Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Sahtecilik İddiasına Dayalı Menfi Tespit ve İstirdat Davalarında Ceza Mahkemesi Kararlarının
 Hukuk Mahkemesi Kararına Etkisi

The Effect of the Criminal Court Judgements to the Civil Court Judgments in Negative Determination and Replevin Cases Based on Forgery

Orhan EROĞLU

Ceza mahkemesi ile hukuk mahkemesi kararlarının ve bu mahkemelerden birinde yapılan tespitlerin, diğer mahkemeyi bağlayıp bağlamayacağı hususu yasal düzenleme altına alınmıştır. Ancak, bazı özel durumlarda hukuk mahkemesi ve ceza mahkemesinin aynı konuda vereceği kararların birbiri ile uyumlu olması hukuk birliğinin temini ve yargıya olan güvenin sağlanması açısından önemlidir. Bu özel durumlardan biri de sahtecilik iddiasına dayalı olarak açılan menfi tespit ve istirdat davası ile ceza mahkemesinde aynı konuda bir davanın açılmış olması halidir. Ceza mahkemesinde sahtecilik ile ilgili bir tespit yapıldığında, hukuk mahkemesi yapılan bu tespit ile bağlı mı olacak ya da ceza mahkemesi tarafından verilen karara ya da yapılan tespite itibar etmeyerek yeniden bir araştırma ve inceleme mi yapacaktır? Özellikle sahtecilik, açığa atılan imzanın kötüye kullanılması ve bedelsiz senedin kullanılması iddiası ile açılan menfi tespit davalarında, ceza mahkemesi tarafından verilen kararın ve bu mahkemede yapılan tespitin hukuk mahkemesi hâkimini bağlayıp bağlamayacağı hususu gerek maddi hukuk açısından gerekse de kişinin hürriyeti açısından büyük önem arz etmektedir.

Mahkemelerden birinin sahtecilik hakkında bir karar vermesi halinde, diğer mahkemenin araştırmayı durdurması ve diğer mahkeme tarafından verilen karar ile paralel nitelikte bir karar vermesi adalete olan güvenin sarsılmaması ve hukuk birliğinin sağlanması açısından önemlidir. Bu çalışmada, ceza ve hukuk mahkemelerinden birinin öncelikli olarak sahteciliğe ilişkin yapmış olduğu tespitin, diğer mahkeme açısından kesin delil teşkil edip etmediği ve bağlayıcı olup olmadığı hususları değerlendirilmiş, bu değerlendirme yapılırken doktrindeki görüşlerden ve güncel içtihatlardan faydalanılmıştır. Çalışmamızın konusu ile ilgili içtihatlar arasında farklılıkların mevcut olmasının yaratmış olduğu muğlaklığın çözümü ve bu kapsamda hukuk birliğinin sağlanması gayesi ile bu çalışma meydana getirilmiştir.

Menfi Tespit Davası, İstirdat Davası, Ceza Mahkemesi, Hukuk Mahkemesi, İcra Takibi, Sahtecilik İddiası.

The legal effects of determinations and decisions given in criminal and civil courts are determined by law. In certain cases, the harmony of these two is vital for the unification of the courts and for the public trust in the law. Two of these special cases are negative determination and replevin cases. If the criminal court issues a determination or a decision on forgery, would the civil court comply with that determination or ignore it and re-investigate the matter? In forgery, misuse of a signature and the legal determination based on bouncing checks, the determination of this dilemma is of a huge importance for the law and the freedom of a person.

If one of the courts issues a decision on forgery, it is vital that the other court stops investigating the matter and to issue a decision in parallel with the other court to establish the trust in justice and to unify the law. In this article, the issue of whether these decisions are binding for the other court is evaluated based on the legal views and up to date decisions. The resolution of the ambiguity between the subject of the article and court decisions is the main idea to be presented in this article.

Negative Determination Case, Replevin Case, Criminal Court, Civil Court, Execution for Debt, Forgery Allegation.

I. Giriş

Sahtecilik iddiasına dayalı olarak açılmış olan bir menfi tespit veya istirdat davası ile aynı olaya ilişkin olarak bir ceza davasının da açılmış olması halinde nasıl bir yol izlenmesi gerektiği hususunda uygulamada tereddütler yaşanmakta ve bu hususta yargı içtihatlarında da farklılıklar gözlenmektedir. Sahtecilik iddiasına dayalı olarak açılan bir menfi tespit veya istirdat davası devam ederken, ceza mahkemesinde sahtecilik ile ilgili olarak bir tespitin yapılmış yahut bu konuda bir kararın verilmiş olmasının; menfi tespit veya istirdat davasının görüldüğü hukuk mahkemesini bağlayıp bağlamayacağı büyük önem arz etmektedir. Aynı şekilde, menfi tespit veya istirdat davasında yapılan tespitin veya verilen kararın, ceza mahkemesinde yapılan yargılamayı hangi ölçüde etkileyeceği de bir o kadar önemlidir. Çünkü ceza mahkemesi ile hukuk mahkemesinin birbiri ile olan ilişkisi hakkında verilebilecek yanlış bir karar, adalet terazisinin dengesini bozabilecek mahiyettedir. Bu nedenle her iki mahkemenin, birbirine olan etkisi dikkatle incelenmeli ve yapılan yargılamada buna göre bir değerlendirme yapılmalıdır.

Çalışmamızda, sahtecilik iddiasına dayalı olarak açılmış olan bir menfi tespit veya istirdat davası ile aynı olaya ilişkin olarak bir ceza davasının da mevcut olması halinde nasıl bir yol izlenmesi gerektiği hususunda, gerek doktrinden gerek güncel yargı içtihatlarından faydalanılarak bir değerlendirme yapılmıştır. Bu kapsamda, çalışmamızın ilk bölümünde genel hatları ile menfi tespit ve istirdat davaları incelenmiştir. Çalışmamızın ikinci bölümünde, HMK m. 209’a istinaden sahtecilik iddiasının resmi ve adi senetler bakımından nasıl ileri sürülebileceği, sahtecilik iddiasının doğurduğu sonuçlar ve görülmekte olan dava ve icra takibine etkisi, sahtecilik iddiası ile açılan menfi tespit veya istirdat davasının yanında Cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulunulması ve ceza davası açılması halleri değerlendirilmiştir.

Çalışmamızın son bölümünde ise; icra takibine konu edilen belgenin sahteliğine ilişkin olarak ceza davası açılması ve ceza mahkemesinin yapacağı tespitin yahut vereceği kararın hukuk mahkemesinde yapılacak olan yargılamaya etkisi incelenmiştir. Bu kapsamda, genel olarak ceza ve hukuk mahkemesi kararlarının birbirine etkisi, ceza ve hukuk mahkemesinin birbirinin kararını bekletici mesele yapması hususu değerlendirilmiş ve icra takibine konu edilen belgenin hukuk mahkemesi ve ceza mahkemesi tarafından birbirlerinden önce senedin sahteliğine karar vermiş olması durumunda diğer mahkemenin bu karardan nasıl etkileneceği değerlendirilmiştir.

II. Genel Hatları ile Menfi Tespit ve İstirdat Davaları

Menfi tespit davaları; bir hukuki ilişkinin veya bu hukuki ilişkinden doğan hakkın veya yetkinin bulunmadığının, icra takibine konu edilecek ya da konu edilmiş olan belgenin sahteliğinin veya hükümsüzlüğünün tespiti için açılan, dava sonunda verilen kararın ceza hukuku açısından bir sonuç doğurmadığı ve dava konusunu teşkil eden hususun bir kararla tespit edildiği davadır1 . Bu davaların dinlenebilmesinin şartı; hukuki ilişkinin hemen tespit edilmesinde davacının hukuki yararının olmasıdır2 .

Tespit davası sonucunda verilen karar, icra takibine konu edilemez. Ancak, kararda hükmedilen yargılama giderleri, başlı başına bir takibe konu edilebilir3 . Tespit davasının yargılaması sonucunda verilen kararın, hukuki menfaat açısından mevcut tehlikeyi tamamen ortadan kaldıracak mahiyette olması gerekmektedir. Bu açıklamalar ışığında bakıldığında; menfi tespit davasının da salt bir tespit davası olduğu sonucuna ulaşabiliriz4 .

Borçlu, kendisinin ödemek zorunda olmadığı bir borca istinaden yahut geçersiz olduğunu düşündüğü bir belgeye dayanarak aleyhinde icra takibi başlatabilecek bir kişiye karşı; bu kişi icra takibine başlamadan önce, borçlu olmadığının tespiti için dava açabilir5 . Borçlunun, icra takibi başlatılmadan önce menfi tespit davası açabilmesi için; davayı, icra takibi başlatılmadan önce açmasında hukuki yararının mevcut olması gerekmektedir. Borçlunun icra takibi başlatılmadan önce dava açmakta hukuki yararının mevcut olabilmesi için; borçlunun, alacaklıya vermiş olduğu belge sebebi ile alacaklı tarafından icra tehdidine maruz kalmış olması gerekir6 .

İİK m. 72/1 hükmü gereğince borçlu, aleyhinde icra takibi başladıktan sonra menfi tespit davası açabilir. Eğer, icra takibi başlatıldıktan sonra, alacaklının elinde İİK m. 68’de sayılan belgelerden biri mevcut değilse; borçlu, açılan takibe itiraz etmek sureti ile icra takibini durdurabilir. İtiraz ile takibi durdurabilen borçlunun da bu süreçte menfi tespit davası açmasında hukuki yararı bulunmamaktadır7 . Çünkü borçlu, icra takibine itirazı üzerine açılacak olan itirazın iptali davasında kendisini savunarak borçlu olmadığını, haciz tehdidi altında olmadan ispatlayabilecektir8 . Ancak alacaklı böyle bir durumda, itirazın iptali davası açmak yerine, itirazın geçici olarak kaldırılmasını da talep edebilir. İtirazın geçici olarak kaldırılması talep edildiğinde de borçlu süresi içerisinde borçtan kurtulma davası açarak borçlu olmadığını ispatlayabilir9 .

İcra takibi başlatılmadan önce açılan menfi tespit davasında alacaklı, alacağı için icra takibi başlatmadığı sürece menfi tespit davasının icra hukuku açısından bir önemi bulunmamaktadır. Eğer alacaklı menfi tespit davası açıldıktan sonra icra takibi başlatırsa; borçlunun açmış olduğu menfi tespit davası, başlatılan icra takibini kendiliğinden durdurmaz. İcra takibi, ancak menfi tespit davasına bakan mahkemenin İİK m. 72/2 hükmü gereğince %15’ten az olmayacak şekilde belirleyeceği teminat ve vereceği ihtiyati tedbir kararıyla durdurulabilir. Bu teminat ve ihtiyati tedbir kararının düzenleniş amacı; alacaklının kötü niyetli borçludan, borçlunun da kötü niyetli alacaklıdan korunmasıdır. Teminat alınması ise, ihtiyati tedbir sebebi ile alacağını geç alan alacaklıyı korumak amacıyla getirilmiş bir önlemdir. Tedbir kararı verilmesi hususunda mahkemenin takdir yetkisi bulunmaktadır. Mahkeme tedbir ile ilgili karar verirken, davacı borçludan en azından haklılığını yaklaşık olarak ispat etmesini aramaktadır10 .

İcra takibi başladıktan sonra açılan menfi tespit davasında ise tıpkı icra takibi başlatılmadan önce açılan menfi tespit davasında olduğu gibi, borçlunun, yalnızca menfi tespit davası açmış olması icra takibini kendiliğinden durdurmaz. İİK m. 72/3 hükmü gereğince, menfi tespit davasına bakan mahkeme, ihtiyati tedbir kararıyla dahi icra takibinin durdurulmasına karar veremez. Mahkeme, yalnızca alacaklının gecikmeden doğacak zararı için takip miktarının %15’inden az olmayacak bir teminat karşılığında, icra veznesine giren paranın alacaklıya ödenmemesine yönelik bir tedbir kararı verilebilir. Teminatı yatıran borçlu, mallarının haczedilmesine ve cebri icra yolu ile satışına engel olamaz. Borçlu, yalnızca icra veznesine giren paranın, alacaklıya ödenmesine engel olabilir11 . Borçlunun, mallarının haczedilmesine ve cebri icra yolu ile satılmasına engel olmak için; icra takibine konu edilen borcun tamamını, tüm takip masrafları ve faiziyle birlikte takip dosyasına yatırması gerekmektedir12 . Dosyaya yatırılan teminat, banka teminat mektubu veya nakit para olarak bloke edilebilir. Teminat mektubu ve nakit para haricinde bir teminat kabul edilemez. Ancak, icra veznesine giren paranın alacaklıya ödenmemesine yönelik %15’ten az olmayacak miktardaki teminatta, nakit para ve banka teminat mektubu haricinde bir teminat da gösterilebilir13 .