Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Kefalet Sözleşmesinde Eşin Rızası

Consent of Spouse in Contract of Surety

Banu Fatma GÜNARSLAN

Kefalet sözleşmesi, kefilin alacaklıya karşı, borçlunun borcunu ifa etmemesinin sonuçlarından kişisel olarak sorumlu olmayı üstlendiği sözleşmedir. Bu tanıma göre, kefil, asıl borçlunun borcunu ifa etmemesi nedeniyle, ifa etmemenin sonuçlarından, alacaklıya karşı kişisel olarak sorumlu olmayı borçlanmaktadır. Kefalet borcu, asıl borca bağlı, fer’i nitelikte bir borçtur. Kefilin borcu, asıl borçtan farklı olmakla birlikte, asıl borç muaccel olduktan sonra muaccel hale gelir. Asıl borçlunun, borcunu ifa edememesi durumunda kefile başvurulabilir. Bu nedenlerle, kefalet, tali bir sözleşmedir.

Türk Medeni Kanunu uyarınca, eşler tek başlarına, kendi iradeleri ile herhangi bir onaya ihtiyaç duymadan kefil olabilirler. Ancak kefalet sözleşmesi bakımından bu durum, Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihine kadar devam etmiştir. Zira TBK uyarınca, eşlerin kefil olabilmesi diğer eşin rızasına bağlanmıştır. TBK m.584’e göre, evli kişilerin yaptığı kefalet sözleşmelerinin geçerliliği, eşlerinin yazılı rızasına bağlıdır. Aynı maddede diğer eşin rızasının aranmayacağı durumlara da yer verilmiştir. 6098 sayılı TBK’da getirilen eşin rızası düzenlemesi ile evlilik birliğinin ve genel anlamda ailenin korunması amaçlanmıştır.

Kefalet Sözleşmesi, Kefil, Kefil Olma Ehliyeti, Eşin Rızası.

Contract of surety is a contract in which the guarantor undertakes to be responsible from the outcomes of non-performance of the obligations of debtor against the creditor. According to that definition the guarantor gets into debt personally to the creditor for the outcomes of non-performance of the principal debtor. Debt of a guarantor is an accessory debt dependent to principal debt. Guarantor’s debt is different from the principal debt and it becomes due after the principal debt had become due. Application to the guarantor is made if the principal debtor does not fulfil his obligations. For these reasons surety is a subcontract.

Pursuant to the Turkish Civil Code spouses may become a guarantor with their own wills without requiring an approval. However, from the point of contract of surety this situation continued until 01.07.2012 when the Turkish Code of Obligations entered into force. However according to the Code of Obligations guarantor of a spouse is dependent to consent of other spouse according to the Turkish Code of Obligations. According to the article 584 of the Turkish Code of Obligations validity of a surety contract depends on the written consent of spouses. Situations where consent of the other spouse will not be sought are also given under the same article. Protection of the conjugal community and in general the family is aimed with the consent of spouse set forth with the Turkish Code of Obligations no. 6098.

Contract of Surety, Guarantor, Eligibility to be a Guarantor, Consent of Spouse.

Giriş

818 sayılı Borçlar Kanununun (BK) 483’üncü ilâ 503’üncü maddeleri arasında kefalet sözleşmesi düzenlenmiştir. 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununda ise, m.581 - m.603 arasında kefalet sözleşmesine ilişkin hükümler yer almaktadır. 6098 sayılı TBK ile, 818 sayılı BK’nın kefalete ilişkin hükümlerinde kapsamlı değişiklikler ve yenilikler getirilmiştir. Kefalete ilişkin hükümlerde yapılan değişiklikler özellikle kefalet sözleşmesinin geçerlilik şartları ve ehliyet noktasındadır. TBK’nın kefalete ilişkin düzenlemelerinde, öğretide eleştirilen hususlardan İsviçre Borçlar Kanununun revizyondan sonraki hükümlerinden yararlanıldığı anlaşılmaktadır. Bu anlamda, kefalet sözleşmesinin şekil kurallarının sıkı koşullara bağlandığı ve evli kişiler bakımından eşin rızasının gerekli kılındığı görülmektedir.

Çalışmamızda ilk olarak genel olarak kefalet sözleşmesi ve kefalet sözleşmesinin özellikleri ve kefil olma ehliyeti üzerinde durulacak, sonrasında, kefalet sözleşmesinde eşin rızası incelenecektir.

I. Kefalet Sözleşmesi

Kefalet sözleşmesinin tanımı BK m.483’te yapılmıştır. Bu maddeye göre; “Kefalet bir akittir ki onunla bir kimse, borçlunun akdettiği borcun edasını temin etmeği alacaklıya karşı taahhüt eder.”1 Bu hüküm, kefalet sözleşmesinin özelliklerini tam olarak ifade etmediği için doktrinde eleştirilmektedir. Özellikle, “borçlunun akdettiği borç” ibaresinin hatalı olduğu ifade edilmektedir. Zira, yalnızca sözleşmeden doğan borç için kefil olunmamakta, haksız fiil, sebepsiz zenginleşme veya kanundan doğan borçlar için de kefalet akdi yapılabilmektedir2 .

Borçlar Kanununun kefalet sözleşmesi tanımına yöneltilen eleştiriler Yasakoyucu tarafından dikkate alınarak, Türk Borçlar Kanununda kefalet sözleşmesi yeniden tanımlanmıştır. TBK m.581’e göre, “kefalet sözleşmesi, kefilin alacaklıya karşı, borçlunun borcunu ifa etmemesinin sonuçlarından kişisel olarak sorumlu olmayı üstlendiği sözleşmedir” Bu tanıma göre, kefil, asıl borçlunun borcunu ifa etmemesi nedeniyle, ifa etmemenin sonuçlarından, alacaklıya karşı kişisel olarak sorumlu olmayı borçlanmaktadır. O halde, kefalet sözleşmesi, alacaklı ile kefil arasında kurulmaktadır. Asıl borçlu, kefalet sözleşmesinin tarafı değildir3 . Kefalet sözleşmesi de bir sözleşme olduğundan, kefil ile alacaklının karşılıklı ve birbirine uygun irade beyanlarının bir araya gelmesiyle kurulur. Kefalet sözleşmesinde alacaklının yükümlülüğü bulunmamakta, tek taraflı olarak, kefil yükümlülük altına girmektedir4 . Bu nedenle, kefalet sözleşmesi tek tarafa borç yükleyen iki taraflı bir sözleşmedir5 .

Kefalet sözleşmesinde kefil, asıl borçlunun borcunu ifa etmesinden alacaklıya karşı kişisel olarak sorumludur. Kefil, başka bir borç için güvence vermektedir. Kefalet sözleşmesi için, öncelikle bir asıl borç gereklidir. O halde kefalet borcu, asıl borca bağlı, fer’i nitelikte bir borçtur6 . Kefaletin fer’i nitelikte olmasının bir sonucu olarak, kefalet, asıl borçtan ayrı bir tasarrufa konu olamaz7 . Kefaletin fer’i nitelikte olmasından kaynaklanan başka bir husus ise, kefilin sorumluluğunun, asıl borçlunun sorumluluğundan daha ağır ve farklı olamayacağıdır8 . Kefilin asıl borçludan daha hafif bir sorumluluk yüklenmesi, fer’ilik ilkesine aykırılık teşkil etmez. Fer’i nitelikten kaynaklanan bir diğer sonuç muacceliyet noktasındadır. Alacak, asıl borçluya karşı muaccel olmadan, kefile karşı da muaccel olmaz9 . Kefalet, fer’i nitelikte olmasına rağmen, bağımsız unsurları olan bir sözleşmedir. Bu sebeple, kefalet borcu, asıl borçtan tamamen farklıdır10 .

Kefilin borcu, asıl borçtan farklı olmakla birlikte, asıl borç muaccel olduktan sonra muaccel hale gelir. Asıl borçlunun, borcunu ifa edememesi durumunda kefile başvurulabilir. Bu nedenlerle, kefalet, tali bir sözleşmedir11 .