Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Uluslararası İnsancıl Hukukta Hainlik Yasağı, Meşru Savaş Hileleri ve Casusluk

Prohibition of Perfidy, Legitimate Ruses of War and Espionage in International Humanitarian Law

Süleyman DOST

Uluslararası silahlı çatışmalarda taraflar arasındaki mücadelenin belirli kurallar çerçevesinde yürütülmesi geçmişten beri kabul edilen bir ilkedir. Bu kapsamda silahlı çatışmalarda belirli kişiler ve mallar korunduğu gibi belirli araç ve yöntemler de yasaklanmakta veya sınırlandırılmaktadır. Bu yasaklama veya sınırlandırmalar hem uluslararası andlaşmalarda hem de teamül hukukunda öngörülmüştür. Bu bağlamda düşmanın haince öldürülmesi, yaralanması veya ele geçirilmesi yasaklanmıştır. Hainlik önce, düşmanın kendisini uluslararası hukuk kurallarınca korunduğuna ya da bu kurallara uymak zorunda olduğuna inanmasını sağlayarak güven elde edip, daha sonra bu güvene aykırı hareket etmektir. Hainlik fiilleri aynı zamanda savaş suçudur. Diğer yandan uluslararası insancıl hukukun bir kuralını ihlal etmedikleri sürece savaş hileleri yasaklanmamıştır. İnsancıl hukuka göre kamuflaj, tuzak, sahte operasyon ve yanlış bilgilendirme, meşru savaş hileleridir. Hainlik fiili olarak sayılmamakla birlikte bazı amblem, bayrak ve üniformaların uygunsuz kullanımı da uluslararası insancıl hukukta yasaklanmıştır. Eğer bunların uygunsuz kullanımı ölüme veya ciddi yaralanmaya sebep olursa bu fiil aynı zamanda savaş suçunu teşkil etmektedir. Ve nihayet casusluk uluslararası hukukta yasaklanmış değildir. Ancak casus savaşan statüsüne sahip olmadığı için bazı sınırlamalara tabi tutulmuştur. İşbu çalışmada hainlik yasağı, meşru savaş hileleri, bazı amblem, işaret, bayrak ve üniformaların uygunsuz kullanımı ve casusluk konuları uluslararası düzenlemeler, yorumlar ve uygulamalar bağlamında ele alınacaktır. Sonunda da söz konusu kavramlarla ilgili yeni görüşlere yer verilip değerlendirme yapılacaktır.

Uluslararası, İnsancıl, Hukuk, Hainlik, Savaş Hileleri, Amblem, Casusluk, Çatışma.

It is an accepted principle since the implementation of the struggle between the parties in international armed conflicts within the framework of certain rules. In this context, specific tools and methods are also prohibited or restricted, such as protecting certain persons and property in armed conflicts. These prohibitions or limitations are in both international treaties and customary law. In this context, it is prohibited to kill, injure or capture an adversary by resort to perfidy. Acts inviting the confidence of an adversary to lead him to believe that he is entitled to, or is obliged to accord, protection under the rules of international law applicable in armed conflict, with intent to betray that confidence, shall constitute perfidy. The acts of perfidy are war crimes at the same time. On the other hand, ruses of war are not prohibited unless they violate a rule of international humanitarian law. According to humanitarian law, camouflage, decoys,, mock operations and misinformation are legitimate ruses of war. Some emblems, improper use of flags and uniforms are also prohibited under international humanitarian law. These acts are not considered treacherous. However, if improper use of them causes death or serious injury, it is also a war crime. And finally, espionage is not prohibited under international law. However, because the spy does not have a combatant status, it is subject to some restrictions. The perfidy of war, legitimate ruses of war, the improper use of emblems, signs, flags and uniforms, and espionage issues will be dealt with in this work in the context of international regulations, interpretations and applications. At the end, new opinions on the mentioned concepts will be given and evaluated.

International, Humanitarian, Law, Perfidy, Ruses of War, Emblem, Espionage, Conflict.

1. GİRİŞ

Bir silahlı çatışmada amaç, karşı tarafı mağlup etmektir. Ancak taraflar arasındaki bu mücadelenin belirli kurallar çerçevesinde yürütülmesi geçmişten beri kabul edilen bir ilkedir1 . Bu kapsamda uluslararası insancıl hukuk, silahlı çatışmalarda belirli kişilerin ve malların korunmasını öngördüğü gibi, belirli araç ve yöntemleri de yasaklamakta veya sınırlandırmaktadır. Bu yasaklama veya sınırlandırmaların bir kısmı, güven suiistimalinin yasaklanması ilkesinden kaynaklanmaktadır2 . Bu kurallar hem uluslararası andlaşmalarda hem de teamül hukukunda öngörülmüştür.

1899 (II.) ve 1907 (IV.) tarihli La Haye Sözleşmeleri Ek Düzenlemeleri3 ’nin 22. maddesine göre, “savaşanların düşmana zarar verme yollarını kullanma hakkı sınırsız değildir.” 12 Ağustos 1949 tarihli Cenevre Sözleşmeleri’ne yapılan 8 Haziran 1977 tarihli Ek I. Protokol’ün 35/1. maddesi, aynı kavramı “temel kurallar” başlığı altında tekrarlamaktadır: “Herhangi bir silahlı çatışmada, çatışmanın taraflarının savaş yöntemlerini veya araçlarını seçme hakkı sınırsız değildir.” Savaşın yöntem ve araçlarının seçimini sınırlayan bu ifade sadece teknik konularla ilgili değildir. Aynı zamanda çatışmanın tarafları ve savaşanlar için, savaş sırasında çeşitli onur ve insanlık ölçütlerini esas alan belirli davranışlara da işaret etmektedir4 .

Bu kapsamda uluslararası insancıl hukuk kurallarına göre silahlı çatışmalarda düşmanı haince öldürmek, yaralamak veya ele geçirmek fiilleri hainlik olarak değerlendirilip yasaklanmıştır. Ayrıca düşmanı haince öldürmek veya yaralamak fiili, savaş suçu olarak kabul edilmiştir. Diğer yandan düşmanı yanlış yöne sevk etmeyi amaçlayan ya da ihtiyatsızca hareket etmeye teşvik eden fiiller savaş hilesi olarak kabul edilmiş ve meşru sayılmıştır. Aslında hainlik fiilleri ve savaş hilelerinin ikisi de aynı zemini paylaşır. Her ikisi de aldatma ve kurnazlık üzerine kurulmuştur. Ancak hainlik silahlı çatışma hukukunun ihlali iken, savaş hileleri meşrudur5 . Soru, onları nasıl ayırt edeceğimiz sorusudur. Cevap, silahlı çatışma hukukuna tam olarak uyulacaksa, “düşmanlar arasında bile var olması gereken bir karşılıklı güven”, ölçüt olarak alınacaktır6 . Ancak, savaşan tarafın savaş hukukuna olan güvenini sürdürmedeki kritik rolüne rağmen, bu konudaki yürürlükte olan kuralların zayıflık belirtileri gösterdiği ileri sürülmektedir7 . İnsancıl hukukta hainlik olarak kabul edilmemekle birlikte bu kavramla yakın ilişkisi bulunan bazı amblemlerin, bayrak ve üniformaların kullanılması yasaklanmıştır. Diğer yandan casusluk kural olarak meşru kabul edilmiş ancak bu konuda bazı ilke ve kurallar öngörülmüştür.

Hainlik veya ihanet, kelime anlamıyla “güvenin kırılması, kötüye kullanılması, sadakatsizlik, aldatma” anlamlarına gelmektedir8 . Aslında uluslararası ilişkilerin tüm alanlarını ilgilendiren bu sorun hem savaş hem de barış zamanında kendini gösterebilir9 . Ancak bu çalışmanın konusu uluslararası insancıl hukukun düzenlemiş olduğu silahlı çatışmalardaki hainlik fiilleri ile sınırlıdır. Bu kapsamda işbu çalışmada uluslararası sözleşmeler ile teamül hukukuna göre silahlı çatışmalardaki hainlik fiili ele alınacak ve savaş hilelerinden farkı ortaya konmaya çalışılacaktır. Ayrıca casusluk fiilinin hangi hallerde meşru olabileceği incelendikten sonra nihayet hainlik fiilleri ile ilgili yeni tanım ve görüşlere yer verilecektir.

Konuya geçmeden önce kavramlarla ilgili bir hatırlatma yapmak gerekir: Bu çalışmada savaşan ve savaşçı kavramları silahlı çatışmalara katılan olarak aynı anlamda kullanılmıştır. Aksi belirtilmedikçe, silahlı çatışma, uluslararası silahlı çatışmayı ifade etmektedir. Hainlik ile ihanet kelimeleri birbirleri yerine, hile ile aldatma kelimeleri de kendi aralarında aynı anlamı ifade etmek üzere kullanılmıştır. Ele geçirme, yakalama ve esir alma aynı anlamı ifade etmektedir.

2. ULUSAL VE ULUSLARARASI HUKUKTAKİ DÜZENLEMELER

İnsancıl hukuka göre, savaşan taraflar savaş yöntemlerini istedikleri gibi belirleyemezler10 . Bu kapsamda hem ulusal askeri hukuklarda, hem de uluslararası insancıl hukukta hainlik veya savaş hileleri olarak değerlendirilen fiiller tanımlanmış ve/veya sayılmıştır.

Hainlik fiilleri ve meşru savaş hileleri, devletlerin hazırladığı çok sayıda askeri el kitabında düzenlenmiştir. Ek I. Protokol’ün 37/1. maddesinde düzenlenen hainlik yasağı, uluslararası teamül hukukunun kod haline getirilmesi olarak kabul edilmektedir. Bu kuralın ihlali, birçok Devletin ulusal mevzuatında suç olarak tanımlandığı gibi resmi ifadelerle ve diğer ulusal pratiklerle de desteklenmektedir11 .