Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

(6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunundaki) İdari İşlemlerden ve Eylemlerden 
doğan Cismani Zararlarda Görevli 
Mahkeme Kuralı Anayasaya Aykırı mıdır?

Coşkun ÖZBUDAK

Makalede, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu nun 3’üncü maddesi ile “idari eylem den kaynaklı ölüm veya vücut bütünlüğü nün kısmen ya da tamamen yitirilmesine bağlı maddi ve manevi zararların tazminine ilişkin” davaların asliye hukuk mahkemelerinin (adli yargının) görev kapsamına dahil edilmesinin, Anayasaya aykırı olup olmadığı tartışılmış ve bu hüküm sonrasında karşılaşılması muhtemel hukuki sorunlar ortaya konulmaya çalışılmıştır.

Anayasa, İdare, İdari Eylem, İdari İşlem, Sorumluluk Hukuku, Kusursuz Sorumluluk, Maddi ve Manevi Tazminat, Ölüm, Vücut Bütünlüğü, Yargı Yolu, Adil Yargılanma Hakkı, Tam Yargı Davası, Belirsiz Alacak Davası.

I. GİRİŞ

Bilindiği gibi 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Yasanın birçok yeniliğinden biri de; her türlü idari eylemler ve işlemler ile idarenin sorumlu olduğu diğer sebeplerin yol açtığı vücut bütünlüğünün kısmen veya tamamen yitirilmesine yahut kişinin ölümüne bağlı maddi ve manevi zararların tazminine ilişkin davalara adli yargıda (asliye hukuk mahkemeleri) bakılması esasını benimsemesidir.

6100 sayılı Kanunun “Ölüm veya vücut bütünlüğünün yitirilmesinden doğan zararların tazmini davalarında görev” başlıklı 3’üncü maddesi ile: “Her türlü idari eylem ve işlemler ile idarenin sorumlu olduğu diğer sebeplerin yol açtığı vücut bütünlüğünün kısmen veya tamamen yitirilmesine yahut kişinin ölümüne bağlı maddi ve manevi zararların tazminine ilişkin davalara asliye hukuk mahkemeleri bakar. İdarenin sorumluluğu dışında kalan sebeplerden doğan aynı tür zararların tazminine ilişkin davalarda dahi bu hüküm uygulanır. 30/1/1950 tarihli ve 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu hükümleri saklıdır.” hükmü getirilmiştir.

Trafik kazalarından kaynaklı olanlar başta olmak üzere, idari eylemlerden doğan zararlara ilişkin tazminat davalarında yargı yolu tartışması geçmişten beri ve halen yaşanmaktadır. Yine “Uyuşmazlık Mahkemesinin zamanına ve oluşumuna göre farklı çözümleri, süre aşımı, kısmi dava, tazminat miktarı (hesaplama farklılığı) riskleri, çok farklı hukuk alanlarının farklı çözümler üretmesi sorunları”nın da 6100 sayılı Kanunun 3’üncü maddesinin bu düzenlemesiyle aşılmaya çalışıldığı anlaşılmaktadır.1