Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

İş Güvencesi Kapsamındaki İşçinin Özel Yaşamından Kaynaklanan Nedenlerle İş Sözleşmesinin Feshi

Termination of the Employment Contract of Employees Protected by Job Security Due to Their Private Lives

Artür KARADEMİR,Cemile TURGUT

İşverenin işçiyi gözetme borcu, işçinin kişiliğinin korunması gerekliliğini de beraberinde getirmektedir. İşçinin kişiliğinin korunması, kişilik hakkına dâhil olan özel yaşamın gözetilmesini de gerektirir. Bu açıdan işveren, yönetim hakkını kullanırken, işçinin kişiliğini serbestçe geliştirebileceği özel yaşam alanına hukuka aykırı müdahalelerden kaçınmak zorundadır. Ne var ki, ister işyerinde isterse işyeri dışında gerçekleşsin, özel yaşam alanına dâhil pratiklerin işverenin iktisadi menfaatlerini zedeleme ihtimali açıktır.

Bu çalışmada, işverenin, işçinin özel yaşamına dâhil olan sosyalleşme hakkı ve iletişim özgürlüğü ile sağlık ve ekonomik durumuna ilişkin talimat verebilip veremeyeceği, anılan özel yaşam pratiklerinin iş ilişkisini hangi hallerde etkileyeceği, etkilemesi halinde ise, iş sözleşmesinin feshine imkân sağlayıp sağlamayacağı tartışılmıştır. Bu yapılırken de, taraf menfaatlerinin adil bir dengeye kavuşturulması hedeflenmiştir. Adil dengenin tesisinde, iş güvencesi kapsamındaki işçinin davranışları veya yetersizliği şeklinde ortaya çıkan geçerli nedenler temel insan hakları dayanak alınarak yorumlanmaya çalışılmış, işçi ile işveren arasındaki muhtemel menfaat çatışmaları, yeri geldikçe yüksek mahkeme kararlarına yansıyan somut olaylar özelinde değerlendirilmiştir.

Özel Yaşam, Sosyalleşme Hakkı, İletişim Özgürlüğü, Hastalık, Aşırı Borçlanma.

An employer owes a duty of care to protect the employee’s individuality. This duty encompasses the necessity to respect the private life of the employee. Hence, the employer shall in principle avoid regulating the off-duty conduct of the employee in order not to violate the employee’s spiritual welfare. However, there is an inherent conflict of interest between the private life of an employee and employer’s financial goals and his perception of professionel ethics.

This study deals with the issue of whether an employee is indepted to his or her employer to comply with the regulations concerning his or her right to socialize at workplace, freedom of communication, health condition or economic welfare. While arguing for the fine line between work and private life, this study seeks a solution to the question whether the employment contract can be terminated on the grounds of an employee’s behaviour or life style that is considered within the scope of his or her private life. In doing so, this study aims to strike a fair balance between the parties’ interests in the light of the current supreme court decisions.

Private Life, Right to Socialize, Freedom of Communication, Illness, Excessive Debt.

I. GİRİŞ

Özgür bir yaşam tasavvuru, bireyin kişiliğini geliştirme hakkından ayrı düşünülemez. Özel yaşam kavramı da, bireyin kişiliğini serbestçe geliştirebilmesine imkân sağlayan bir yaratım alanına işaret etmektedir. O halde özel yaşam, aynı zamanda bir özgürlük talebidir.

Doğaldır ki, özel yaşam hakkının ilk durağı bireyin mahremiyet alanıdır. Öte yandan, insanın toplumsal bir varlık olduğu düsturundan hareketle, özel yaşamın, bireyin yalnızca mahremiyet alanından oluşan dar bir çerçeveye sığmayacağı da vurgulanmalıdır. Bireyin toplumun diğer üyeleriyle sosyal temas içerisine girmesi, kişiliğin gelişiminde kaçınılmaz bir rol oynamakla, “sosyalleşme hakkı”, giderek özel yaşam hakkına dâhil olmaktadır. Ne var ki, özel yaşam hakkının sosyal yaşam alanlarına doğru genişlemesi, pek çok soru işaretini de beraberinde getirmektedir.

Bu çalışma ile bireyin özel yaşamı, özel yaşam alanının sosyal yaşam alanına doğru genişlediği hallerden biri olarak değerlendirdiğimiz işçi-işveren ilişkileri özelinde tartışılmıştır. Zira iş sözleşmesinin taraflar arasında güven ilişkisi yaratması ve işçinin işverene bağımlılığı, özel yaşam hakkının göz ardı edileceği şeklinde yorumlanamayacağı gibi, mahremiyet alanından taşan özel yaşam pratiklerinin de hiçbir sınırlamaya konu olmayacağı düşünülmemelidir.

İşçinin özgür yaşam tasavvuru, onun özel yaşamı ile işverenin menfaatleri arasında adil bir dengenin kurulması ihtiyacını da beraberinde getirmektedir. İş sözleşmesinin işçiye itaat ve sadakat borcu yüklediği, işverene ise yönetim hakkı bahşettiği nazara alındığında menfaatlerin uyumlaştırılması daha da önem kazanmaktadır. O halde, aşağıda öncelikle özel yaşam alanının çerçevesi belirlenecektir. Daha sonra, iş sözleşmesinin iş güvencesi kapsamındaki işçinin özel yaşamından kaynaklanan nedenlerle feshinin geçerliliği veya haklılığı incelenecektir. Özel yaşam kavramının bireyin adından cinsel yönelimlerine kadar çok geniş bir çalışma alanı sunması nedeniyle, mesele, ilkesel yaklaşımların ortaya konulabileceği bazı çarpıcı özel yaşam pratikleri bağlamında tartışılacaktır.

II. ÖZEL YAŞAM

Özel yaşam kavramı, mutlak bir tanım getirilemeyecek kadar geniş bir yelpaze sunmaktadır. Gerçekten de özel yaşam kavramı, kişinin en gizli kalması gereken değerlerinden çevresiyle paylaştığı bilgilere ve mesleki faaliyetleri de dâhil çeşitli yaşam pratiklerine kadar genişletilebilir1 . O halde, özel yaşam alanının kişinin sadece sınırlı bir mekân dâhilinde gerçekleştirdiği yaşam pratiklerini değil, çok daha geniş bir çerçevede, onun kişiliğini geliştirmek, gerçekleştirmek ve devam ettirmek için sosyal temasa giriştiği ve konutu dışındaki diğer mekânları da kapsadığı vurgulanmalıdır2 .

Türk doktrininde kişinin yaşam alanları, özel yaşam, gizli yaşam ve kamusal yaşam alanı şeklinde üçlü bir ayrım gözetilerek incelenmekle birlikte3 , temel insan haklarının yatay etkisi nazara alındığında özel yaşam alanı ile kamusal yaşam alanı arasındaki sınırın silikleştiği ifade edilmelidir4 . Bilindiği üzere, temel insan haklarının güvence altına alınması, devlete yalnızca “müdahale etmeme” şeklinde negatif yükümlülükler değil, bu hakkın özel kişiler (işçi-işveren) arasındaki ilişkilerde hayata geçirilmesini sağlayacak pozitif yükümlülükler de yüklemektedir5 . Hal böyle olunca, işyerinde meydana gelse dahi, işçinin özel yaşamının korunmasına yönelik düzenlemelerin ihdası ve bu düzenlemelerin, temel insani değerleri gerçekleştirecek şekilde yorumlanması gerekmektedir6 . O halde örneğin mesleki faaliyeti çerçevesinde diğer kimseler ile sosyal temasa geçen işçinin iletişim bağları somut olayda özel yaşam alanı kapsamında telakki edilebilecektir7 .

Yargı organları da aynı doğrultuda karar vermekle kişinin işyeri sınırları içinde olmasının özel yaşamının korunmayacağı sonucunu doğurmayacağına hükmetmektedir. Örneğin Yargıtay, işçi adına işyerine gelen tebligatın işçinin amirleri tarafından okunmasını, özel yaşamın gizliliğini ihlal suçu kapsamında değerlendirmiştir8 . Benzer şekilde, mesele Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarına da konu olmuş, Yüksek Mahkeme de aynı ilkelere işaret etmiştir9 . Ne var ki, özel yaşam kural olarak ve ilkin mekânsal bir sınırlama öngördüğünden, kişinin kamusal alanda veya işyerinde bulunması halinde özel yaşamının korunmasına ilişkin makul/meşru; kabul edilebilen bir beklentisinin olması gerekmektedir10 .

Ulusal mevzuat itibariyle de işçinin özel yaşamının korunması gereği üzerinde durulmaktadır. Gerçekten de özel kişiler arasında da uygulanma kabiliyeti olan Anayasanın 17. maddesi kişinin manevi varlığını geliştirme hakkına işaret etmekte, aynı şekilde 6098 sayılı TBK11 md.417 de işverene işçinin kişiliğinin korunması borcunu yüklemektedir. O halde, gerek ulusal ve ulusalüstü düzenlemeler gerekse yüksek mahkeme kararları ışığında işçinin manevi varlığına ve kişiliğine dâhil olan özel yaşam hakkının işyerinde de gözetilmesi gerektiği açıktır12 .

Netice itibariyle, işçinin özel yaşamının iş sözleşmesine etkisi ile feshin geçerliliğine ilişkin sorunların, temel hakların yatay etkisi ile pozitif yükümlülükler doktrini ışığında değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu yorum tarzı temel insani değerlere ilişkin ulusal ve ulusal üstü düzenlemelere uygun olacağı gibi, çağdaş iş hukukunda cari işçinin korunması ilkesini de pekiştiren bir işleve sahip olacaktır.

III. İŞÇİNİN ÖZEL YAŞAMININ İŞ İLİŞKİSİ ÜZERİNDEKİ ETKİ VE SONUÇLARI

İşçi, özel yaşamına dâhil pratikleri işyeri sınırları içinde gerçekleştirebileceği gibi, mesele işyeri sınırlarını aşan bir bağlamda da düşünülebilir. İşçinin işyerinde başka bir işçiyle veya astı yahut üstüyle gönül ilişkisine girmesi birinci duruma, işçinin işyeri ve iş saatleri dışında alkol tüketmesi ikinci duruma örnek gösterilebilir. Aynı şekilde, işyerinde uygulanan sigara yasağından, kılık kıyafet yönetmeliklerine, elektronik haberleşme vasıtalarına erişimin engellenmesinden, bu vasıtalarla kurulan iletişimin gözetlenmesine kadar pek çok örnek, işçi-işveren ilişkisinin işyeri sınırları içerisindeki özel yaşam pratikleri bağlamını teşkil eder. İşçinin derli toplu olmayan yaşayışı nedeniyle hastalanarak devamsızlık yapması ise işyeri sınırları dışındaki özel yaşam pratiklerinin iş ilişkisini etkilediği hallerden biri olarak ortaya çıkmaktadır. Görüleceği üzere; ister işyeri içinde, isterse işyeri dışında gerçekleşsin, özel yaşam pratiklerinin iş ilişkisini etkileme ihtimali açıktır. Bu ihtimal de iş güvencesi kapsamındaki işçinin “yeterliliği” veya “davranışları”ndan kaynaklanan fesih sebeplerini gündeme getirmektedir. İş ilişkisinin etkilenme derecesine bağlı olarak geçerli veya haklı nedenle fesih rejimi devreye gireceğinden, aşağıda öncelikle fesih kavramı ve türleri incelenerek, işçinin özel yaşamından kaynaklanan nedenlerin iş sözleşmesi üzerindeki etkisi fesih özelinde tartışılacaktır.