Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Teknolojinin Pandora Kutusu: Robotların Hukuki Kişilikleri(!) ve Hukuki Sorumlulukları

Pandora Box of Technology: 
Legal Personalities(!) and Liabilities of Robots

Meliha AKBİLEK

Bu çalışmanın amacı, artık toplumun her alanında sıklıkla kullanılan robot ve yapay zekâya sahip sistemlerin hukuki kişilikleri ve sorumlulukları üzerine yapılan tartışmaları değerlendirmektir. Yapay zekâ ile donatılmış robotlar ve birçok teknolojik sistemler gündelik hayatımızda her geçen gün daha da fazla karşımıza çıkmaktadır. Robotlar, emek sektörü, hizmet sınıfı, askeri ve güvenlik, araştırma ve eğitim, eğlence, tıp ve sağlık, kişisel bakım ve diğer alanlardaki toplumun geniş yelpazesindeki yerini almıştır. Buna rağmen, teknolojik gelişmeler dikkate değer ve hızlı olmasına rağmen bu yeni sistemlerin sosyal, etik ve yasal etkileri yeterince düzenlenmemiş ve tartışılmamıştır. Öyleyse, gerçekten robot yasasına ihtiyacımız var mı sorusu gerçeklikten çok bilimkurgu dünyasına ait gibi görünebilir; ancak teknolojik ilerlemeler bu durumu önemli bir meseleye dönüştürdü. Bu makalede robot teknolojisi yasal boyutu ile ele alınarak robotların hukuki kişiliğe sahip olup olmadıkları tartışılmıştır.

Robot teknolojisindeki otonom seviye arttıkça, robotların hukuki suje olarak yeri ve sorumluluklarına dair ihtilaflar da artacaktır. Bu sebeple; mevcut kanunlar yeniden düzenlenmeli ve ayrı bir robot kanununun da çıkarılması gerekmektedir.

Robot, Yapay Zekâ, Hukuki Kişilik, Teknoloji, Hukuki Sorumluluk.

The purpose of this study is to evaluate the discussions on the legal personalities and liabilities of robot and artificial intelligence systems which are used frequently in all areas of society. Robots and several technological systems which are equipped with artificial intelligence are becoming more and more present in our everyday life. Robots are located in the wide range of society roles such as, labor and services, military and security, research and education, entartainment, medical and healthcare, personalcare. However, while the technological advances have been remarkable and rapid, the social, ethical and legal implications of these new systems have not been sufficiently regulated and discussed. So, do we really need the robot law question that seems to belong to the world of science fiction rather than reality; but technological advances have turned it into an important issue. In this article deals with the legal dimension of robot technology and is discussed whether robots have legal personality.

As the level of autonomy in robot technology increases, disputes about the position and liabilities of robots as legal entities will also increase. For this reason; existing laws must be rearranged and robot law must be enacted by separately.

Robot, Artificial Intelligence, Legal Personality, Technology, Legal Liability.

I. GİRİŞ

İnsanoğluna genleri (DRD4-7R1 ) vasıtasıyla aktarılan merak duygusu ve keşfetme hisleri gerçekten de insanoğlunun başına bela olabilir mi? İlk insandan bugüne kadar gelen keşfetme süreci insanoğlunu nerelere taşıyacaktır? Solucan deliklerinden, otonom araçlara, Hadron çarpıştırıcısından, farenin sırtında üretilen insan organı (kulak) denemelerine kadar insanoğlunun amaçladığı saik, sağlıktan, ulaşıma, barınmadan enerji kaynaklarına kadar insan hayatının devamlılığını en kaliteli şekilde sağlamaktır. Günümüz teknolojisinde ise, bu amacın gerçekleşmesine en önemli katkıyı yapacak/yapan yegâne araç yapay zekâ ve robotlar vasıtasıyla olacaktır. Yakın gelecekte Dünyadaki insan sayısına yakın yapay zekâya sahip robotlarla karşılaşacağımız varsayıldığında yapay zekâ ile insan ilişkilerinin düzenlenmesi önem arz edecektir. Yapay zekâ ve robotların hukuki suje olarak varlıklarını tanımlayabilmek, bunun sonucu olarak robot-hukuk ikileminde sorumluluk ilişkisini anlatabilmek çok heyecanlı görünse de teknolojik gelişme ivmesinin her geçen gün arttığı bir alanda yazılması oldukça zor bir konu olduğunu da itiraf etmek gerekir.

Hukuk ilminin karşılaştığı en bilim kurgu konulardan birisi ile karşı karşıya kaldığımızı söylemek bu aşamada hiç de yanlış olmaz. Söz konusu robot ve yapay zekâya sahip kişilikler(!) ile toplum arasındaki ilişkide robotların hukuki yeri konusunda nasıl bir düzenleme yapılacaktır? Bu makale ile biraz olsun bu sorulara cevap bulmaya çalışılmışsa da, karanlıkta fili tarif etmeye çalıştığımızı da kabul etmek gerekir.

II. YAPAY ZEKÂYA GENEL BİR BAKIŞ

Yapay zekâ, bilgisayar kontrollü bir robotun veyahut bir dijital bilgisayarın akıllı varlıklar ile işbirliği halinde ortak görevleri yerine getirme yeteneği olarak tarif edilebilir2 . Bu terim tanımına insanoğlunun karakteristik gelişim sürecinin ilerlemesine dair, örneğin, akıl yürütme, anlamlandırma, genellendirme ya da geçmiş tecrübeleri öğrenme ve benzeri projeler yönüyle sıklıkla başvurulmaktadır. Diğer bir anlatımla, yapay zekâyı, görme, konuşma, karar verme ve diller arasında çeviri gibi insan zekâsı gerektiren görevleri yerine getirebilen bilgisayar sistemleri olarak da tarif edebiliriz.

Yapay zekâ (Artificial Intelligence3 ) teknolojisinin bugünlere nasıl geldiğinin anlaşılabilmesi için tarihine göz attığımızda, yaşanan tüm süreçlerin aslında bir bilim-kurgu, gerçeklik, olasılıklar ve umut çerçevesinde şekillendiği/şekilleneceği görülmektedir. Diğer yandan ise, yapay zekâ teknolojisinin tamamen şekillendiği yakın gelecek için insanoğlunun yapay zekâ ve toplum ilişkilerini iyi analiz ederek özellikle hukuk alanında ciddi düzenlemeler yapması kaçınılmaz olmalıdır.

Yapay zekâ olarak tanımlanan ilk işlerden birisi Warren McCulloch ve Water Pitts tarafından 1943 yılında yapılmıştır. Mc Culloch ve Pitts bu çalışmaları ile yapay zekânın üç kaynağını tasvir etmişlerdir. Bunlar bilginin temel fizyolojisi, beyindeki nöronların işlevleri ile Russell ile Whitehead ve Turing’in öne sürdüğü resmi mantıksal öneri kuramsal hesaplamalar teorisidir4 . McCulloch ve Pitts yaptıkları çalışma ile her bir nöronun “on” veya “off” olarak karakterize edilerek yeterli sayıda komşu nöronun bir anahtar vasıtasıyla cevap vererek uyarıldığı yapay nöron modeli önerdiler. Bu model ile herhangi bir hesaplanabilir fonksiyon birbiriyle bağlantılı bazı nöron ağları ile hesaplanabilir tüm bu mantıksal bağlantılar, basit net yapının hayata geçirilmesini sağlayacaktır5 .

1950 yılında Alan Turing tarafından önerisi sunulan Turing testi de savaş sırasında istihbarat alanında tatmin edici şekilde zekânın kullanılması için tasarlanmış ve yapay zekâ tarihinde mihenk taşı etkisi yaratan bir keşif olarak tarihe adını altın harflerle yazdıran, bilgisayar teknolojisinin atası olarak kabul edilebilir bir testtir. Turing, bu test ile akıllı davranışı yani bir diğer deyişle yapay zekâyı, sorgulayanı (jüriyi) kandırmaya yeterli insan algı düzeyi seviyesinde performansla tüm bilişsel görevleri idrak edebilme yeteneği olarak tanımlamıştır6 .

Yapay zekâ sistemlerinde temel alınan Turing testi şu şekilde işlemektedir7 :

- Testin işlevini yerine getirmesi için bir makine, bir gönüllü insan ve jüri heyeti olmalıdır.

- Makine ve gönüllü insan jüri heyetinin olmadığı bir ortamda jürinin sorularını yanıtlamalıdır.

- Yanıtlar jüriye monitör aracılığıyla iletilir ve akabinde jürinin hangi cevabın insandan hangi cevabın makineden geldiğini tahmin etmesi çabasıyla test sonuçlanır.

- Eğer bu teste jüri olarak katılanların belli bir oranı insan ile makineyi birbirinden ayırt edemezse o makine "yeterince insansı" kabul edilir.