Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Milletlerarası Mal Satımına İlişkin Sözleşmeler
Hakkında Birleşmiş Milletler Antlaşması (CISG) Kapsamında İfa Engelleri

Non Performance of the Contract Within the Scope of the United Nations Convention on Contracts for the International Sale of Goods (CISG)

Tarık Gökhan TOSUN

Milletlerarası Mal Satımına İlişkin Sözleşmeler Hakkında Birleşmiş Milletler Antlaşması (CISG), anlaşmaya konu malların taraf ülkeler arasında yapılacak satım sözleşmelerinin hukuki rejimi ile ortaya çıkabilecek ihtilafların hallini düzenleyerek, taraflar arasında hukuk ve yeknesak yorum sistemi getirmeyi amaçladığı söylenebilir. Türk Hukuk Sisteminde farklı bir ifa engeli rejimini düzenleyen CISG, ifa engelini ortaya çıkaran hukuki olgularla meşgul olmak yerine, ortaya çıkan ihtilafa hangi sonucun bağlanacağını düzenleyerek getirdiği basit çözüm yöntemleri ile hukukçular için cazibeli bir alan olarak görülmektedir.

CISG, İfa Engeli, Esaslı İhlal.

The Purpose of the United Nations Convention on Contracts for the International Sale of Goods (CISG) is to establish system of legal and uniform interpretation between the parties by arranging the legal regime of the contracts of sale for the goods included in the convention and resolution of the possible disputes. The CISG, which regulates a different regime of non-performance in the Turkish Legal System, is seen as a charming area for legal professionals with simple solution methods by regulating which consequences will be connected instead of engaging in legal cases that reveal performance barriers.

CISG, Non-Performance, Fundamental Breach.

Giriş

Uluslararası mal satımına ilişkin operasyon giderlerinin azaltılması, alım - satımı gerçekleştiren kişiler arasında güven tesis edilmesi, modern, ortak ve sadece bu satışlara özgü bir rejim kurma amacıyla1 11.04.1980 tarihinde Viyana’da hazırlanan ve 01.08.2011 tarihi itibariyle Türkiye Cumhuriyeti’nin de iç hukukuna dahil olan Milletlerarası Mal Satımına İlişkin Sözleşmeler Hakkında Birleşmiş Milletler Antlaşması’na Ocak 2018 itibariyle 89 ülke taraftır.2

CISG’e taraf ülkeler arasında yapılacak mal satışlarında uygulanacak ortak bir hukuk yaratırken, taraf devletlerce CISG’in farklı yorumlanması, uygulanması tehlikesi karşısında tüm taraf ülke yargıçlarının önlerine herhangi bir uyuşmazlık geldiğinde bu Antlaşmayı3 nasıl yorumlayacaklarına ilişkin düzenlemelere de yer verilmiştir. Bu kapsamda CISG uyuşmazlığın, yargıcın kendi iç hukukuna başvurmaksızın, Antlaşma’nın kendi tanımlamaları ve prensipleri çerçevesinde çözümlenmesi için otonom yorum kuralına başvurulması gerektiği belirtilmektedir.4

Belki de CISG’in temelini teşkil eden ve bu çalışmanın konusu olan ifa engelleri, CISG’de yer alan sözleşmenin esaslı ihlali kavramı, satıcının sözleşmeyi ihlal etmesi neticesinde alıcıya tanınan haklar perspektifinde ana hatlarıyla yeri geldikçe Türk hukuk sistemindeki düzenlemelerle de karşılaştırılarak kısaca açıklanmaya çalışılacaktır.

I. Türk Hukukunda İfa Engeli Kavramı

Bir sözleşmenin kurulduktan sonra taraflar, üstlenilen edimlerin karşılıklı olarak ifa edilmesiyle sözleşmenin sona ermesini beklemektedirler. Ne var ki ortaya çıkan bazı nedenlerle borç ifa edilemeyebilir ya da ifa edilemez hale gelebilir. Borçlu edimini hatasız, süresinde ya da kararlaştırılan yerde ifa etmez veya edemez hale gelebilir, sonradan ortaya çıkan beklenmedik ve borçluya yüklenemeyecek nedenlerle ifa güçleşebilir. Buna karşılık alacaklı da alacağını kabul etmeyebilir, kabul edemez hale düşebilir ya da ifa alacaklı için bir anlam da ifade etmeyebilir. Tüm bu olgular, ifa engeli olarak tanımlanmaktadır.5

TBK’da ifa engeli tanımına yer verilmemiş, bunun yerine dağınık olarak ifa engel yaratan olgulara yer verilmiş, kesin hükümsüzlük m. 27’de, alacaklı temerrüdü m. 106 - 110 arasında, diğer ifa engelleri m. 111’de, borçlunun temerrüdü m. 117 - 126 arasında, borçlunun sorumlu olduğu sonraki imkansızlık m. 112’de, borçlunun sorumlu olmadığı sonraki imkansızlık m. 136 - 137 arasında, aşırı ifa güçlüğü m. 138’de tanımlanmıştır.

Tüm bu ifa engeli yaratan olguların çeşitliliğinin yanı sıra, bunlara bağlanan hukuki sonuçlar da türlü sayıdadır. Edimin veya satış bedelinin tevdi (TBK m. 107-108), sözleşmeden dönme (TBK m. 110, 125/3, 227/b.1), tazminat (TBK m. 112, 113/2, 118, 122, 125/2-3, 126, 136/3, 217/2-3, 218/1, 227/2, 229), mücbir sebep veya beklenmedik halden doğan zararların tazmini (TBK m. 119), para borçlarında temerrüt faizinden sorumluluk (TBK m. 120-121), sözleşmenin feshi (TBK m. 126), borçlunun borçtan kurtulması (TBK m. 136/1), borcun kısmen sona ermesi (TBK m. 137), satım konusunun ayıbı oranında satım bedelinde indirim (TBK m. 227/b. 2), ayıplı satım konusunun ücretsiz onarımı (TBK m. 227/3) veya aynısıyla değiştirilmesi (TBK m. 227/4) örnek olarak verilebilir.6 Türk hukukunda sözleşmenin ihlal edilmesine bağlanan hukuki sonuçlar kavram kargaşası yarattığı, 19. yüzyıl çağdışı kavramcı tipolojiye bağlı kaldığı gerekçesi ile eleştirilmektedir.7

II. CISG’te İfa Engeli Kavramı

Yukarıda kısaca değinildiği üzere Türk hukuk sisteminde sözleşmenin ihlali kavramı yerine sözleşmenin ihlaline ilişkin somut ihlal türlerine yer verilmiştir. CISG’te bu anlayıştan uzaklaşılarak sade, pragmatik tek bir ademi ifa yöntemi geliştirilmiştir.8 Buna göre; sözleşmenin ihlalinde hukuki olgular ile ilgilenilmemekte, sözleşmenin ihlal edildiği tespit edildikten sonra buna hangi hukuki sonucun bağlanacağı kararlaştırılmaktadır.9 Bu şekilde, hangi ifa engelinde dönülebileceği, hangisinde ise dönülemeyeceği hususu tartışılmamakta, hangi ağırlıktaki ifa engelinde sözleşmeden dönülebileceği araştırılmaktadır.10

Türk hukuk sisteminden farklı olarak CISG sisteminde ise kusura dayanmayan, kusurdan bağımsızlaştırılmış bir sorumluluk rejimi öngörülmüştür. Tarafların kusursuz sorumluluğu ilkesi kabul edilmiştir. Taraflardan birinin borcunu ifa etmemiş, akde aykırı davranmış olması Antlaşma hükümleri çerçevesinde sorumlu tutulması için yeterlidir.11

CISG’in bu basit ifa engeli sisteminde, İngiliz common law ve buna bağlı olarak garanti taahhüdünün etkisi görülmektedir. İçtihat hukuku münferit sözleşmeler temelinde gelişmektedir. Bu sistemde ihtilaf çıktığında hakim “sözleşme ihlal edilmiş midir” sorusuna cevap aramaktadır. Sözleşmeye aykırılığın türlerine ilişkin bir ayrım yapmamış olmakla beraber, yeknesak bir çatı altında topladığı sözleşme ihlallerini tek bir sonuca bağlamamış olup, esaslı ihlal ve esaslı olmayan ihlal durumlarını birbirinden ayırmıştır. CISG’e hakim olan esas yeknasak sözleşmeye aykırılıktır. Taahhüt edilen yerine getirilmemişse (hangi sebepten olursa olsun) sözleşme yerine getirilmemiştir. Sözleşme ile üstlenilen her türlü yükümlülük garanti taahhüdüdür. Bu nedenle sözleşmeye aykırılığı temel sonucu edimin yerine getirilmemesi nedeniyle uğranılan zararın tazminidir.12 Sözleşmenin ihlalinde öncelikle esas ilke tazminat ödenmesi, eğer tazminat ile hakları ihlal edilen kişi tatmin edilemiyorsa sözleşmeden dönme, malın değiştirilmesi gibi istisnai çözüm yollarına başvurulmaktadır. Bu itibarla öncelikle akde vefa (pacta sund servanda) ilkesi gereğince sözleşme ayakta tutmaya yönelik yöntemler öncelikle ele alınmaktadır.13