Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Asıl İşveren-alt İşveren Ayrımı ve 
iş Kazasından Doğan Sorumluluk

Halil YILMAZ

Türk hukukunda, hem doktrinde hem mevzuatta asıl işveren- alt işveren tanımı ve ayırımı ayrıntılı olarak düzenlenmesine rağmen uygulamada, özellikle iş kazalarından doğan sorumluluk hususunda bu ayırımın gereklerinin tam olarak yapılmadığı gözlemlenmiştir. Aynı şekilde, iş sahibi-işveren ayırımı da, Yargıtay’ın bu konudaki içtihatlarına rağmen hâlâ tam olarak yapılamamaktadır. Çoğu kez, iş sahiplerinin, tıpkı işveren gibi iş kazalarından sorumlu tutuldukları görülmektedir. Her somut olayda, asıl işveren-alt işveren ve iş sahibi-işveren ayırımının dikkatlice ele alınması ve irdelenmesi, sorumlulukların belirlenmesinde daha adaletli bir sonuca ulaşılmasını sağlayacaktır.

Despite the fact that the definition and differentiation between the main employer and sub-employer has been clearly made both in literature and positive laws, the requirements of this differentiation especially in the determination of liability with respect to work accidents have not been duly observed in practice. Similarly, the difference between the business owner and the contractor has not been inquired and concluded as required in practice. In every case, the relationships and differences between these legal personalities should be clearly specified and the liabilities be determined accordingly.

Asıl İşveren, Alt İşveren, İş Kazası, Sorumluluk, İş Sahibi, Müteahhit, İş Kanunu.

I. GİRİŞ

Ekonomideki rekabet ve teknolojideki gelişmeler, uzmanlaşmayla birlikte hızlı, kaliteli ve daha uygun maliyetli mal ve hizmet üretimini zorunlu kılmıştır. Bu zorunluluğa paralel olarak ortaya çıkan yeni üretim ve çalışma ilişkileri bazı işlerin üçüncü kişilerin araya girmesiyle yapılmasını gerektirmiştir. Bir işi üstlenmiş olan müteahhidin birbirinden çok farklı özellikler gösteren işlerin tamamı ile ilgili teknik bilgiye ve araç kapasitesine genellikle sahip bulunmaması, üretimin uzun bir zaman dilimine yayılması ve bu işlerin aynı anda veya birbirini izleyecek şekilde bir araya getirilmesi alt müteahhitlerin görevlendirilmesini kaçınılmaz hale getirmiştir. Böylece mal ve hizmet üretimi işinde görev alması gereken teknik eleman çokluğu ve kısmi edimler arasında işlevsel bağ dikkate alınarak sözleşmelerin uygulamasında çeşitli yöntemler geliştirilmiştir. Çalışanlar açısından bakıldığında, asıl müteahhidin yanında başka müteahhitlerin de iş almaları ve kendi işçilerini çalıştırmaları şeklinde ortaya çıkan "asıl işveren-alt işveren" uygulaması bu yöntemlerden birisidir. Alt işverenlik hakkında mevzuatta, yargı kararlarında ve öğretide deyim birliği bulunmamakta, kimi kez “aracı” (506 s. K. m. 87), kimi kez ise “alt işveren” (4857 s. K. m. 2/6 ve m. 7; 5510 s. K. m. 11/8 ve m. 12/son), taşeron, üçüncü şahıs, diğer işveren, tali işveren, alt yüklenici, alt ısmarlanan vb. şekilde adlandırmalar yapıldığı görülmektedir1.

Alt işverenlik uygulaması, çalışma hayatının bir gereği olarak ortaya çıkmakla birlikte, ülkemizde maliyeti düşürmenin, sigortalılara ve onun halefi durumunda olan SGK’ya karşı olan sorumluluklardan kurtulmanın bir aracı olarak kullanılmaktadır2. Söz konusu uygulama iş kazaları açısından doğan sorumluluğun tespitinde de sorun oluşturmaktadır. Dolayısıyla, iş kazasından doğan sorumluluğun belirlenmesinde ilgili mevzuatın (5510 s. K. m. 12 (mülga 506 s. K. m. 87) ve 4857 s. K. m. 2/6) yorumu ve asıl işveren-alt işveren ilişkisinin tespiti önem kazanmaktadır. Yargıtay konuya ilişkin kararlarında, işyerinde bir işi üstlenen müteahhidin alt işveren (aracı) sıfatının ve buna bağlı olarak asıl işverenin iş kazasından birlikte sorumluluğunun tespiti için, her iki işveren tarafından yapılan işlerin başka bir ifadeyle üretimin aynı faaliyet ya da aynı plan kapsamında yürütülüp yürütülmediğini ve işin anahtar teslimi şeklinde olup olmadığını incelemektedir3.

II. ALT İŞVERENLİĞİN KOŞULLARI

Alt işverenlik hakkında İş Kanununda ve sosyal güvenlik mevzuatında ayrı ve özel düzenlemeler getirilmiştir. Nitekim asıl işverenin sorumluluğunun kapsamını belirleyen 5510 sayılı Yasanın 12’nci maddesinin son fıkrası "Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin bir işte veya bir işin bölüm veya eklentilerinde, iş alan ve bu iş için görevlendirdiği sigortalıları çalıştıran üçüncü kişiye alt işveren denir. Sigortalılar, üçüncü bir kişinin aracılığı ile işe girmiş ve bunlarla sözleşme yapmış olsalar dahi, asıl işveren, bu Kanunun işverene yüklediği yükümlülüklerden dolayı alt işveren ile birlikte sorumludur” hükmünü içermektedir. Aynı konuda 4857 sayılı İş Kanununun (İK) 2’nci maddesinin altıncı fıkrasına göre (benzer şekilde tanımlayan Alt İşveren Yönetmeliği m. 3/a)“Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir. Bu ilişkide asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur.” İşçiler (sigortalılar) diğer işverenin (üçüncü kişinin) aracılığıyla işe girmiş ve bunlarla sözleşme yapmış olsalar dahi, asıl işveren bu Kanunun işverene yüklediği (İK açısından ise “bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan”) yükümlülüklerden dolayı alt işverenle birlikte sorumlu olacaktır4.