Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Konkordato-İbra İlişkisi Çerçevesinde 
Konkordatonun Bir Tür İbra Olup
Olmadığı Sorunu

The Question of Whether Concordat is a Type of Discharge or not
 Within the Frame of Concordat-Discharge Relation

Ayşe ARAT,Meltem ERCAN ÖZLER

Konkordato, 7101 sayılı İcra ve İflâs Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’a kadar, İcra ve İflâs Kanunu’nda yer almakla birlikte fiilen uygulaması yok denecek kadar az olan bir kurumdu. Ancak 7101 sayılı kanunla, İcra-İflas Kanununda düzenlenen iflasın ertelenmesi kurumu kaldırılarak*1, “Konkordato” ile ilgili yeni bazı düzenlemeler getirilmiştir. Böylece konkordato, Ticaret Kanunu’ndaki değişiklikle birlikte, etkin bir şekilde başvurulabilecek bir kurum haline gelmiştir. Öte yandan ibra, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu ile hukukumuzda düzenlemeye kavuşmuştur. İbranın borcu sona erdiren etkisi, iki kurum arasında bir ilişki kurulmasına sebep olmaktadır. Konu bu haliyle medeni hukukçuların ve usul hukukçularının ortak çalışma alanı içerisinde yer almaktadır.

Çalışma iki kurumu, benzer yönleriyle değerlendirmeyi amaçlarken, ayrıca konkordato sonucunda borçluların borçtan kurtulduğu miktarın eksik borç teşkil edip etmediği meselesini incelemektedir.

İbra, Konkordato, İbra-Konkordato İlişkisi, İbra ve Konkordatonun Benzer Yanları, Eksik Borç.

Concordat was an institution of which de facto application was so rare although it was set forth under the Code of Execution and Bankruptcy until the Law no 7101 on Amendments in Some Laws and Code of Execution and Bankruptcy. However, with the Law no 7101 some new arrangements have been set forth regarding to the “concordat” by annulling the institution of postponement of bankruptcy set forth under the Code of Execution-Bankruptcy. Thereby, with the amendments in the Commercial Code, concordat became an institution which is possible to apply effectively. On the other hand discharge converged on an arrangement with the Turkish Code on Obligations no 6098. The effect of discharge covering the debt causes a relation between two institutions. The subject, with current status, falls within the fields of study of the civil legists and procedural legists.

While this paper aims to evaluate two institutions together with their similar aspects, it also studies whether the amount, which the debtors are discharged as a result of the debt settlement, falls into incomplete debt status or not.

Discharge, Concordat, Discharge-Concordat Relation, Similar Aspects of Discharge and Concordat, Incomplete Debt.

Giriş

15.03.2018 tarihli ve 30361 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 7101 sayılı İcra ve İflâs Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunla, 2004 sayılı İcra ve İflâs Kanununda "İflasın Ertelenmesi" kurum olarak kaldırılarak Kanuna "Konkordato" ile ilgili yeni bir düzen getirilmiştir. Bu değişikliğe paralel olarak Türk Ticaret Kanununun bazı maddelerinde de değişiklikler yapılmıştır. Konkordato düzeni hukukumuzda eski olmasına karşı getirilen hükümlerle, bu konuda açıklayıcı ve detaylı yeni bir durum yaratılmaya ve bu kuruma işlerlik kazandırılmaya çalışılmıştır. Çünkü alacaklılar ile borçlunun müzakereleri sonrasında anlaşmaya varmaları ve bu kapsamda projenin mahkemece tasdik edilmesi esasına dayanan konkordatonun daha etkin bir şekilde kullanılmasının sağlanması ticari ve sosyal hayat bakımından bir ihtiyaç olarak görülmüştür1 . Konkordato, özellikle işleri iyi gitmeyen ve mali durumu bozulan borçlulara yardımcı olmak, onları haciz ve iflas yollarından koruyarak, ekonomik olarak varlıklarını sürdürmelerini sağlamak üzere kanun tarafından tanınan hukuki bir imkândır2 . İflasın ertelenmesi kurumunun, gerek şirketler bakımından uygulanıyor ve kötüye kullanılıyor olması gerek kendisinden beklenen iflasın sonuçlarını ortadan kaldırıcı iyileşme amacını tam olarak sağlayamamış olması, yeni bir kanun değişikliğiyle, konkordatoya işlerlik kazandırılmasına neden olmuştur. Konkordato, borçlular iflasa tabi ise iflâsın eşiğinden kurtarma; iflasa tabi değilse bile alacaklıların takibi ile icra takipleri sonucu malvarlığının çoğunu kaybetmesi tehlikesi ile karşı karşıya kalan borçluyu ya da borçluları, koruma amacına hizmet etmektedir3 . Ülkemiz ekonomisinde yaşanan değişiklikler ve var olan kurumların çözümsüz kalması konkordato kurumunun yeniden gözden geçirilerek etkinleştirilmesini sağlamıştır. Bu durum, çalışmamızda İcra ve İflâs Kanununda konkordatoya ilişkin yapılan değişiklikler ile bu alanla multidisipliner bir ilişki içerisinde yer alan borçlar hukuku ve Türk Borçlar Kanunu müesseselerinden biri olan ibranın, konkordato ile ilişkisinin incelenmesi ve iki hukuk sistemi arasında doğabilecek problemlerin tartışılması düşüncesini ortaya çıkarmıştır. Konkordato, borçlarını ödeyemeyecek durumda olan borçlulara tanınan hukuki bir imkânken; ibra, tarafların yapacağı bir sözleşme ile alacağı kısmen ya da tamamen sona erdirmeleridir. Gerek konkordato gerek ibra ile (ki kısmen ibra halinde) borçlunun ödemelerini kolaylaştırma ve borçluya bir kazandırmada bulunma amaçlanır. Konkordato ile borçlunun borçları azalırken, alacaklı konkordato sayesinde en azından alacağının bir kısmına kavuşma imkânına sahip olur. İbrada da konkordato da olduğu gibi, bazen iki tarafa bazen de tek tarafa (ki borçluya) yarar sağlama amacı söz konusu olabilmektedir4 . Bu kapsamda konkordatonun hukuki niteliğinin, yani bir sözleşme olup olmadığı noktasında ibra ile ilişkisinin, konkordato türleri bakımından ibranın öneminin, konkordato ile ibra ilişkisi bakımından konkordatonun bir ibra olup olmadığının, ibranın ve bununla bağlantılı olarak konkordatonun tek taraflı bir irade beyanı ile yapılıp yapılamayacağının, konkordatonun da ibra gibi borcu sona erdirip ermediğinin, konkordato sonucu ödenmeyecek olan borcun bir eksik borç olarak ifasının talep edilip edilmeyeceğinin tartışılması amacıyla bu çalışma kaleme alınmıştır. Bu kapsamda öncelikle konkordato ve ibra hakkında genel bir bilgiye, daha sonra konkordato ve ibra ilişkisi içerisindeki tartışmalı konulara ve konuya ilişkin görüşümüzü içeren genel bir değerlendirmeye yer verilmiştir.

I. İbra

İbra, alacaklı ile borçlunun, borçlunun borcu ifa etmeden borçtan tamamen veya kısmen kurtulması konusunda anlaşmaları olarak tanımlanabilir5 . Borcu sona erdiren sebeplerden6 biridir7 . Nitekim TBK m. 132, borcun bu yolla tamamen veya kısmen ortadan kaldırılabileceğini açıkça düzenlemiştir8 . Buna karşılık, geniş anlamda borç ilişkisi ibra ile değil, bozma (ikale, ortadan kaldırma) sözleşmesi ile sona erer9 . Zira ibra, sadece münferit borcu sona erdirirken, bozma geniş anlamda borç ilişkisini ortadan kaldırmayı amaçlar10

Alacaklının alacağından çeşitli şekillerde vazgeçebilmesi mümkündür. Alacağı talepten vazgeçmek, alacaklı temerrüdüne düşmek, alacağı talep etmeme taahhüdünde bulunmak (pactum de non petendo) veya muaccel alacağı talep ya da dava etmeyerek zamanaşımına uğramasına sebep olmak bunlar arasında sayılabilir11 . Aynı şekilde ayni bir haktan, yenilik doğuran haklardan keza defilerden tek taraflı bir beyanla feragat edilebilir12 . Ancak bu işlemler, borçluyu kural olarak borçtan kurtarmalarına rağmen ibra değildir. İbra bir sözleşmedir, alacaklı tek taraflı olarak ibrada bulunamaz, borçlunun kabul etmediği bir ibra söz konusu olmaz13 .

Alacaklının borçluyu ibra etmesi farklı sebeplere dayanabilir. Temel olarak ibra borçlu lehine bir işlemdir. Bu sebeple ivazsız olarak yapılabilir. İbra, ivazsız yapıldığında bağışlama niteliği taşır14 . Borçlunun veya üçüncü kişinin vereceği ivaz karşılığında alacaklının borçtan vazgeçmesi ibra değil, ifa yerini tutan edadır15 . İbranın genellikle sulh amacıyla yapıldığı görülmektedir16 . Böylece alacaklı, ihtilaflı veya şüpheli bir alacağından, ivaz karşılığında vazgeçer17 .

İbra, bir sözleşme olarak etkilerini sağlararası işlem şeklinde gösterir. TBK m. 132, sağlararası ibrayı düzenler. Ancak alacaklı, borçluyu ölüme bağlı bir tasarrufla da ibra edebilir. Ölüme bağlı tasarruf yoluyla ibrada alacaklının iradesi TBK m. 132’deki gibi şekle bağlı olmadan değil; vasiyetname veya miras sözleşmesi şeklindeki ölüme bağlı tasarruf şekillerinden birine riayet ederek ortaya konulmak zorundadır18 . Nitekim TMK m. 517’de “bir kimsenin bir borçtan kurtarılmasının” vasiyet edilebileceği düzenlenmiştir. Maddi anlamda bir ölüme bağlı tasarruf olan bu vasiyetle, borç doğrudan ortadan kalkmaz, vasiyet alacaklısı (borçtan kurtarılması vasiyet edilen, ibra edilen borçlu), vasiyet borçlusundan vasiyeti yerine getirip ibra sözleşmesini yapmasını talep edebilme hakkı elde eder19 .

İbra bir sözleşmedir20 (TBK m. 132). Buna istinaden tarafların karşılıklı ve birbirine uygun irade beyanları yanında onların fiil ehliyetine sahip olmasını da gerektirir21 . Alacaklı, borçluyu ivazsız şekilde ibra ediyorsa, hak onun malvarlığından kesin olarak çıktığı için alacaklının fiil ehliyetine sahip olması aranırken, borçlunun borçtan karşılıksız kurtulması sebebiyle onun ayırt etme gücüne sahip olması yeterlidir22 .

Alacak hakkına doğrudan etki eden, alacağı kısmen ve tamamen ortadan kaldıran ibra, aynı zamanda bir tasarruf işlemidir23 . Bu sebeple, alacaklının ibra edilecek alacak üzerinde tasarruf yetkisinin bulunması gerekir24 . O halde bir sözleşme olan ve tasarruf işlemi niteliği taşıyan ibranın yapılabilmesi için, fiil ehliyeti yanında alacaklının tasarruf yetkisi de aranır25 .

İbranın bir tasarruf işlemi olması, bu işlemin sebebe bağlı olup olmadığı tartışmasını da beraberinde getirmektedir. İsviçre-Türk hukukunda bir görüş, ibranın soyut nitelik taşıdığını kabul etmektedir26 . Buna göre, ibranın dayandığı sebebin geçerli olmasına bakılmaksızın ibra hüküm ifade eder, ancak bu durumda sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca alacak geri istenebilir27 . Zira borçlu açısından haklı bir sebep olmadan zenginleşme ortaya çıkmış olur. Bu sebeple alacaklı, borçluya karşı, sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca dava açabilir (TBK m. 77). Alacaklı kendisini, borçluyu ibra etmek zorunda hissederek hata ile bu işlemi yapmış olsa bile ibra geçerlidir28 . Aynı şekilde alacağa teminat veren üçüncü kişiler, soyutluk görüşü çerçevesinde ibra ile sorumluluktan kurtulurlar, sebep geçerli de olsa geçersiz de olsa bu sonuç doğar29 . Ancak tasarruf işlemi, yani ibra sözleşmesi geçersizse borç sona ermez30 . Buna karşılık diğer bir görüş, ibranın sebebe bağlı olduğunu kabul etmektedir31 . İbra sebebe bağlı kabul edilirse temel işlem batıl olduğunda ibra da geçersiz olur, borç sona ermez, varlığını sürdürür32 . Sebepsiz zenginleşme hükümlerine gitmeye gerek kalmadan, alacak hakkı zaten sona ermemiştir. Buna bağlı olarak geçersiz bir sebebe dayanan ibra, alacak için verilen teminatları ortadan kaldırmaz, üçüncü kişilerin sorumluluğu devam eder33 . Öte yandan tarafların ibrayı baştan kendi iradeleriyle sebebe bağlamaları mümkündür. Bu sebep, kararlaştırılan bir şart şeklinde ortaya çıkabilir. Bu durumda şart gerçekleşmediği sürece ibra sonuç doğurmaz34 .