Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Mukayeseli Hukukta ve Türkiye’de Anayasa Mahkemesine Bireysel 
başvuru Hakkı

Çağrı Burak TÜRK

Bu çalışmamızda, 2010 yılı Anayasa değişikliğiyle hukuk sistemimizde ilk defa yer alan “Anayasa Mahkemesi’ne Bireysel Başvuru Yolu”nun mukayeseli hukukta ve Türkiye’deki düzenlemeleri ve uygulamaları ele alınmaya çalışılmıştır. Ülkemiz açısından ilk defa uygulama imkânı bulacak olan bu kurumun, temel hak ve özgürlükler bakımından önemi dolayısıyla uygulayıcı diğer ülkelerdeki benzerlikler ve farklılıklar üzerinde durulmaya çalışılmış ve doktrinde nasıl beklentilerin var olduğu da ayrıca vurgulanmıştır.

Anayasa Şikâyeti, Bireysel Başvuru, Anayasa Yargısı, İnsan Hakları, Temel Haklar, Anayasa Mahkemesi.

I. GİRİŞ

Medeniyetlerin gelişimi ve insanlığın ihtiyaçlarıyla paralel bir şekilde değişen toplumsal ve sosyal yapılar, ekonomik anlayışlar, kültürel farklılıklar ve teknolojik gelişmeler hayatta kalma çabasında olan insanı her açıdan etkilediği gibi toplum-devlet yapısında da tarihsel süreçte çok büyük farklılıklar meydana getirmiştir. Bazen devleti; koruyucu, himaye edici büyük bir güç ve velinimet telakki eden insanoğlu bazen de onu “Leviathan” olarak isimlendirmiş müthiş bir güce sahip hantal bir hilkat garibesi şeklinde görerek ondan korkmuştur. Devletin bu korkulan yönleri devletin egemenlik gücüne bağlı olarak sahip olduğu yaptırım yetkisinden kaynaklanmaktadır. Bu yaptırım yetkisinin alabildiğince genişliği veya darlığı ise vatandaşları mağdur edebilen bir durumdur. Bu tür mağduriyetlere sebebiyet vermemek adına yaptırım gücünü haiz müesseselerin kararlarına karşı çeşitli başvuru yolları geliştirilmiştir. İlk derece mahkemelerinin kararları karşısında yüksek yargıya başvurulması bu hususa örnek gösterilebilir. İşte “Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru Yolu” bu doğrultuda bir kurumdur. Halk egemenliği düşüncesinin yumuşatılmış hali olarak düşünülen milli egemenlik anlayışı Fransızların ortaya koydukları egemenliğin sahibini millet kılan bir anlayıştır1. En başta “egemenlik” gibi paha biçilmez bir kudretin bizzat sahipleri tarafından devlete devredilmesi, devletin korkulan asıl yönünü oluşturmuştur. Çünkü artık egemenliğin asıl sahipleri bir bakıma “dolaylı zilyetler”dir ve devletin kendisini her an malikmiş gibi görme ihtimalinin mevcudiyeti bazı kayıtların mecburiyetini gerektirmiştir. İşte o kayıtların en önemlilerinden birisi de “Anayasa Yargısı”dır. ATAR’ın ifadesiyle “Anayasa yargısının giderek yaygınlık kazanmış olmasının sebeplerini, Kıta Avrupası’nda demokrasi anlayışının gelişme göstererek farklı bir içerik kazanması, kuvvetler ayrılığı kavramındaki gelişmeler, anayasanın üstünlüğü ve hukuk devleti ilkesinin yerleşmesi ve en önemli olarak da insan haklarının yasama organı karşısında korunmasını sayabiliriz.”2 şeklinde anayasa yargısının önemi vurgulanmaktadır.

II. ANAYASA ŞİKÂYETİ NİN UYGULANDIĞI BAZI ÜLKELER

“Anayasa Şikâyeti” diğer bir ifadeyle “Anayasa Mahkemesi’ne Bireysel Başvuru Yolu” Almanya, Avusturya, İspanya, Macaristan, Portekiz, Polonya, Çek Cumhuriyeti ve Slovakya gibi bazı ülkelerde vardır. Almanya’da anayasa şikâyeti kurumuna “anayasa başvurusu” ismi verilmektedir. Genel olarak değerlendirecek olursak anayasa tarafından korunan hakkın ihlal edilmesi üzerine başvurulan bir yoldur3. PACZOLAY’a göre:“Anayasal şikâyetin düzenlenmesi konusunda Avrupa ülkelerinde iki eğilim bulunmaktadır. Anayasal sistemlerinde kişisel başvuru sistemi bulunmayan ülkeler (örneğin İtalya) anayasal şikâyeti ihdas etmeyi ciddi biçimde düşünmektedirler. Türkiye’deki bu anayasa değişikliği bu eğilime uygun olacaktır. Sistemlerinde anayasa şikâyeti bulunan ülkelerin, anayasa şikâyetinin alanını azaltma, en azından “dava selini” azaltma eğilimindedir (Bu durum özellikle bu konudaki reform ile uğraşmak üzere özel bir komisyonun kurulduğu Almanya için geçerlidir)”4. Bireysel başvuru konusu ülkelerin üzerine ciddi olarak eğildiği bir konudur.

İlk olarak 1818’de en dikkate değer gelişme, Bavyera eyaletinde Bavyera Anayasasında düzenlenen siyasal nitelikli anayasa şikâyeti yer almıştır. Buna göre her yurttaş anayasal haklarının ihlal edildiği gerekçesiyle tüm kanun yollarını tüketmek şartıyla bu yola başvurabiliyordu. Bunun yanı sıra bu yol sadece idari işlemler için kullanılabiliyordu. 1946 Bavyera Anayasasında ise mahkeme kararlarına ilişkin de bu yola başvuru olanağı getirilmiştir5. 1949 Bonn Anayasası yapılırken anayasa şikâyetinin getirilip getirilmemesi konusu tartışılmıştır. Özellikle İkinci Dünya Savaşının etkisi sonucu temel hakların ve özgürlüklerin korunması konusu daha da önem arzetmekteydi. Buna rağmen 1949 Bonn Anayasasına anayasa şikâyeti kurumu alınmamıştır. En nihayetinde devam eden tartışmalardan anayasa şikâyeti taraftarları galip çıkarak 1951 tarihinde anayasa şikâyeti Anayasa Mahkemesi Kanununda düzenlenmiştir. Anayasa şikâyetinin Federal Anayasaya alınması ise 1969 yılını bulmuştur6.