmün gerekçesine göre, (... 370’inci maddenin birinci fıkrası, 365’inci maddede yer alan şirketin temsili yetkisinin, aksi şart edilmemişse, yani tek imza sistemi kabul olunmamışsa, çift imza ile ve yönetim kurulunca kullanılabileceğini öngörmektedir. 373’üncü maddenin birinci fıkrası hükmünce, yönetim kurulu, şirketi temsile yetkili kişileri de belirler. İkinci fıkra, 6762 sayılı (eski Ticaret Kanunu) Yasanın 319’uncu maddesinin ikinci fıkrası hükmünü tekrarlayarak, 370’inci madde dolayısıyla devredilebilen yönetim hakkını temsil yetkisi ile tamamlamak amacıyla öngörülmüştür.) Madde metninden ve gerekçesinden anlaşılan odur ki, yönetim kurulu temsil yetkisi de, idare yetkisi gibi devredilebilir ve temsil yetkisinden yoksun kalan yönetim kurulu üyelerin kanuni temsilci sıfatları da kalmaz. Burada önemli olan bir husus daha vardır. Temsil yetkisinin kullanılması, imza yetkisi ile gerçekleşir. Yani, imza yetkisi varsa temsil yetkisi vardır. imza yetkisi yoksa temsil yetkisi yoktur. Deyim yerinde ise, imza yetkisi, temsil yetkisinin hem varlık sebebi ve hem de dışa vurum şeklidir.

Türk Ticaret Kanunu m. 373/1’e göre, “Yönetim kurulu, temsile yetkili kişileri ve bunların temsil şekillerini gösterir kararının noterce onaylanmış suretini, tescil ve ilan edilmek üzere ticaret siciline verir.” Uygulamada, anonim şirketler, imza yetkisini haiz kişileri ve bunların yetkilerinin şümulünü bir yönetim kurulu kararı ile belirlemekte ve bu kararı ticaret siciline tevdi ederek, tescil ve ilan ettirmektedir. Böylece üçüncü şahısların da, şirketi kimlerin temsil ve ilzam ettiklerini bilmeleri mümkün olmaktadır.

Türk Ticaret Kanunun anonim şirket yönetim kurulu üyelerinin temsil ve idare yetkilerinin şartlarını ortaya koyarken, aynı Yasanın 553’üncü maddesi bunların görevlerinden doğan sorumluluğun vüsat ve şümulünü, kısacası sınırlarını belirlemektedir. Anılan maddeye göre, “(1) Kurucular, yönetim kurulu üyeleri, yöneticiler ve tasfiye memurları, kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal ettikleri takdirde, hem şirkete hem pay sahiplerine hem şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarardan sorumludurlar. / (2) Kanundan veya esas sözleşmeden doğan bir görevi veya yetkiyi kanuna dayanarak başkasına devreden organlar veya kişiler, bu görev ve yetkileri devralan kişilerin seçiminde makul derecede özen göstermediklerinin ispatı hali hariç, bu kişilerin fiil ve kararlarından sorumlu olmazlar. / (3) Hiç kimse, kontrolü dışında kalan kanuna veya esas sözleşmeye aykırılıklar veya yolsuzluklar sebebiyle sorumlu tutulamaz. bu sorumlu olmama durumu, gözetim ve özen yükümü gerekçe gösterilerek geçersiz kılınamaz.) Bu hükmün ikinci fıkrası ile ilgili gerekçede şu ibareler yer almaktadır. (... Mevcut hüküm, sadece eski 336’ncı maddenin (5) numaralı bendinde yazılı görevlerden birinin eski 319’uncu madde uyarınca yönetim kurulu üyelerinin birine bırakılması durumunda sorumluluğun ancak ilgili üyeye yükletilmesi gerektiğinden, o işlemden dolayı müteselsil sorumluluğun geçerli olmayacağını belirtmişti. Tasarının hükmü. belli bir maddeye göre devir sınırlamasını kaldırmış, onun yerine kanuna dayanarak, yani kanunun cevaz verdiği tüm devirleri kapsama almıştır. ...) Yine maddenin üçüncü fıkrası ile ilgili gerekçede, (... üçüncü fıkra yönetim organının işlevi ister kanuna göre devredilmiş olsun, ister organın kendisinde kalsın, üyelerin yükümlülüklerini tanımakta, ancak bu yükümün kontrol dışında kalan olgu ve konularda bulunmadığını hükme bağlamaktadır. Bu hüküm, yönetimle görevli kişilerin, bu arada yönetim kurulu üyelerinin uygun nedensellik bağının veya kusurlarının yokluğu halinde, soyut bir gözetim görevi anlayışına dayanılarak sorumlu tutulmalarına engel olmak amacıyla öngörülmüştür. Çünkü uygulamada, yönetim kurulu üyelerinin insan takatinin üstünde bir gözetim anlayışıyla şirketteki her türlü kanuna veya esas sözleşmeye aykırılıktan sorumlu tutuldukları gözlemlenmiştir.)

6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun Genel Gerekçesinin, yönetim kurulu ile ilgili 124’üncü maddesinde çok önemli bir açıklama bulunmaktadır. Buna göre (... Tasarı, yönetim kurulunu, hem yapısal hem de işlevsel yönden, kurumsal yönetim kurallarını da gözeterek, yeni hükümlerle düzenlemiş; bunu yaparken profesyonel yönetimi ve tam şeffaflığı özenle dikkate almıştır... ... Yönetim kurulu üyelerinin özen yükümleri, nesnel, adil ve uygulanabilir kurallara bağlanmıştır.) Bu genel gerekçe, özellikle de TTK’nın 553’üncü maddesinin anlamını çok net bir şekilde ortaya koymaktadır. Özelliklede, uygulamadaki gayri adil ve uygulanması imkânsız sorumluluk hükümlerinin artık geçerli bulunmadıklarının da mesajını vermektedir bu hükümler.

Yukarıda açıklanan metni ve gerekçesi dercedilmiş bulunan TTK’nın 553’üncü maddesi, bir devrim niteliğinde olup, evvelce sergilenen haksız ve adaletsiz uygulamalarına set çekmiş bulunmaktadır. Dar görüşlü ve kısıtlı bilgili bazı uygulayıcıların insafsız, adaletsiz hakkaniyetten uzak uygulamalarının artık gündemden kalktığını son derece belirgin bir biçimde ifade etmiştir.

Konu ile ilgili ve yukarıya dercettiğimiz yasal hükümler birlikte incelendiğinde şu hukuksal sonuçlara varırız:

1) Kural olarak, bir anonim şirketin yönetim kurulu üyeleri SGK prim borcundan ötürü Kuruma karşı müteselsilen sorumludurlar.

2) Bunların sorumluluğu, şirketle birlikte müteselsil sorumluluk olup, Kurum, bunlardan her birini, şirketi öncelikle takip etmek yükümü olmaksızın takip edebilir ve her birine ödeme emri gönderebilir. Bunlar, kuruma karşı tüm mal varlıklarıyla sorumludurlar.

3) Yönetim kurulu üyelerinin kuruma karşı sorumluluğu, bir kusur sorumluluğudur. Gerek TTK hükümleri gerek 5510 sayılı Yasanın 88’inci maddesindeki, haklı bir sebeb olmaksızın ibaresi, sorumluluğun bu niteliğini tartışmasız bir biçimde ortaya koymaktadır. (... TBK m. 49/1, kusur sorumluluğunda, kusuru, sorumluluğun kurucu unsuru olarak düzenlemiştir. ... Kusur sorumluluğunda, benzer durum ve şartlar altında bulunan kişilerden beklenen bu ortalama davranış biçimine uymayan, ondan sapan ve ayrılan davranış biçiminin niteliği kusur olarak adlandırılmaktadır... kusurun iki yönü vardır. Kusurun objektif yönü, failin davranışının, aynı şartlar altında bulunan örnek kişilerden beklenen ortalama davranış biçiminden sapması, ona uygun olmaması sorunuyla ilgilidir... Kusurun sübjektif yönü, failin sorumluluk ehliyeti ile ilgilidir. Kusur sorumluluğunda, zararlı sonucu doğuran fiilin, faile yükletilebilmesi gerekir. Böylece faille, fiil arasındaki sübjektif bağın kurulması, sorumluluk ehliyetini oluşturur.) (Prof. Dr. Fikret Eren, 6098 sayılı Kanuna Göre Hazırlanmış Türk Borçlar Kanunu Genel Hükümleri, Ankara 2015, sh. 569-572). İdare ve temsil yetkisinin başkalarına devrinin söz konusu olmadığı ahvalde, kural olarak kusur sorumluluğunun yönetim kurulu üyelerinin tamamına ait bulunduğunun kabulü gerekir. Lakin burada da, TTK’nın 557’nci maddesi hükmünü nazara almak zorunludur. Anılan hükme göre, (Birden çok kişinin, aynı zararı tazminle yükümlü olmaları halinde, bunlardan her biri, kusuruna ve durumun gereklerine göre, zarar şahsen kendisine yükletilebildiği ölçüde, bu zarardan diğerleriyle birlikte müteselsilen sorumlu olur.) Bu hükmün gerekçesinin 2 numaralı bendinde (... Sorumluluk, dolayısıyla tazminat hukukunu, uygun nedensellik bağı kurallar yönetir. Bunun doğal sonucu olarak, anonim şirketin yönetim kurulu üyelerinin şirketle birlikte değil de tek başlarına verdikleri zarardan, müteselsilen değil, tek başlarına sorumlu olmaları gerekir. Zarardan sorumlu olmayan, yani uygun nedensellik bağının dışında kalan kişinin, alacaklının korunması uğruna sorumlu tutulması, müteselsil sorumluluk kavramına açıkça aykırı olduğu gibi hukuka ve adalete de terstir.) ibaresi yer almaktadır. Gerekçenin 3 no.lu bendinde ise, (... Müteselsil sorululuğun uygulandığı hallerde, önce sorumluların tek başlarına ve birlikte verdikleri zarar birbirinden ayrılmalıdır. İkinci olarak, birlikte verilen zararda da kusurun ağırlığına ve diğer indirim olgularına göre, farklılaştırılmış teselsüle gidilmelidir. Böylece birlikte verilen zararda her bir tazminat yükümlüsüne isnat edilen zarar da belirtilmelidir...)