Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Türk Ceza Kanunu’nda Aile Hukukundan 
Kaynaklanan Yükümlülüğün İhlali

Breach of Obligations Deriving from Family Law According 
to the Turkish Criminal Code

Aysun ALTUNKAŞ

Aile hukukundan kaynaklanan yükümlülüklerin ihlali suçu, 765 sayılı mülga Türk Ceza Kanunu’nda yer almayan yeni bir suç tipidir. Kanunkoyucu söz konusu suçu, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun Aile Düzenine Karşı Suçlar başlıklı sekizinci bölümünde, 233. maddede düzenleme yoluna gitmiştir. Maddenin başlığına bakıldığında, aile hukukundan kaynaklanan yükümlülüklerin ihlali şeklinde tek bir suçun düzenlendiği izlenimi edinilse de, aslında maddede aile hukukundan kaynaklanan bakım, eğitim veya destek olma yükümlülüklerin ihlali; gebe kadının terki ve çocuğun ahlak, güvenlik ve sağlığını tehlikeye sokma suçları düzenlenmektedir. Söz konusu suç tipleri, hem maddenin kaleme alınışında kanunkoyucunun kavramsal tercihleri ve bu bağlamda Türk Medeni Kanunu’na yapılan yollamalar, hem de maddenin yorumlanması noktasında öğretide ileri sürülen farklı görüşler nedeniyle tartışmaya açık bir düzenleme niteliğindedir. TCK’nın 233. maddesinde düzenlenen suçlardan birinci fıkrada hüküm altına alınan aile hukukundan kaynaklanan bakım, eğitim veya destek olma yükümlülüğünün ihlali suçu, söz konusu yükümlülüklerin kapsamının net olmaması, bu nedenle de kanunilik ve belirlilik ilkesine aykırı olduğu gerekçesiyle iptal istemiyle Anayasa Mahkemesi’nin önüne götürülmüş, ancak Anayasa Mahkemesi bu iptal talebini reddetmiştir. Bu çalışma kapsamında söz konusu suçlar, bütün unsurlarıyla ayrıntılı olarak ele alınmaya; maddenin özellikle tartışmalı hususları noktasında ortaya çıkan görüş ayrılıkları aksettirilmeye ve bu kapsamda görüş ve değerlendirmelerde bulunulmaya çalışılmıştır.

Aile Hukukundan Kaynaklanan Yükümlülükler, Bakım, Eğitim veya Destek Olma Yükümlülüğünün İhlali, Gebe Kadının Terki, Çocuğun Ahlak, Güvenlik ve Sağlığının Tehlikeye Sokulması.

The crime of breach of obligations deriving from family law is a new type of crime that has not been stipulated under the repealed 765 no. Turkish Criminal Code. The lawmaker has foreseen this crime under article 233 of 5237 no. Turkish Criminal Code’s eighth section Crimes Against Family Order. When taken a glance at the title of the article, it might be perceived as if there was a single crime of breach of obligations deriving from family law. However, the article points out violation of care, education or support obligations; abandonment of pregnant woman; and endangerment of morality, security and healthiness of the child. These crimes have become highly debatable because of the way it has been stipulated pursuant to the conceptions of the lawmaker and also the high amount of civil law references the crimes themselves count upon. All these issues eventually lead to different areas of discussion and opposing opinions in the academic teachings as well. Additionally, the first paragraph of art. 233, which lays the foundations for violation of care, education or support obligations deriving from family law, has been petitioned for annulment at the Constitutional Court because of its breaches of principles of legality and certainty. Nevertheless, the Constitutional Court rejected the petition. This article will deal with the aforementioned crimes and all of the elements of these crimes, while carefully underlining and evaluating the debatable issues and opposing opinions surrounding these crimes.

Obligations Deriving from Family Law, Violation of Care, Education or Support Obligations, Abandonment of Pregnant Woman, Endangerment of Morality, Security and Healthiness of the Child.

I. Genel Bilgiler

Ailenin sağlıklı bir toplumu oluşturan sağlıklı bireylerin yetiştirilmesindeki önemli rolü nedeniyle, devlet tarafından korunması gerektiği uluslararası belgelerde ve Türkiye Cumhuriyeti Anayasası da dahil olmak üzere bir çok Anayasa’da yer almaktadır1 . Türk hukukunda ayrıca özel olarak ailenin korunması ve kadına yönelik şiddetin önlenmesi konusuna özgülenmiş bir kanun da bulunmaktadır. 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’da2 medeni hukuk ve ceza hukukuna ilişkin birçok tedbire yer verilmekle birlikte; bunların yanında ayrıca 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda3 da ailenin korunması amacıyla “Aile Düzenine Karşı Suçlar” başlığı altında bir bölüm ihdas edilmesi yoluna gidilmiştir. Türk Ceza Kanunu’nun söz konusu sekizinci bölümünde, birden çok evlilik, hileli evlenme, dinsel tören (m. 230), çocuğun soybağını değiştirme (m. 231), kötü muamele (m. 232), aile hukukundan kaynaklanan yükümlülüğün ihlali (m. 233) ve çocuğun kaçırılması ve alıkonulması (m. 234) suçları yer almaktadır.

Aile bireyleri arasındaki ilişkilerin özel hayat kapsamında görülmesi ve bu alana ceza hukuku hükümleriyle müdahalede bulunmaktan mümkün olduğunca kaçınılması gerekmektedir. Ancak çok sınırlı olmak kaydıyla, devletin ceza hukuku hükümleri aracılığıyla evlilik birliğinin devamını sağlayarak; eşlerin menfaatlerini ve ailenin korunmasını sağlaması kabul edilmektedir4 . Bu bağlamda kanun koyucunun Türk hukukunda ailenin korunması amacıyla ihdas ettiği hükümlerden biri olarak karşımıza, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 233. maddesinde düzenlenen aile hukukundan kaynaklanan yükümlülüklerin ihlali çıkmaktadır.

Aile hukukundan kaynaklanan yükümlülüklerin ihlali, 765 sayılı mülga Türk Ceza Kanunu’nda karşılığı olmayan yeni bir suç tipidir5 . Ancak kanunun gerekçesinde ve Adalet Komisyonu görüşme tutanaklarında, böyle bir suç tipine neden ihtiyaç duyulduğu sorusunun yanıtı yer almamaktadır6 . Ancak öğretide bu durumun kanun koyucunun, aile ve aile bireylerine daha fazla önem vermesinin ve ailenin korunmasının amaçlanmasının bir göstergesi olduğu da savunulmaktadır7 . Kanun koyucu aile hukukundan kaynaklanan yükümlülüğün ihlali suçunu, Türk Ceza Kanunu’nun 233. maddesinde şu şekilde düzenleme yolunu tercih etmiştir:

“(1) Aile hukukundan doğan bakım, eğitim veya destek olma yükümlülüğünü yerine getirmeyen kişi, şikayet üzerine bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Hamile olduğunu bildiği eşini veya sürekli birlikte yaşadığı ve kendisinden gebe kalmış bulunduğunu bildiği evli olmayan bir kadını çaresiz durumda terk eden kimseye, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası verilir.

(3) Velâyet hakları kaldırılmış olsa da, itiyadî sarhoşluk, uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin kullanılması ya da onur kırıcı tavır ve hareketlerin sonucu maddî ve manevî özen noksanlığı nedeniyle çocuklarının ahlâk, güvenlik ve sağlığını ağır şekilde tehlikeye sokan ana veya baba, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır”.

Maddenin başlığına bakıldığında madde metninde sadece aile hukukundan kaynaklanan yükümlülüklerin ihlal edilmesinin suç olarak düzenlendiği intibaı edinilmekle birlikte, aslında madde metninde üç ayrı suç tipinin düzenlendiği görülmektedir. Buna göre; birinci fıkrada aile hukukundan kaynaklanan yükümlülüklerin ihlali (bakım, eğitim ve destek olma yükümlülüklerinin ihlali); ikinci fıkrada gebe kadını terk etme ve son olarak üçüncü fıkrada da çocuğun ahlak, güvenlik ve sağlığını tehlikeye sokma suçları düzenlenmektedir8 . Bu açıdan bakıldığında madde başlığının, içeriği karşılamakta yetersiz kaldığı tespitinde bulunulabilir9 .

Karşılaştırmalı hukukta Polonya’da 1997 tarihli Polonya Ceza Kanunu’nun 209. maddesinde nafaka yükümlülüğünün ihlali; Fransa’da Fransız Ceza Kanunu’nda ise ailenin ihmali, çocuğun tehlikeye maruz bırakılması suçları düzenlenirken; İspanyol Ceza Kanunu’nda da 223 ila 233. maddeler arasında ailevi haklara ve yükümlülüklere karşı suçlar hüküm altına alınmıştır. Benzer şekilde Rus Ceza Kanunu’nda 156. maddede çocuğun yetiştirilmesinde yükümlülüklerin ihmali ve 157. maddede de kötü niyetli olarak nafakayı ödememek fiilleri suç olarak düzenlenmiştir. İsviçre’de ise İsviçre Ceza Kanunu’nun 217. maddesinde nafaka yükümlülüğünün ihlali ve 219. maddesinde eğitim ve bakım yükümlülüğünün ihlali fiilleri suç olarak düzenlenirken; Kanun metninde 1990 yılında yapılan değişiklik ile 218. maddede düzenlenen gebe kadını terk fiili, ceza hukuku uygulamasında bu suçların anlamsız kaldığı ve cezalandırmaya artık ihtiyaç kalmadığı gerekçesiyle suç olmaktan çıkartılmıştır. Avusturya Ceza Kanunu’nda da hükmedilen tedbirlere uymama, çocuğun terki, nafaka yükümlülüğünün ihlali, eğitim, bakım ve gözetim yükümlülüğünün ihmali fiilleri suç olarak düzenlenirken; Alman Ceza Kanunu’nda ise nafaka yükümlülüğünün ihlali ve bakım ve eğitim yükümlülüğünün ihlali suçları yer alırken; bakım yükümlülüğün hamile kadına karşı ihlal edilmesi, suçun cezasının ağırlaştırılmasını gerektiren bir nitelikli hal olarak kabul edilmiştir10 . İtalyan Ceza Kanunu’nda ise aileye karşı bakım yükümlülüğünün ihlali yani manevi terk fiilleri, 570. maddede suç olarak düzenlenirken; 1981 yılında söz konusu maddeye 3. fıkra eklenerek bu fiillerin çocuklar hariç olmak üzere diğer kişilere karşı işlenmesinin takibi şikayete bağlanmıştır11 .

II. Bakım, Eğitim ve Destek Olma Yükümlülüğünün İhlali (TCK m.233/1)

Bu suçla bakım, eğitim ve destek olma yükümlülüğünün alacaklısı konumunda olan kişinin hakları korunmakta; yaşamsal gereksinimlerinin karşılanması garanti altına alınmak istenmektedir12 . Yine aile hukukundan doğan yükümlülüklerin yerine getirilmemesi halinde ailenin parçalanması riski doğacağından, bu suç tipi ile aile ve toplum düzeninin korunduğu da kabul edilmektedir13 .

Suçun faili sadece aile hukukundan doğan bakım, eğitim veya destek olma yükümlülüğü bulunan kişiler olabilir. Bu nedenle suç, faili açısından özgü suç niteliğindedir14 . Kimlerin aile hukukundan doğan bakım, eğitim veya destek olma yükümlülüğünün bulunduğu da Türk Medeni Kanunu15 hükümlerine göre belirlenecektir. Bu doğrultuda mağdur çocuk olduğunda, failin anne ve baba; mağdur eş olduğunda ise failin diğer eş olduğu belirtilmektedir16 .

Eşler açısından söz konusu yükümlülüğün doğduğundan bahsedilebilmesi için taraflar arasında Türk Medeni Kanunu hükümlerine göre kurulmuş geçerli bir evlilik birliğinin bulunması gerektiği; dolayısıyla fiili birlikteliklerin söz konusu madde kapsamında değerlendirilmesi imkanı bulunmadığı görüşü ileri sürülmektedir17 . Ancak İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’nin “aile” kavramını tanımladığı kararı18 ve Yargıtay’ın yerleşik içtihatları doğrultusunda ve kadın ve çocukların korunması amacıyla, burada daraltıcı bir yorum yapılmaması; taraflar arasında resmi bir nikah olmasa dahi fiili birlikteliklerin de, somut olayda mahkeme tarafından taraflar arasında evlilik birliği benzeri bir birlikte yaşamın kurulduğunun tespit edilmiş olması kaydıyla, madde kapsamında değerlendirilmesi gerektiği düşünülmektedir19 . Bu bağlamda TCK’nın 233. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen “gebe kadının terki” suçunda, evli olmayan kadınların da bu suçun mağduru olarak kabul edilmiş olması ve bu suç tipinin aile hukukundan kaynaklanan yükümlülüklerin ihlali suçu altında düzenlenmiş olması nedeniyle, kanun koyucunun iradesinin fiili birliktelikleri de aile kavramı kapsamında görerek koruma altına almak olduğu da belirtilmektedir20 .

Ayrıca aşağıda maddi unsur başlığı altında suçun seçimlik hareketlerinin değerlendirilmesi noktasında ayrıntılı olarak belirtileceği gibi, bu yükümlülüklerin muhatabının üstsoy, altsoy ve hatta kardeşler olabilmesi de mümkündür. Bu nedenle üstsoy, altsoy ve kardeşler bakımından bu yükümlülüklerin doğduğu hallerde, söz konusu bu kişiler de suçun faili olabileceklerdir.