Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Aile Konutu Şerhinin Hukukî Etkisi

The Legal Effect of the Family Home Annotation

Leyla Müjde KURT

TMK m. 194 f. 1 hükmüne göre eşlerden biri diğer eşin açık rızası bulunmadıkça aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz. Aile konutunun maliki olan eş bu konut üzerinde diğer eşin izni olmaksızın tapuda bir başka kişiye aynî hak kazandırırsa, bu geçersiz tasarruf işlemine dayalı tescil yolsuz tescil niteliğinde olur. Eşin işleminin tarafı olan kişinin iyiniyetini koruyan özel bir yasal düzenleme bulunmadığından, aile konutu şerhi verilmiş olsun olmasın bu kişi aynî hakkı kazanamaz. Ancak eşin işleminin karşı tarafı adına tapuda oluşan yolsuz tescile, iyiniyetle güvenerek ondan aynî hak iktisap eden üçüncü kişilerin bu iktisapları TMK m. 1023 uyarınca geçerli olur. Aile konutunun maliki olmayan eş, eşin hukukî işleminin tarafı olmayan üçüncü kişinin iyiniyet iddiasını bertaraf etmek için tapu kütüğüne konuta ilişkin olarak aile konutu şerhi koydurmalıdır.

Aile Konutu, Aile Konutu Şerhi, Tapu Sicili, Yolsuz Tescil, İyiniyetli Üçüncü Kişi.

According to the Article 194/I of Turkish Civil Code, a spouse may neither alienate the family home nor limit the rights in respect of the family home without the express consent of the other spouse. If the spouse who is the owner of the family home transfers a right in rem to another person without the consent of the other spouse, the entry in the land register which is based on this invalid act of disposal is regarded as wrongful. As there is no legal provision that protects the good faith of the adverse party of the legal act of the spouse, whether the family home is annotated or not, the adverse party may not gain the right in rem. But however, according to the Article 1023 of Turkish Civil Code, the third person who relies in good faith on the wrongful entry in the name of the adverse party of the spouse is protected in his acquisition of right in rem. For preventing the claim of good faith of this third person, the family home should be annotated on the land register by the demand of the spouse who is not the owner of the family home.

Family Home, Family Home Annotation, Land Register, Wrongful Entry, Third Party in Good Faith.

I. Giriş

Aile konutu kavramı kanunda tanımlanmamıştır. Doktrinde ve yargı kararlarında yapılan tanımlamalardan yola çıkılarak, aile konutu; “eşlerin, evlilik birliği devam ederken, kendilerinin ve varsa ergin olmayan çocuklarının barınma ihtiyaçlarını gidermek üzere iradeleri ile belirledikleri ve sürekli olarak kullandıkları, ortak aile hayatının içerisinde cereyan ettiği, aile hayatının merkezi haline getirdikleri konut” olarak tanımlanabilir1 .

TMK m. 194/1 hükmü, eşlerden birinin aile konutu ile ilgili yapacağı bazı hukukî işlemler için diğer eşin açık rızasının alınması gerekliliğini düzenlemektedir. Bu hükmün amacı, aile konutu üzerinde hak sahibi olan eşin, aile yaşantısı için hayatî önem taşıyan aile konutuna ilişkin olarak tek başına bazı hukukî işlemlere girişmesi sonucunda bu konutta oturma imkânının kaybedilmesi ihtimaline karşı, özellikle diğer eşin ve çocukların ve nihayetinde ailenin korunmasıdır2 .

Aile konutu üzerinde eşlerden birinin mülkiyet hakkına sahip olduğu durumlarda, TMK m. 194/3 hükmü taşınmazın maliki olmayan eşe tapu kütüğüne taşınmazın aile konutu niteliğine ilişkin şerh verilmesini isteme imkânı tanınmıştır. Aile konutu şerhi olarak adlandırılan bu şerh türü, gerek şerhin niteliği gerek şerhin verilmesinin hukukî etkisi bakımından doktrinde tartışmalara yol açmıştır. Yargıtay’ın şerhin hukukî etkisi konusundaki içtihatları ise zaman içinde değişiklik göstermiştir.

Kanunun, diğer eşin rızasına tâbi tuttuğu aile konutuna ilişkin hukukî işlemleri, bu rızayı almaksızın malik eş ile yapan kişinin veya eşin işleminin karşı tarafı adına yapılan yolsuz tescile dayanan üçüncü bir kişinin iyiniyetle aynî hak iktisap etmesinin mümkün olup olmadığı önemli bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Söz konusu sorun, ancak aile konutu şerhinin hukukî etkisi tespit edilerek çözülebilir. Bu makalenin amacı, aile konutu şerhinin hukukî niteliğinin ve etkisinin açıklığa kavuşturulmasıdır.

II. Bir Eşin Aile Konutuna İlişkin Bazı Hukukî İşlemlerini Diğer Eşin Rızasına Tâbi Tutan TMK m. 194/1 Hükmüyle Getirilen Sınırlamanın Hukukî Niteliği

TMK m. 194/1’e göre, “Eşlerden biri, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz.”. Doktrinde, TMK m. 194/1 hükmünün, bir eşin aile konutu ile ilgili bazı hukukî işlemlerini diğer eşin rızasına bağlamak suretiyle getirdiği sınırlamanın hukukî niteliği konusunda aşağıda değineceğimiz farklı görüşler ileri sürülmüştür.

Doktrinde savunulan bir görüşe göre, TMK m. 194/1 (İMK m. 169/1), aile konutu üzerinde hak sahibi olan eşin hukukî işlem ehliyetine, dolayısıyla fiil ehliyetine bir sınırlama getirmektedir. Bu durum, sınırlı ehliyetsizlerin yasal temsilcilerinin rızası olmadan kendilerini borç altına sokan işlemleri geçerli olarak yapamayacaklarını öngören TMK m. 451’deki (İMK m. 410) düzenlemeye benzer bir durum teşkil etmektedir. Aile konutu üzerinde hak sahibi olan eşin aile konutuna ilişkin olarak diğer eşin rızasını almadan yaptığı Kanunda belirtilen türden hukukî işlemler bakımından “noksanlık” söz konusudur. Bu noksanlık, ancak diğer eşin vereceği icazet veya hâkim kararı ile giderilebilir. Fiil ehliyetine getirilen sınırlama, aile konutuna ilişkin, hem borçlandırıcı işlemler hem tasarruf işlemleri yönündendir3 .

Bu görüş, fiil ehliyeti sınırlamalarının esas itibarıyla ehliyeti sınırlanan kişiyi korumak amacını güttüğü, oysa aile konutu üzerinde hak sahibi kişiye getirilen sınırlamanın amacının onu korumak değil; evlilik birliğini ve özellikle diğer eşi korumak olduğu belirtilerek eleştirilmektedir4 . Bu eleştiriye karşı fiil ehliyeti sınırlaması görüşünü savunanlar, TMK m. 194’ün aileyi bütün olarak korumayı hedeflediğini, bu kapsamda konut üzerinde hak sahibi olan eşi de koruduğunu ileri sürmektedirler5 . Bu görüşe yöneltilen diğer bir eleştiri de, ehliyet sınırlamalarının kanunun açık düzenlemelerinden doğduğu, oysa TMK m. 194 bakımından böyle bir durumun söz konusu olmadığına ilişkindir6 .

Yargıtay’ın bazı kararlarında da, TMK m. 194/1 hükmünün aile konutuna ilişkin hukukî işlem yapan eş bakımından bir fiil ehliyeti sınırlaması teşkil ettiği ifade edilmiştir7 .