Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

İsviçre Federal Temyiz Mahkemesi I. Hukuk Dairesinin 27.11.1995 Tarihli Kararı Hüküm Özeti(*)

The Caption of the Decision of the 1. Civil Chamber of the
Swiss Federal Court of Appeal Dated 27.11.1995

Özcan GÜNERGÖK

Olay

I.S., R.S-K’nın (ilk davacı) kocası ve A. ve S.S.’nin (ikinci ve üçüncü davacılar) babasıdır. O, 25 Mayıs 1985 gecesi bir kavgada davalının darbesiyle ağır yaralanmıştır. O tarihten beri tedavi edilemez şekilde belden aşağı felçlidir. Davalı kasten yaralamadan suçlu bulunmuş ve 12 ay şartlı hapis cezasına mahkum edilmiştir.

Thurgau Kanton Üst Mahkemesi 9 Şubat 1993 tarihinde I.S. lehine 145.735 Fr. tutarında maddi ve manevi tazminata ve faize hükmetmiş, Federal Mahkemece de hüküm onanmıştır.

I.S.’nin karısı ve iki çocuğu 16 Kasım 1992 tarihli dava ile kendileri için manevi tazminat isteminde bulunmuşlar; davalının davacı eş için faiz yürütülecek şekilde 50.000 Fr., diğer davacıların her biri için 10.000 Fr. manevi tazminat ödemeye mahkum edilmesini talep etmişlerdir.

Arbon yerel mahkemesi 8 Kasım/14 Aralık 1993 tarihli kararıyla davayı kısmen kabul etmiş; davacı eş lehine 30.000 Fr., çocukların her biri için ayrı ayrı 10.000 Fr. manevi tazminata hükmetmiştir. Thurgau Üst Mahkemesi davalının kanun yolu talebini reddetmiş ve temyiz edilen kararı onamıştır.

Gerekçeler

Gerekçelerden:

2. İlk derece mahkemesi dava edilen talebin zamanaşımına uğradığı def’ini reddetmektedir. Mahkeme Art. 60 Abs. 2 OR hükmünü, uzun ceza zamanaşımının sadece fail için değil, talepte bulunanlar için de uygulanacağı şeklinde yorumlamaktadır. Davalı bu anlayışın Federal Hukuka aykırı olduğunu ileri sürmektedir: Davalıya göre, ilk olarak Art. 60 Abs. 2 OR sadece özdeş taleplerin varlığı halinde uygulanır. Ancak davacılar Art. 49 anlamında talepte bulundukları için somut olayda bu mevcut değildir. Öte yandan zarar veren tarafında zamanaşımının genişletilmesi de Art. 60 Abs. 2 OR anlamında zarara uğrayan üçüncü kişiler lehine zamanaşımının uzatılmasının kabul etmeye yol açmaz.

a) Kişilik hakları hukuka aykırı şekilde ihlal edilen kişi, ihlalin ağırlığı haklı kılıyor ve başka suretle telafi edilmemiş ise manevi tazminat talep edebilir (Art. 49 Abs. 1 OR).

Federal Mahkeme en yeni kararlarında bir haksız fiil sonucunda ağır maluliyete uğrayan kişinin eş ve çocuklarına müstakil manevi tazminat hakkını kabul etmektedir. Bunun koşulu ölüm vakası gibi zarar görenin yakınlarının eşit ya da daha ağır etkilenmiş olmalarıdır (BGE 117 II 50 E. 3 ve 4, BGE 112 II 220 ve 226; karş. SCHNYDER, Kommentar zum Schweizerischen Privatrecht, Bd. I [Art. 1-529 OR], N. 1 zu Art. 47 OR; TERCIER, L'évolution récente de la réparation du tort moral dans la responsabilité civile et l'assurance-accidents, SJZ 80/1984, S. 51 ff., S. 55; TERCIER, La réparation du tort moral, Strassenverkehrstagung 1988, S. 24 ff.; HÜTTE, Genugtuungsrecht im Wandel, SJZ 84/1988, S. 169 vd.).

Bu bakımdan davacı yakınların kişisel ilişkileri mutlak haklardır ve bundan dolayı bağımsız olarak korunur. Zarar görenin yakını Art. 49’dan dolayı dava ediyor ise, zarar gören eşin ya da baba veya annenin haklarını değil kendi hakkını ileri sürüyordur. Zamanaşımı bu arka planda ele alınmalıdır.

b) Art. 60 Abs. 1 OR hükmüne göre maddi veya manevi taminat davası zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten itibaren bir yıl içinde, her halde zarar verici eylemden itibaren on yıl içinde zamanaşımına uğrar. Dava cezayı gerektiren bir fiilden doğmuş ise, daha uzun ceza zamanaşımı uygulanır (Art. 60 Abs. 2 OR). İkinci fıkranın istisnai düzenlemesinin anlamı özel hukuk ve ceza hukuku alanındaki zamanaşımının uyumlulaştırılmasıdır. Çünkü özel hukuksal talebin ceza talebinden önce zamanaşımına uğraması tatmin edici olmazdı (BGE 100 II 332 E. 2a; başkaca bilgi için bkz. BREHM, Berner Kommentar, N. 67 zu Art. 60 OR).

Federal Mahkeme Art. 60 Abs. 2 hükmünün prensip olarak sadece faile karşı talep edilen alacaklarda uygulanabileceği, bu hükmün özel hukuksal olarak zararı tazminle yükümlü olan üçüncü kişiye karşı ileri sürülen tazminat taleplerinde uygulanamayacağı yönündeki şimdiye kadarki görüşünden vazgeçmiştir (BGE 112 II 172 E. II/2c S. 189, BGE 111 II 429 E. 2d S. 437 ff.). Bihhassa, Federal Mahkeme organın kendilerinin bir parçası olmasından dolayı uzun zamanaşımı süresini tüzel kişiler hakkında da uygulanacak şekilde genişletmiştir (Buna ilişkin olarak bkz. BREHM, a.a.O., N. 96 ff. zu Art. 60 OR; OFTINGER/STARK, Schweizerisches Haftpflichtrecht, Band II/1, 4. Aufl. 1987, S. 113 Fn. 539; REY, Ausservertragliches Haftpflichtrecht, Zürich 1995, S. 354 Rz. 1692; DOMENICO ACOCELLA, Die Verjährung in der neueren Rechtsprechung des Bundesgerichts, SJZ 86/1990, S. 333 ff., S. 336 Dn. 35’teki başkaca delillerle).

Bu arada mevcut olayda hukuki sorun farklılık arz etmektedir. Burada özellikle zarar görenin yakınları olmak üzere talep hakkı bulunanlar tarafında (lehine) ceza zamanaşımı süresinin uygulanması söz konusudur. Federal Mahkeme bu sorunu şu ana kadar hükme bağlamamıştır.

c) Art. 60 Abs. 2 OR hükmünün uzun zamanaşımının uygulanması koşulları, cezayı gerektiren bir eylem olması, bir yandan cezayı gerektiren eylem ile özel hukuk talebinin dayanağı olan ihlal ile öte yandan özellikle manevi haksızlık arasında nedensellik bağı bulunmasıdır (Karş. TERCIER, Le nouveau droit de la personnalité, S. 265 Rz. 2014; KURT JOSEPH STEINER, Verjährung haftpflichtrechtlicher Ansprüche aus Straftat [Art. 60 Abs. 2 OR], Diss. Freiburg 1986, S. 53; REY, a.a.O., S. 349 Rz. 1667). Burada özel hukuk ve ceza hukuku olguları aynı eyleme ilişkin olmalıdır (WERNER SCHWANDER, Die Verjährung ausservertraglicher und vertraglicher Schadenersatzforderungen, Diss. Freiburg 1962, S. 27 f.). Bundan başka zedelenen hukuk objesi cezayı gerektiren eylemle korunan amacın çevresine dahil olmalıdır (BGE 71 II 147 E. 7b S. 156; KURT JOSEPH STEINER, a.a.O., S. 54 Dn. 82’deki başkaca bilgilerle). Bu noktada öğretinin bir kısmı özel hukuk davacılarının ceza olgusu ile korunan süjelerden olmasını aramaktadır. (GIRSBERGER, Die Verjährung der aus einer strafbaren Handlung hergeleiteten Zivilansprüche, SJZ 58/1962, S. 213 ff., S. 216).

d) Art. 49 OR hükmünden kaynaklanan taleplere ilişkin zamanaşımının bu alanda cari zamanaşımı hükümlerine, yani Art. 60 OR hükmüne yöneldiği yasanın sistematiğinden anlaşılmaktadır. (Art. 49 OR’nin tadiline ilişkin 5 Mayıs 1982 tarihli Bülten de böyledir, BBl 1982 II 636 ff., 682; PEDRAZZINI/OBERHOLZER, Grundriss des Personenrechts, 4. Aufl. 1993, S. 160; HÜTTE, Die Genugtuung, 2. Aufl., Stand Juli 1994, 0/7 Ziff. 2.10). Bunun sonucu, genel olarak, cezayı gerektirir bir eyleme dayanan, özel hukuksal taleple cezayı gerektiren eylem arasında uygun nedensellik bulunan Art 41 vd. hükümlerinden kaynaklanan tüm taleplere Art. 60 Abs. 2 hükmündeki uzun zamanaşımı uygulanır. Bu, sonuç olarak bir yakınının yaralanmasından dolayı talepte bulunan zarar görenin yakınları için de geçerlidir.

Bu çıkarım 45 Abs. 3, 47 ve 49 OR arasındaki yakın bağlantıya dayandırılmaktadır. Bir yandan Art. 45 Abs. 3’te düzenlenen destek zararı hakkında da aynı şekilde Art. 60 Abs. 2 OR hükmü uygulanır. (ZEN-RUFFINEN, La perte de soutien, S. 145 f. Ancak yazar Art. 60 Abs. 2 OR hükmünün uygulanabilirliğini gerekçelendirmemiştir); bu bakımdan zarar görenin yakınının sorumluluk talebinin şartları kaza kurbanının zarar veren karşısındaki hukuki durumuna göre değerlendirilir (OFTINGER/STARK, Schweizerisches Haftpflichtrecht, Band I, 5. Aufl. 1995, S. 335 Rz. 262). Öte yandan Art. 47 hükmü Art. 49’a göre özel hüküm olarak görülür. Sonuncu norm kişisel ilişkilerden dolayı ihlal dolayısıyla talep edilen manevi tazminat edimi için gerekli koşulları genel olarak tarifler. (BGE 89 II 396; BREHM, a.a.O., N. 5 zu Art. 47 OR; SCHNYDER, a.a.O., N. 1 zu Art. 47 OR). Art. 47 ve Art. 49 OR hükümlerinin her ikisinin düzenleme konularına dayanılarak birbirleri ile bütünlük arz ettikleri, sorumluluk hukukunun tadili çerçevesinde bu normların tek bir hükümde birleştirilmesi şeklinde mütalaadan da anlaşılmaktadır (HAUSHEER, in ZBJV 130/1994, S. 286). Bu söylenenlerden, değerlendirilmesi gereken zamanaşımı sorunu bakımından, hukuk güvenliği, adalet ve pratiklik sebepleriyle cezayı gerektiren haksız fiillerden kaynaklanan tüm taleplerin eşit işlem görmesi gerektiği sonucu çıkmaktadır. Zarar görenin yakınlarının ölüm sebebiyle Art. 47 OR hükmüne mi dayandıkları ya da Art. 49 hükmüne dayalı vücut bütünlüğünün ihlalinden dolayı manevi tazminat mı ileri sürdükleri ya da desteğin kaybı nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı mı talep ettiklerine bakılmaksızın bu durum caridir. Üstelik alacaklının korunması ve zamanaşımı sürelerine ilişkin hükümlerin uyumlulaştırılması açısından da zarar görenin yakınlarının Art. 49 OR hükmüne dayalı talep haklarının, doğrudan zarar göreninki ile aynı sürelere tabi tutulması haklı görünmektedir. Nihai olarak Federal Mahkeme’nin zarar veren hakkında uygulanan uzun zamanaşımı süresini tüzel kişilere de uygulanacak şekilde genişleten ve Art. 60 Abs. 2 OR hükmünün çeşitli bakımlardan dar uygulanmasından vazgeçen uygulama değişikliği de bunu desteklemektedir.

Bununla birlikte uzun ceza zamanaşımı süresinin uygulanması için özel ve ceza hukuksal olgularının aynı eyleme ilişkin olması, cezayı gerektiren eylemin kişiliğin ihlali ile nedensel bağı olması gene de gereklidir.