Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

İslam-Osmanlı Ceza Muhakemesi Hukukunda Tutuklama Müessesesi

Arrest in Islamic-Ottoman Criminal Procedure Law

Naci ÇEVİK,Yılmaz YURTSEVEN

Ceza yargılamasından beklenen neticenin alınmasını sağlayan koruma tedbirlerinden biri olan tutuklama, farklı bir isimle de olsa İslam-Osmanlı ceza muhakemesinde yer alan uygulamalardan biridir. Bu kapsamda İslam-Osmanlı ceza muhakemesinde tutuklama, hapis cezasının bir türü olarak ele alınmış ve ihtiyati hapis olarak adlandırılmıştır. İslam hukukunun asli kaynaklarından biri olan Kur’an’da tutuklamayı teşvik edici mahiyette doğrudan bir ayet yer almamasına rağmen İslam hukukçuları tutuklamayı teorik olarak sistemleştirirken Kur’an ya da Sünnet’e dayandırmaya gayret etmişlerdir.

İslam-Osmanlı ceza muhakemesinde tutuklama, esasen amaç olmayıp yargılamanın yapılabilirliğini sağlayarak yargılamayı kolaylaştırmak üzere başvurulan bir araç olduğundan şüpheliler hakkındaki tahkikatın mümkün olan en kısa sürede tamamlanıp tutukluluğun sona erdirilmesi gerekmektedir.

Günümüz hukuk sistemlerinde olduğu gibi İslam-Osmanlı ceza muhakemesinde de bir koruma tedbiri olarak tutuklama yoluna başvurulabilmesi için bazı şartların varlığı aranmış ya da tutuklamanın belli özellikleri taşımasına özen gösterilmiştir. Bu kapsamda İslam-Osmanlı ceza yargılamasında şahsilik, geçicilik, ihtiyarilik ve orantılılık olmak üzere tutuklamanın özellikleri dörde ayrılırken, tutuklamanın yapılabilmesi için suç işlemiş olma şüphesi, tutuklama sebeplerinde birinin varlığı ve yetkili mahkeme tarafından tutuklama kararının verilmiş olması şartı aranmıştır.

İslam-Osmanlı Ceza Muhakemesi Hukuku, Koruma Tedbirleri, Tutuklama.

Detention, one of protection measures providing to achieve a result expected from criminal procedure was one of implementations in Islamic-Ottoman criminal proceedings though it was named otherwise. Detention in Islamic-Ottoman criminal proceedings was thereby regarded as a sort of imprisonment and entitled as prison sentence. Even though the Koran, one of main sources of Islamic Law, does not contain any verse regarding to promote detention, Islamic lawyers have based on Koran or Sunnah when theoretically systematizing detention.

Detention in Islamic-Ottoman criminal proceedings was not actually a purpose rather it was a tool for making trials easier, therefore, investigations of suspicious must have been finalized and detention must have been terminated as earliest as possible.

Having some features and seeking a set of requirements for detention as a protection measure had been the issues being paid attention in Islamic-Ottoman criminal proceedings as seen in contemporary legal systems. In this context, characteristics of detention were divided into four such as personality, temporality, oldness and proportionality while arrest required possibility of a criminal offense, existence of one of arrest terms and decision of competent court.

Islamic-Ottoman Criminal Procedure Law, Protection Measures, Arrest, Detention.

Giriş

İnsanların irade ve hareketlerinde herhangi bir zorlama olmadığına inanması ve yapmak istediklerini bir başkasına zarar vermeden yapma imkân ve serbestîsine sahip olmalarına özgürlük adı verilir. Öte yandan yaradılışı gereği medeni bir varlık olması sebebiyle topluluk halinde yaşamaya ihtiyaç duyan insanların bir arada ve huzur içerisinde yaşamasının aracı olan hukuk, ilk bakışta özgürlüğe engel gibi gözükse de esasında özgürlüğün teminatıdır. Zira hukukun meşruiyet kazanabilmesi için bireylere özgürlük sağlaması gerekmektedir. Diğer bir deyişle özgürlük sağlamayan hukuk düzeni meşruiyetini yitirir. Bu sebeple özgürlük ve bu özgürlüğün güvencesi için hukuk devleti, hukuk devletinin varlığı için ise kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının olması gerekmektedir1 .

Kişi özgürlüğü hakkı, kişilerin fiziksel olarak özgür olmalarını ve bu özgürlüğün keyfi olarak kısıtlanmamasını, kişi özgürlüğünü kısıtlayan hâl ve nedenlerin ise belirli ve sınırlı kurallara bağlı olmasını ifade etmektedir. Bu hakkın tamamlayıcısı ve emniyeti niteliğinde olan ve bireyleri keyfi tutuklama ve cezalandırmalara karşı koruma anlamına gelen kişi güvenliği hakkı ise kişi özgürlüğü hakkı kısıtlanan bireylerin bir takım temel güvenceler ve olanaklara sahip olması şeklinde tanımlanabilir2 . Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı bütün temel hak ve özgürlüklerin temelinde yer aldığı için bu hakkın tanınıp korunmasına dair hükümler de ceza ve ceza usul hukuku boyutlarını aşarak bütün insan hakları bildirilerinin yanı sıra ulusal anayasalarda da kendilerine yer bulmuşlardır3 .

İnsan hakları bildirileri ve anayasalar yalnızca temel hak ve özgürlükleri düzenlemekle kalmamış aynı zamanda bu hak ve özgürlüklerin ihlâline karşı koruyucu tedbirler de öngörmüşlerdir4 . Bu kapsamda temel hak ve özgürlüklerin kullanılması yalnızca kanuni düzenlemelerle sınırlandırılabilir ve fiziksel olarak özgürlüklerin kısıtlanması ise yalnızca mahkeme kararı ile olabilir5 . Özgürlüklerin fiziksel olarak kısıtlanması yakalama veya tutuklama şeklinde koruma tedbirlerinin6 bir türü olarak gerçekleşebileceği gibi hapis cezası şeklinde de olabilir.

Biz de “İslam-Osmanlı Ceza Muhakemesi Hukukunda Tutuklama Müessesesi” ismini verdiğimiz bu çalışmada bir koruma tedbiri olarak tutuklamanın İslam-Osmanlı ceza muhakemesindeki karşılığını açıklayarak hukuki niteliği, şartları, özellikleri, süresi ve sona ermesi bakımından tutuklama tedbirini değerlendireceğiz.

I. İslam-Osmanlı Ceza Muhakemesi Hukukunda Tutuklama Müessesesi

Kelime anlamı olarak bir kimseyi tutuk yapmak yani örtmek, perdelemek, alıkoymak anlamlarına gelen tutuklama; Türkçe bir kavram olup kökeni itibariyle İslamiyet öncesi Türk hukukuna dayanmaktadır7 . Bu kapsamda İslamiyet öncesi Türk hukukunda Uygurlarda görülen ve “tutuglug” adı verilip “insan rehni” anlamına gelen akit türüne göre, baba ödünç aldığı eşya ya da borç aldığı para karşılığında oğlunu alacaklıya rehin olarak vermekte, buna karşılık rehin olarak verilen çocuk borç ödeninceye kadar alacaklıya hizmet etmekteydi. Bu süre zarfında rehin olarak verilen çocuğun tüm masrafları alacaklı tarafından karşılanmaktaydı8 .

Tutuklama kelimesinin terim anlamı ise suç işlediği iddiası ile hakkında ceza soruşturması veya kovuşturması yürütülen kişinin kesinleşmiş bir hapis cezası olmaksızın, kaçabileceği veya adaletin işleyişine müdahale edebileceği gerekçesiyle mahkeme kararıyla geçici bir tedbir olarak tutuk durumuna sokulması ya da diğer bir deyişle kişi özgürlüğü hakkından yoksun bırakılmasıdır9 .

İslam ceza hukuku terminolojisinde ise tutuklama, hapis cezasının bir türü olarak ele alınmış ve ihtiyati hapis olarak adlandırılmıştır. Öte yandan tutuklama kavramının ihtiyati hapis türünü tam olarak karşıladığını da söyleyemeyiz. Zira ihtiyati hapis, günümüz hukuk sistemlerindeki tutuklamadan daha geniş bir anlama sahip olup, suçu sabit oluncaya kadar şüphelinin, borcunu ödeyinceye kadar borçlunun ya da dışarıdan gelebilecek tehlikelere karşı korunması amacıyla bir şahsın geçici olarak tutuklanarak alıkonulmasıdır. Bununla birlikte İslam hukukçularının ihtiyati hapis, töhmet hapsi, ihtibar, keşf ya da istibra adını verdikleri kurumun günümüz ceza muhakemesindeki karşılığı büyük oranda tutuklama müessesesinden ibarettir10 .

İslam hukukunun asli kaynaklarından ilki olan Kur’an-ı Kerim’de bir suçun karşılığında ceza olarak doğrudan hapsi öngören bir ayet bulunmadığı gibi doğrudan tutuklamayı teşvik edici mahiyette bir ayet de bulunmamaktadır. Bununla birlikte İslam hukukçuları koruma tedbirlerinden tutuklama ve bir ceza olarak hapsi sistemleştirirken İslam hukukunun birinci derece asli kaynağı olan Kur’an’da yer alan çeşitli ayetlerle11 bağlantı kurarak açıklamaya gayret etmişlerdir12 . İslam ceza muhakemesi hukukunun ikinci sıradaki asli kaynağı olan Hz. Peygamber’in sünnetinde ise bir koruma tedbiri olarak tutuklama ve bir ceza olarak hapis hususunda pek çok hadis mevcuttur. Örneğin Behz b. Hakîm’den rivayet edilen “Hz. Peygamber töhmet üzerine bir adamı hapsetti sonra suçu sabit olmayınca onu tahliye etti.”13 şeklindeki hadis İslam hukukçuları tarafından tutuklamanın hukuki dayanaklarından biri olarak kabul edilmiştir. Yine Hz. Peygamber döneminde yaşanan bir olaya göre: Gıfarlılardan Medine’nin su kaynaklarının olduğu bölgeye gelerek konaklayan iki kişinin yanlarında Gatafanlılara mensup bir grup insan da bulunmaktadır. Sabah olduğunda kendilerine ait iki yük devesinin kaybolduğunu gören Gatafanlılar, develerinin Gıfarlılara mensup iki kişi tarafından çalındığı iddiasıyla Hz. Peygamber’in huzuruna çıkarlar. Hz. Peygamber ise suç işlediği iddia edilen iki kişiden birini tutuklayarak diğerini develeri aramaya gönderir. Develeri aramaya gidenin bir süre sonra develeri bulup getirmesi üzerine Hz. Peygamber de tutukladığı kişiyi kendisi için Allah’tan af dilemesini isteyerek serbest bırakır14 .

Hukuki niteliği bakımından tutuklama, kesin hükümden önce şüphelinin kişi özgürlüğü hakkını kısıtlayan ceza muhakemesi hukukuna ait bir koruma tedbiri olup, bu koruma tedbirinin temel amacı etkin bir ceza soruşturması ve kovuşturması yürütülerek maddi gerçeğe ulaşmanın sağlanmasıdır. Böylelikle sanığın kaçması veya delilleri karartması engellenmek suretiyle ceza yargılaması mümkün olduğunca seri ve sağlıklı bir şekilde yürütülecek ve yargılama sonucunda verilecek olası mahkûmiyet kararının uygulanabilirliği sağlanacaktır15 . Bu sebeple denilebilir ki; tıpkı diğer koruma tedbirleri gibi tutuklama da amaç değil, yargılamanın yapılabilirliğini sağlamak ve yargılamayı kolaylaştırmak üzere başvurulan bir araçtır. Başka bir ifadeyle tutuklama tedbiri öne alınmış bir mahkûmiyet olmadığı gibi sanığın gözünün korkutularak ikrara zorlanması ya da toplumsal tepkinin yatıştırılması gibi sebeplerle başvurulan bir yol da değildir16 .

Tutuklama kişi özgürlüğü hakkını kısıtlayan önemli bir koruma tedbiri olup, koruma tedbirlerinde bulunması gereken şart ve özelliklerin koruma tedbirlerinin bu türünde de aranması gerekmektedir. Bu sebeple biz de öncelikle İslam-Osmanlı ceza muhakemesi hukukunda bir koruma tedbiri olarak tutuklamanın taşıması gereken şart ve özellikleri ele alacağız.