Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Fikri ve Sınai Mülkiyete Karşı İşlenen 
Suçlarda Teselsül Nedeniyle 
Ceza Artırım Uygulaması

Aggravation of Penalty for Successive Offenses Against Intellectual
and Industrial Property

İlhami GÜNEŞ

Fikri ve Sınai mülkiyet haklarının ihlali, genellikle hukuki koruma mekanizması ve çarelerinin işletilmesini gerektirmektedir. Ancak 5846 sayılı yasa kapsamındaki bandrol ihlali, mali ve manevi hak ihlalleri; SMK m.30 kapsamındaki marka ihlalleri, aynı zamanda cezai korumayı da gündeme getirmektedir. Ürün ve marka taklitlerinin üretimi, satışı ve ticarete konu edilmesi; kitap, müzik, sinema eserlerinin haksız çoğaltılarak satışa konması eylemlerinde de suç faili, çoğunlukla suç işleme kararında ısrar etmektedir. Buna bağlı olarak aynı sanığın sık sık aynı eylemi işlerken yakalandığı, tutanak düzenlendiği ve akabinde iddianame yazıldığı görülmektedir.

Bu yazıda fikri mülkiyet suçlarında zincirleme suç uygulaması ele alınacak, Yargıtay’ın konuyla ilgili içtihatlarına yer verilecektir.

Mali ve Manevi Hak İhlali, Bandrol İhlali, Zincirleme Suç.

By and large, infringement of intellectual and industrial property rights, calls for civil law remedies and protection mechanisms. However, bandrole infringement and infringement of moral and economical rights within the scope of Law 5846 on Intellectual and Artistic Works, and trademark infringement under Article 30 of Industrial Property Law 6769 calls for penal protection as well. In cases of producing and/or selling of counterfeit goods, books, film and music CDs, offenders are usually recidivists. The same offenders are again and again apprehended and prosecuted for the same crime.

In this work, successive intellectual property offences will be discussed with references to the judgements of the Court of Cassation.

Economical and Moral Rights, Badrole Infringement, Successive Offense

I. Fikri ve Sınai Mülkiyet Hakkı ve Cezai Koruma

Ceza hukukunun “özel mülkiyeti” koruma işlevine ek olarak, gayri maddi mülkiyet hakkı olarak kabul gören alanda da rol oynaması, makul bir kamu çıkarından ileri gelmektedir. Üreticilerin “taklitçiliğe” ve “korsanlığa” bağlı tahmini kayıpları (sonuç olarak vergi gelirlerindeki kayıplar) ve bu eylemlerin organize suçlarla bağlantılı olduğu iddiaları; toplumun, genel olarak, fikri mülkiyet haklarının korunmasından fayda sağlayacağını göstermektedir. 5846 sayılı FSEK m.71 ve m.81 kapsamındaki eser sahipliğinden doğan mali manevi hak ihlalleri ile bandrol ihlalleri, cezai korumayla karşılanmaktadır.

Diğer fikri mülkiyet ceza uygulaması ise marka suçları bakımından yürümektedir. Her durumda bu özel yasaların düzenlediği suçların yargılaması sırasında, suç tesir eden sebepler için TCK hükümleri uygulanmaktadır. Ki bunlardan biri de TCK m.43’tür.

II. TRIPS ile Öngörülen Cezai Koruma Yükümlülüğü

Fikri mülkiyet haklarının işletilmesi hukuk alanında bir koruma gereksinimini kaçınılmaz kılıyor. Kamu otoritesi, verdiği tekelci hakkı yasa ile tahkim ederken; desteğini de sağlamak ve geçerlilik süresince koruma sağlamak durumundadır. Bunun yolu da, elbette, hakkın ihlali karşısında tespit, men, eski duruma getirme, tazminat ve iptal davalarıdır. Hukuki alandaki çareler, rekabet halindeki sınai aktörler için karşılaşılması doğal ve beklenen olaylardır. Ancak marka ihlalleri bakımından cezai koruma, taklitçi merdiven altı, vergi dışı faaliyetlerin önüne geçilmesinde kaçınılmaz bir gerekliliktir. Öte yandan TRIPS Anlaşması da bir yükümlülük getirmektedir. Cezai koruma ile ilgili TRIPS m.61’de belirtildiği gibi, üye devletler, ülkelerinde ticari ölçekte kasti marka taklitçiliğine ve telif korsanlığına karşı ceza davası ile uygulama yapmayı kabul etmişlerdir. Cezai korumanın ayrıntıları, üye devletlere bırakılmıştır. Sözleşmeyle üye devletlere, cezaların yeterli caydırıcılıkta olması, hapis ve veya para cezası olabileceği, tecavüzlü ürünlere ve gereçlere el konulması, zoralıma tabi tutulmaları gerektiği yönünde yasal düzenleme yapma yükümlülükleri öngörülmüştür.

Fikri mülkiyet haklarının ihlalinin suç olarak da düzenlenmesi; hangi toplumsal veya ekonomik gereksinimlerin bunu zorladığı değerlendirmelerinde, hareket noktası bir yönden, fikri hak ihlallerinin “haksız eylem” niteliği de taşımalarıdır. Bu eylemlere karşı, hak sahiplerinin tespit, tedbir, ihlal eylemlerinin önlenmesi, eski hale getirme ve tazminat davaları yanında; ceza kovuşturması başlatma yetkisinin de bulunması, hak sahipleri açısından “kremalı pasta”ya benzetilebilir.

SMK kapsamındaki sınai haklardan uygulaması en fazla olanı marka hakkıdır. Nitekim marka hakkı hukuki çareler dışında cezai anlamda da korunmaktadır. Markaya tecavüz eylemi haksız eylem olduğu gibi suç olarak da, SMK m.30’da düzenlenmiştir.

III. Genel Olarak Zincirleme Suç

Kural olarak, unsurları bulunmak kaydıyla, fiil sayısı kadar suç ve suç sayısı kadar ceza söz konusudur. Bu nedenle, cezaların içtimaının (gerçek içtima) genel kural olduğu, suçların içtimaının ise istisna olduğu kabul görmektedir1 . Ortada birden çok suç bulunması nedeniyle, faile birden çok ceza verilmesi gerekmesi kuralının istisnası, faile tek ceza verilmesidir. Bir suç işleme kararı çerçevesinde, aynı suçun aynı kişiye karşı değişik zamanlarda birden fazla işlenmesi, zincirleme suçtur. TCK m.43’te zincirleme suç düzenlenmiştir. 5237 sayılı TCK’nın düzenlemesinden farklı olarak, yürürlükteki TCK suçun aynı kişiye karşı işlenmesi halinde zincirleme suç olabileceğini öngörmüştür. Zincirleme suçun hukuki niteliği hakkında çeşitli görüşler bulunmakla beraber, yaygın yaklaşım, suç çokluğu yaklaşımıdır. Salt pratik gerekçelerle, cezaların toplanması halinde ortaya çıkan sonucun şiddetinin düşürülmesi bakımından, bu kurum Kanuna konmuştur2 .

Zincirleme suçun şartları; her biri kendi başına suç olan birden çok fiil bulunması, bu fiillerin her birinin aynı suçun unsurlarını taşıması (aynı suç), suçların aynı kişiye karşı işlenmesi ve bu eylemlerin bir suç (aynı suç) işleme kararı ile işlenmiş olmasıdır. Aynı suç işleme kararının teşhisinde, suçların işleniş biçimindeki benzerlikler, işlenme zamanı ve yerleri arasındaki bağlantı ve benzerlikler ölçüt alınacaktır3 . Bu son kriter gereği taksirli suçlarda zincirleme suç hükmü uygulanamaz.

Yasa, suçlar arasındaki bağ konusunda, yeterli açıklık vermemektedir. Buna karşılık, birden fazla suçun aynı anda işlenmeyeceği hayatın olağan akışı gereğidir. Her bir suç ayrı ayrı işlendiğinden, aralarında zaman aralığı meydana gelmesi kaçınılmaz olarak gerçekleşecektir. Ancak zincirleme suçu oluşturan eylemlerin arasındaki zaman aralığının, bu bağı ortadan kaldıramayacak kadar yakın olması gerektiği kabul edilmektedir. Yargıtay, yasada açıklık olmadığından, her somut olayda, fiillerin değişik zamanda işlenip işlenmediğinin değerlendirilmesi gerektiği görüşündendir.

Aynı suç işleme kararı kapsamında değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun işlenmesi durumunda ise; zincirleme suç hükümlerini içeren TCK’nın 43’üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca, tek cezaya hükmolunur ve bu ceza dörtte birinden az, dörtte üçünden çok olmamak üzere artırılır. Aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek fiille işlenmesi halinde de, m.43/2 atfı nedeniyle aynı hüküm uygulanacaktır. Sorun da tek fiilin teşhisinden doğmaktadır.

Yargıtay 7. Ceza Dairesi, iddianame düzenlenmesi ile kesintinin gerçekleştiği hallerde, sonraki tarihli eylemi ayrı bir suç kabul etmektedir. Buna karşılık diğer hallerde, aradaki zaman konusunda net bir kriter olmaksızın 43’üncü maddenin uygulanması öngörülmektedir4 . Uygulamada, suç tarihleri ve iddianame düzenlenme tarihleri esas alınarak kesinti bulunup bulunmadığı, TCK m.43’ün şartları değerlendirilmektedir5 .