Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun Kapsamında Navlun Sözleşmesi ve Konişmentonun Tüketici İşlemi Olarak Değerlendirilmesi

The Evaluation of a Freight Contract and a Bill of Lading as a Consumer Transaction Under the Consumer Protection Code Number 6502

Elvin BATMAZ SİLAHTAROĞLU

28.11.2013 tarihinde yayınlanan 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun (TKHK) ile birlikte tüketici işleminin kapsamı genişletilmiştir. TKHK’a göre taraflarından birisinin tüketici olduğu her türlü işlem tüketici işlemi olarak kabul edilmeye başlanmıştır. 6502 sayılı Kanun’la getirilmiş bu düzenleme özellikle Ticaret Kanunu hükümlerinin uygulanma alanını oldukça daraltıcı bir sonuç yaratmıştır. Çalışmamızda, navlun sözleşmesinin ve bu kapsamda düzenlenmiş olan konişmentonun hangi durumlarda tüketici işlemi olarak değerlendirilebileceği incelenecektir. Ayrıca tüketici işlemi olarak değerlendirildiği durumlarda çıkacak ihtilaflarda hangi mahkemenin görevli olacağı ve mahkemenin hangi kanunun hükümlerini uygulayacağı konuları üzerinde durulacaktır.

Tüketici, Tüketici İşlemi, Navlun Sözleşmesi, Konişmento, Gönderilen.

The scope of the consumer transaction is widened by the Consumer Protection Code number 6502 issued on 28.11.2013. According to the Consumer Protection Code any kind of legal transaction is accepted as a consumer transaction if one of the parties is acting as a consumer. However these regulations restricted the applicibility of the articles of the Commercial Code. In this article we will examine if the freight contract and bill of lading can be evaluated as a consumer transaction. Competent court and the applicable rules are emphasized in order to solve the conflicts in case they deemed as a consumer transaction.

Consumer, Consumer Transaction, Freight Contract, Bill of Lading, Consignee

GİRİŞ

Taşıma, basit anlamda “bir şeyi, bir yerden alıp, başka bir yere götürme” faaliyetidir. Taşınan, eşya olabileceği gibi, insan da olabilir1 . Taşıma, denizyolu, havayolu, karayolu ya da demiryolu üzerinden yapılabilir. Türk hukukunda “eşya taşıma sözleşmesi”, Türk Ticaret Kanunu’nun2 (TTK) 850. maddesinde “taşıyıcının eşyayı varma yerine götürmeyi ve orada gönderilene teslimi, buna karşılık gönderenin taşıma ücreti ödemeyi üstlendiği sözleşme” şeklinde ifade edilmiştir. Doktrinde ise taşıma sözleşmesi sözleşmenin esaslı unsurları da dikkate alınarak “Taşıyanın, ücret karşılığında, yolcu veya yükü, muhafazası ve nezareti altında, bir yerden bir başka yere götürmeyi ve varma yerinde teslim etmeyi taahhüt ettiği sözleşme” şeklinde tanımlanmaktadır3 .

Taşıma sözleşmesi kapsamında taşıyıcı, eşya taşıma sözleşmesiyle eşyayı varma yerine götürmeyi ve orada gönderilene teslim etmeyi taahhüt eden kişidir. TTK’nın 850/3. maddesi açısından taşıma işleri ticari işletme faaliyeti olarak kabul edildiğinden kural olarak taşıyıcının, taşıma işini devamlı yapması, bir başka deyişle taşıma işini meslek haline getirmesi aranmakta ise de4 TTK 851. maddesinin ifadesi karşısında taşıma işinin arada sırada yapan kişi ile meslek haline getiren kişi arasında bir fark kalmadığının söylenebilmesi mümkündür5 . Zira TTK. 851. madde yolcu ve eşya taşımayı arızi olarak üstlenen kimse hakkında da taşıma işleri ile ilgili hükümlerin uygun düştükleri ölçüde uygulanacağını belirtmektedir. Nitekim TTK’nın 917. maddesinde eşya taşıtmayı ücret karşılığında üstlenen kişi şeklinde tanımlanan taşıma işleri komisyoncusu bakımından da aynı sonuca varmak mümkündür. Zira kanun metninden de anlaşılacağı üzere taşıma işleri komisyonculuğu devamlı yapılması gereken mesleki bir faaliyet ise de (zira TTK 917/2 bunun bir ticari işletme faaliyeti olduğunu söylemektedir), taşıma işleri komisyonculuğunu arızi olarak yapan kişilere de söz konusu hükümlerin kıyasen uygulanacağı belirtilmektedir6 .

Deniz yoluyla eşya taşıma sözleşmesi (navlun sözleşmesi) ise TTK’nın 1138. maddesinde tanımlanmıştır. İstisna akdi niteliğinde kabul edilen7 ve TTK’nın 1138. maddesinde yer alan navlun yani deniz yoluyla eşya taşıma sözleşmesi kısaca, taraflardan birinin deniz yoluyla eşya taşımayı, diğer tarafın da bunun karşılığında navlun adı verilen bir ücret ödemeyi taahhüt ettiği sözleşmedir8 . TTK. 1138. madde ile iki çeşit navlun sözleşmesinin tanımı yapılmaktadır. Buna göre TTK.1138/a’da düzenlenmiş olan sefer/ yolculuk çarteri, geminin tamamının veya bir kısmının ya da belli bir yerinin, bir veya birkaç yolculuk için taşıtana tahsisi suretiyle yükün taşınmasını ifade ederken9 1138/b’de düzenlenen ve uygulamada “liner taşıma” (düzgün hat taşımaları) da denilen kırkambar sözleşmesi, ayırt edilmiş (parça veya belirli) bir eşyanın denizde navlun karşılığında gemi ile taşınmasını taahhüt eden sözleşmedir. Kırkambar sözleşmesinde taşıyan geminin ne tamamını ne de bir kısmını taşıtana tahsis etmez, sadece belli miktarda malı veya mal partisini ücret karşılığında deniz yoluyla taşımayı taahhüt eder10 . Dolayısıyla bu tip navlun sözleşmelerinde çarter sözleşmelerinden farklı olarak geminin değil taşınacak olan malın ferdileştirilmesi söz konusu olmaktadır11 .

Diğer taşımalardan farklı olarak deniz yoluyla yapılan eşya taşımalarında sözleşmenin taraflarının yanında yükle ilgili kişiler dediğimiz yükleten ve gönderilen de sözleşmenin ifasında önemli rol oynamaktadırlar. Bu anlamda günümüzde hemen her türlü navlun sözleşmesinde düzenlenmekte olan konişmento, sözleşmenin tarafları ile yükle ilgililer arasındaki ilişkilerde bağlantı noktasını oluşturmaktadır12 . Yükletenin talebi ile taşıyan veya yetkili temsilcisi tarafından düzenlenen konişmento eşyayı temsil eden bir kıymetli evrak olma özelliğinin yanı sıra navlun sözleşmelerinde taşıyan ile gönderilen arasındaki hukuki ilişkiyi düzenlemek gibi bir öneme de sahiptir.

07.11.2013 tarihinde kabul edilen, 28.11.2013 tarihli ve 28835 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun (TKHK) ile birlikte tüketici işleminin kapsamı genişletilmiş ve taraflarından birisinin tüketici olduğu her türlü işlem tüketici işlemi olarak kabul edilmeye başlanmıştır. 6502 sayılı kanunla getirilmiş bu düzenleme özellikle Ticaret Kanunu hükümlerinin uygulanma alanını oldukça daraltıcı bir sonuç yaratmıştır. Çalışmamızda navlun sözleşmesinin ve bu kapsamda düzenlenmiş olan konişmentonun hangi durumlarda tüketici işlemi olarak değerlendirilebileceği ve bunların tüketici işlemi olarak değerlendirildiği durumlarda çıkacak ihtilaflarda hangi mahkemenin görevli olacağı ve mahkemenin hangi kanunun hükümlerini uygulayacağı konuları üzerinde durulacaktır.

I. NAVLUN SÖZLEŞMESİNİN TÜKETİCİ İŞLEMİ OLARAK DEĞERLENDİRİLMESİ

1961 Anayasa’sının “Sosyal ve İktisadi Haklar ve Ödevler” bölümündeki sağlık hakkı ile tarımın ve çiftçinin korunmasına ilişkin hakları düzenleyen hükümleri dolaylı olarak tüketiciyi de koruyan haklar getirmekteyse de, “tüketici” ibaresi açıkça 1982 Anayasası’nda genel çerçeve koruyucu madde hükümlerinin yanında, 172. madde ile “Devlet tüketicileri koruyucu ve aydınlatıcı tedbirleri alır, tüketicilerin kendilerini koruyucu girişimlerini teşvik eder” denmek suretiyle açıkça Anayasal güvence altına alınmıştır13 .

Tüketicinin korunmasına ilişkin Anayasal hakkın hayata geçirilmesi ise ancak 23.02.1995 tarihinde kabul edilen ve 08.03.1995 tarihinde 22221 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun ile gerçekleşmiştir. Bu Kanun daha sonra 06.03.2003 tarihinde kabul edilen, 14.03.2003 tarihli ve 25048 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 4822 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile revize edilmiştir. Ancak bu düzenlemelerin tümünün, Avrupa Birliği (AB) mevzuatı ile tam uyumunun sağlanması için gözden geçirilmesi ve kısmen yeniden kaleme alınması ihtiyacı özellikle AB-Türkiye tarama toplantıları çerçevesinde kendisini göstermiştir14 . Bu bağlamda, 07.11.2013 tarihinde kabul edilen, 28.11.2013 tarihli ve 28835 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun (TKHK) ile AB mevzuatına uyum sağlanmaya çalışılmıştır.

4077 sayılı tüketicinin korunması hakkındaki kanunda yer alan “tüketici” tanımına göre tüketici, bir mal veya hizmeti ticari veya mesleki olmayan amaçlarla edinen, kullanan veya yararlanan gerçek ya da tüzel kişiyi ifade etmektedir. 6502 saylı kanunun tanımlar başlığını taşıyan 3. maddesinde ise tüketici, ticari ve mesleki faaliyetlerle hareket etmeyen gerçek veya tüzel kişi olarak tanımlanmaktadır. Görüldüğü üzere 6502 sayılı kanun 4077 sayılı kanundan farklı olarak tüketici kavramını daha kısa ancak içerik olarak daha geniş bir tanımla düzenlemiştir. Böylece edinmek, kullanmak ve yararlanmak dışındaki tüketici eylemlerini de tüketiciye mal etme yolunda amaçsal yorumlama imkanı doğmuştur15 .

TKHK’un 3. maddesine göre tüketici işlemi, mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemdir.

Tüketici işlemleri kapsamında bulunan tüketici sözleşmeleri ise doktrinde amaç unsurundan hareket edilerek ve birbirine paralel nitelikte tanımlanmıştır. Buna göre tüketici sözleşmeleri, taraflardan birini yasada niteliği belirlenen bir mal ya da hizmeti sunma edimini yüklenen girişimcinin, diğerini de bu edimin kendisinin ya da yakınlarının kişisel gereksinimini karşılamak amacıyla bir ivaz karşılığı talep eden tüketicinin oluşturduğu her türlü sözleşmedir16 . Yine tüketici sözleşmeleriyle ilgili bir başka tanım, girişimciler ile gerçek ya da tüzel kişi tüketiciler arasında gerçekleştirilen ve girişimcilerin kendi işletmesel faaliyetleri çerçevesinde, tüketicilerin ticari, mesleki ya da işletmesiyle ilgili olmayan ihtiyaçlarını karşılamak üzere bir malın mülkiyetini veya kullanım hakkını devretmeyi ya da hizmetin sağlanmasını, tüketicilerin ise bir bedel ödemeyi yükümlendikleri sözleşmeler şeklinde yapılmaktadır17 . Bu anlamda tüketici sözleşmeleri, ticari veya mesleki amaçlarla değil, özel amaçlara yönelik edimlerin konusunu oluşturduğu sözleşmelerdir18 . Tarafları eşit durumda olmayan kişilerden oluşan tüketici sözleşmelerinde karakteristik edimi yerine getirmek zorunda olan girişimci yani mal ve hizmeti sunan iken, tüketici ise mal veya hizmeti özel amaçları için kullanmayı talep eden kişidir19 .

TKHK’un 83/2. maddesinde taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olması, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemez denilmek suretiyle tüketici işleminin kapsamı genişletilerek, 3. maddede ismini belirterek saymış olduğu eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmelerin de ötesinde hangi işlem olursa olsun veya hangi kanunda düzenlenen bir işlem olursa olsun taraflarından birinin tüketici sıfatına sahip olması durumunda başka hiçbir kıstasa bakılmaksızın her türlü sözleşme ve hukuki işlemi yasa kapsamına almıştır.

6502 sayılı TKHK ile tüketicilerin taraf oldukları birçok sözleşmede tüketiciler lehine önemli değişiklikler yapılmıştır. Bu değişikliklerin sonucu olarak 6502 sayılı kanun 3. ve 83. maddesi uyarınca taraflardan birisinin tüketici sıfatına sahip olduğu her türlü işlem tüketici işlemi olarak değerlendirilecektir.

Tüketici işlemi kavramının 4077 sayılı Kanun döneminden farklı olarak 6502 sayılı Kanun’da bu denli geniş şekilde tanımlanmış olması farklı problemlerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. 6502 sayılı Kanun’la getirilmiş bu düzenleme özellikle Ticaret Kanunu’nu hükümlerinin uygulanma alanını oldukça daraltıcı bir sonuç yaratmıştır. Örneğin Ticaret Kanunu’nda düzenlenen her türlü iş ile ticari işletmeyi ilgilendiren her türlü işlem ve fiili ticari iş olarak kabul eden TTK’nın 3. maddesi, TKHK 83/2. maddesinin lafzı karşısında, işlemin taraflarından birinin tüketici olması halinde artık ticari iş olma özelliğinin yanı sıra tüketici işlemi olarak da kabul edilecek ve bu sıralamada öncelikle tüketici işlemi olmanın sonuçları etkili olacaktır20 . Bu anlamda Ticaret Kanunu’nda düzenlenmiş olan kıymetli evrak, sigorta, taşıma gibi alanlarda da taraflardan birinin tüketici olması durumunda öncelikle tüketici işlemi olarak nitelendirilmeye başlanacaktır.

Teorik bir değerlendirme yapıldığında navlun sözleşmesinin tüketici işlemi sayılabilmesi için taraflarından birisinin “tüketici” sıfatına sahip olması gerekli ve yeterli kabul edilebilecektir. Zira herhangi bir işlemin tüketici işlemi olarak nitelendirilmesinde başlıca etken, işlemin taraflarından birinin tüketici sıfatına sahip olmasıdır. Durum böyle olunca kimin “tüketici” olduğunun belirlenmesi önem taşımaktadır. Dolayısıyla navlun sözleşmesinin gerçekten tüketici işlemi olarak nitelendirilip nitelendirilemeyeceği meselesi navlun sözleşmesinin tarafları ve yükle ilgililer bakımından ele alınarak değerlendirilmesi gereken bir konudur.