Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Evrensel Yargı Yetkisi: Ceza Hukuku 
Bağlamında Evrensellik İlkesine Bakış

Universal Jurisdiction: View of the Universality in the Context of
 Criminal Law

Hasan Tahsin KEÇELİGİL

Sınır-aşan suçlarla uluslararası düzeyde mücadele son yüzyılda büyük bir önem kazanmıştır. İnsanlığa karşı suçları işleyenlerin yargılanması ve gerekli cezalara çarptırılmaları, daha da önemlisi bu gibi suçları işleyenlerin her ne surette olursa olsun cezasız kalmamaları konusunda çeşitli düzenlemeler yapılmıştır.

Son dönemlerde ulus-aşırı insan hakları mekanizmalarının artarak yaygınlaşmasının ve uluslararası yargının güçlenmesinin de etkisiyle uluslararası suçların kovuşturulması ve cezalandırılması farklı boyutlar kazanmıştır. Uluslararası hukuk, devletlere, uluslararası topluma karşı işlenen belli suçlarda yetki kullanılması hakkı vermektedir. Evrensel Yargı Yetkisi, Uluslararası Ceza Hukukunun en tartışmalı konularından biridir. Bu makalede, kuramsal ve tarihi yönleriyle birlikte uygulamadaki örnekler de ele alınmak suretiyle evrensel yargı yetkisi incelenmektedir.

Evrensel Yargı Yetkisi, Cezalandırma, İnsanlığa Karşı Suçlar, Uluslararası Ceza Mahkemesi, Cezasız Kalma.

The fight against cross-border crimes at international level has gained great importance in the last century. Some important arrangements had been made on the trial of those who commit crimes against humanity and imposing the necessary punishments, and more importantly those who commit these crimes shouldn’t be remained unpenalized under any circumstances.

Recently, with the effect of the increasing proliferation of transnational human rights mechanisms and the strengthening of international judicial institutions the prosecution and punishment of international crimes have gained different dimensions. The international law entitles states to use authority in certain crimes committed against the international community. Universal judicial power is one of the most controversial issues of International Criminal Law. In this article, universal judicial power is dealt with the theoretical and historical aspects by taking the examples in practice into consideration.

Universal Judicial Power, Punishment, Crimes Against Humanity, International Criminal Court, Impunity.

Giriş

Sosyal bilimlerin hemen her alanında, akademik açıdan baş döndürücü hızda gerçekleşen ve belki de bilinen tarih içerisinde ilk kez bu denli çok boyutlu olan bir değişimin yaşandığı gözlenmektedir. Bu değişimin en çarpıcı göstergelerinden ve -aynı zamanda- etkilerinden birisi de, uluslararası hukuk alanına olan yansımalardır. Sınıraşan suçlarla uluslararası düzeyde mücadele, suçluların iadesi konusunda ve insanlığın ortak mirası olgusu kapsamında yeni düzenlemelerin getirilmesi, kitlesel göçler buna verilebilecek çok sayıda örnekten yalnızca birkaçıdır.1

I. Ceza Kuralının Yer Bakımından Uygulanma İlkeleri

Ceza kuralının yer bakımından uygulanması hususu, bir ceza kanununun hangi coğrafi sınırlar içerisinde uygulanabileceğiyle ilgili bir konudur. Türk Ceza Kanununun (TCK) 8’inci ve devam eden maddelerinde, ceza kanununun nerede işlenen suçlara uygulanacağını gösteren, yani Ceza Kanununun yer itibarıyla uygulanma alanını belirleyen hükümler yer almaktadır.2 Ceza davalarında devletin suça dair yargı yetkisi bakımından suçun işlendiği yeri esas alan “mülkilik”, failin vatandaşlığını esas alan “faile göre şahsilik”, mağdurun vatandaşlığını esas alan “mağdura göre şahsilik”, ihlal edilen ulusal menfaatleri esas alan “koruma” ve suçun uluslararası niteliğini esas alan “evrensellik” ilkesi olmak üzere beş sistem bulunmaktadır.3 Bunların yanı sıra, TCK m.12/3’te yer alan bir yabancının yabancı ülkede yabancıya karşı suç işlemesi halinde koşulları varsa Türkiye’de cezalandırılabileceğine dair hükmü “ikame (başka devlet adına) yargı ilkesi” olarak adlandıran görüşler de bulunmaktadır.4

Ülkede işlenen tüm suçlar hakkında failin ve mağdurun vatandaşlığına bakılmaksızın, o ülke ceza kanununun uygulanmasına ülkesellik (mülkîlik) ilkesi denir.5 ,6 Bu ilke, yargılamanın suçun işlendiği yerde (locus delicti commissi) yapılması gerektiği fikrine dayanır. Buna göre, ister vatandaş ister yabancı tarafından işlenmiş olsun, devletin ülkesinde işlenen bütün suçları takip etmek yetkisi o devlete aittir.7 Suçun işlendiği yeri bağlantı noktası olarak kabul eder.8 Ülkesellik sistemi, egemenlik olgusuna ağırlık veren devlet anlayışından doğmuş olmakla beraber, failin veya mağdurun vatandaşlığına bakılmaksızın, devletin sınırları içerisinde işlenen tüm suçlar için, suçun üzerinde gerçekleştiği ülke ceza yasalarının uygulanmasını esas almaktadır. Başka bir ifadeyle, bu anlayış çerçevesinde ceza kurallarının geçerlilik alanı, devletin ülkesiyle9 ,10 sınırlı tutulmuştur.11 Bu ilkeye göre devletler, failin tâbiiyetini gözetmeksizin ülkeleri üzerinde egemenlik yetkisi kullanarak aslî unsurları burada meydana gelmiş olan suçlar üzerinde sınırsız bir cezalandırma yetkisine sahiptirler. Bu yaklaşım Lotus davasında, Harvard Suça İlişkin Yetki Sözleşmesi Araştırma Taslağı’nda Amerikan Hukuk Enstitüsü’nün Dış İlişkiler Hukuku Beyanı’nın (Restatement) 18’inci maddesinde ve birçok ulusal ceza hukuku mevzuatında, yargı kararlarında ve başka hukuk metninde savunulmaktadır. Öte yandan soruşturmanın sürdürülmesi, delillere ulaşma, sanığın suç işlerken kendisine hangi kanunun uygulanacağını bilmesi ve egemen devletlerin eşitlik ve bağımsızlık ilkelerine en uygun olan yargılama yetkisinin bu ilke olması gibi avantajların bulunmasına rağmen, bu ilkenin tamamlayıcı başka ilkelere de ihtiyaç duyduğu kesindir, zira mülkîlik, tek başına uygulandığında ülke dışında suç işleyen vatandaşların yargılanamaması anlamına gelecektir ki bu da suçların cezasız kalması durumunu doğurabilir. Nitekim uluslararası hukuka göre ulusal yargılamalarda ülke-dışı ilkelerin de kabul edilmesi tam da bu sebepledir.12

Uluslararası Ceza Mahkemesi Statüsünde mülkîlik ilkesinin kabul edildiğini görmekteyiz. Statünün 12’nci maddesinin ikinci fıkrasına göre, Mahkemenin yargı yetkisi, diğer bazı şartlar yanında, suçun işlendiği devletin Statüye taraf olmasına bağlıdır. Türk Ceza Kanununda da mülkîlik ilkesi, ceza kanununun yer bakımından uygulanmasında temel ilke olarak kabul edilmiş, 8’inci ve 9’uncu maddelerde düzenlenmiştir.13 Ancak 5237 sayılı TCK’nın ülkesellik ilkesinin yanı sıra kişisellik, koruma ve evrensellik diye belirtilen ilkeleri de kabul ederek karma bir yapıya sahip yarı-ülkesellik sistemini benimsemiş olduğu söylenebilir.14 ,15 Başka “devletlerin iç işlerine karışmama ilkesi” (Nichteinmischungsgrundsatz) devletlerin ceza kanunlarının uygulama alanını belirlemede söz konusu olabilecek ilk sınır olarak karşımıza çıkmaktadır. Çünkü, modern uluslararası hukuk, egemen devletlerin eşitliği ilkesine dayanmaktadır (Birleşmiş Milletler Sözleşmesi m.2/1). Sonuç olarak, “makul” (sinnvoll) ya da “meşru” bir bağlantı noktası (Anknüfungspunk) olmadan bir devletin cezalandırma yetkisini kullanması başka devletlerin iç işlerine karışmama ilkesini ihlal eder.16