Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) Bireysel Başvuru, AİHM Kararına Karşı Başvuru Yolları ve AİHM Kararlarının İcrası ile İlgili Pratik Bilgiler

Münci ÖZMEN

[NOT: Burada ele alınan konular, AİHM’e başvuruda bulunacak, sonra, AİHM kararlarına karşı başvuru yollarını kullanacak, daha sonra da, AİHM kararlarının icrasını izleyecek olan uygulayıcılar için, 15.2.2018 tarihinde geçerli olan bazı pratik bilgilerle ilgili ve sınırlıdır. Bu bilgilerin, belirtilen tarihten sonra geçerli olup olmadıkları gözden geçirilmelidir]

I. BAŞVURUNUN (APPLICATION) AİHM TARAFINDAN KABUL EDİLEBİLİR (ADMISSIBLE) BULUNMASI İÇİN GEREKLİ ÖN KOŞULLAR

1. Başvurunun kabul edilebilir olması için, AİHS’in 34. ve 35. maddelerinde öngörülen koşullara uygunluk gerekir. AİHM, kabul edilebilirlik koşullarına uygunluk bulunmadığını belirlerse, incelemesinin her aşamasında kabul edilemezlik kararı verebilir (AİHS md.35/4).

1.1. AİHS’in 34. maddesinde öngörülen, başvuruculara ilişkin koşullar:

1.1.1. Başvurucu sıfatını, (i) gerçek veya tüzel kişiler, (ii) hükümet dışı kuruluşlar (burada, devlet yapılanması dışındaki kuruluşlar anlaşılmalıdır; bu bağlamda, kamusal yetkiler kullanan kurum ve kuruluşlar - örneğin, belediyeler - başvurucu olamazlar), (iii) bireylerden oluşan gruplar taşıyabilir.

1.1.2. Mağduriyet koşulu: AİHS ve / veya ek Protokollerdeki haklarının ihlal edilmesi nedeniyle mağdur olmuş olan herkes (yabancılar dahil) başvurucu sıfatı taşıyabilir. Bazı durumlarda, beklenen (potansiyel) mağduriyet bulunabilir (örneğin, kişinin sınırdışı veya iade edileceği devlette işkence veya kötü muamele görecek veya idam edilecek olması ihtimalinin güçlü olması). Bu gibi durumlarda, beklenen mağduriyet ileri sürülerek başvurucu olunabilir.

1.2. AİHS’in 35. maddesinde öngörülen koşullar:

1.2.1. İç hukuk yolları tüketilmiş olmalıdır:

İç hukuk yollarının tüketilmesi, başvurucu için bir yükümlülüktür. Birden çok kişiyi ilgilendiren bir olay için ilgili kişilerin tümü iç hukuk yollarını tüketmelidir. İlgili kişilerden birkaçının tüketmesi, diğerlerini yükümlülüklerinden kurtarmaz.

Tüketilecek iç hukuk yolları, olağan, erişilebilir, etkin ve uygun olmalıdır.

Olağan iç hukuk yolu, doğrudan kullanılabilen ve süreç sonunda aleyhinde başvuruda bulunulamayan nihai kararın (final decision) elde edilebileceği yoldur (ceza yargılamasında, itiraz, istinaf, temyiz; hukuk yargılamasında, istinaf, temyiz - eski HUMK’da karar düzeltme). Etkin iç hukuk yolu ise, başvuru konusu ihlalin giderilmesini sağlayabilecek ve bu yönde makul ölçüde bir beklenti yaratabilecek nitelikte olan yoldur3 . Olağan, erişilebilir ve etkin nitelikte birden çok iç hukuk yolu varsa, bunlardan birinin tüketilmesi yeterlidir. Burada, hangi iç hukuk yolunun “uygun” olduğunun belirlenmesi önemlidir. Uygun iç hukuk yolu, her ihlalin özelliğine göre belirlenir. Örneğin, görevlilerin ihmal, dikkatsizlik gibi, kasıtsız kusuru dışında, yaşam hakkının ve işkence ve kötü muamele yasağının ihlalinin ileri sürüldüğü olaylarda, “uygun” olan iç hukuk yolu, faillerin bulunup cezalandırılmalarını sağlayacak iç hukuk yoludur; bu bağlamda, sadece tazminat sağlayan iç hukuk yolu “uygun” değildir4 .

Anayasa Mahkemesi (AYM), koşulları varsa, tüketilmesi gereken son iç hukuk yoludur. AİHM, 14.5.2013 tarihli Hasan Uzun / Türkiye kararında, AYM’ye bireysel başvuru yolunun tüketilmesi gerektiği sonucuna varmıştır. Aynı şekilde, 15 Temmuz 2016 darbe girişiminden sonra, yargıç Zeynep Mercan’ın tutuklanmasıyla ve öğretmen Akif Zihni’nin, 672 sayılı OHAL KHK’sı kapsamında görevine son verilmesiyle ilgili olarak, AYM’ye bireysel başvuruda bulunmamış olmaları, AİHM’in, iç hukuk yolunun tüketilmemiş olduğu sonucuna varmasına yol açmıştır5 .

Bazı durumlarda, nihai kararın elde edilebilmesi için yargısal nitelik taşımayan bazı “ön” ya da “ara” yollardan geçilmesi ya da tüketilmesi gerekmektedir. 5233 sayılı “Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun”a göre kurulan “Zarar Tespit Komisyonları”, 6384 sayılı “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun”a6 göre kurulan “Tazminat Komisyonu” ve 685 sayılı KHK ile kurulması öngörülen “Olağanüstü Hal İşlemlerini İnceleme Komisyonu7 , geçilmesi ya da tüketilmesi gereken, “ön” ya da “ara” iç hukuk yollarıdır. Kaydedelim ki, yargı organı olmayan bu iç hukuk yollarından sonra nihai karar elde etmek için, söz konusu Komisyonların ilgili yasalarında belirtilen usulde, yine yargı yolları tüketilecektir. Burada da, AYM’nin, tüketilecek son iç hukuk yolu olduğu hatırlanmalıdır.

Kural olarak, tüketilecek iç hukuk yolunun, AİHM’e başvuru tarihinde mevcut olması gerekir. Ancak bu kural, AİHM tarafından istisnasız olarak uygulanmamaktadır. Nitekim AİHM, HSYK’nın olağanüstü hal tedbirleri kapsamında meslekten çıkarılmasına karar verdiği yargı mensuplarının, 685 sayılı KHK’nın 11. ve geçici 1. maddeleri uyarınca 60 gün içinde Danıştay’da dava açabileceklerini; böylece, kapalı olan yargı yolunun açılmış ve yeni / özel bir iç hukuk yolunun yaratılmış olduğunu dikkate alarak, HSYK kararıyla meslekten çıkarılan, Ankara İş Mahkemesi yargıcı Kadriye Çatal’ın, yeni oluşturulan iç hukuk yolunu tüketmemiş olması nedeniyle, başvurusunu kabul edilemez bulmuştur8 . AİHM’in, olağanüstü hal tedbirleri kapsamında kamu görevinden çıkarılan öğretmen Gökhan Köksal başvurusu ile ilgili kabul edilemezlik kararı da aynı yöndedir9 .

Uluslararası hukuk açısından, AİHM’e başvurmadan önce iç hukuk yollarının tüketilmesi koşulu, AİHM’in, iç hukuk organlarına göre ikinci planda (ikincil) (subsidiary) çözüm yeri olması nedeniyle, birinci plandaki (birincil) (primary) iç hukuk organlarına, devletin, AİHS ve ek Protokollerden doğan uluslararası yükümlülüklerini dikkate alarak, insan hakları ihlallerine çözüm bulmaları için fırsat tanınması amacından kaynaklanmaktadır. Bundan dolayı, iç hukuk yolları tüketilirken, AİHS ve devletin taraf olduğu ek Protokollerde güvence altına alınan hak ve özgürlüklere dayanılması (iç hukuk organları önünde ileri sürülmesi) gerekir. Bunun yapılmaması, iç hukuk yollarının tüketilmesinde eksiklik olarak değerlendirilebilir10 .

1.2.2. Nihai karardan itibaren 6 ay içinde11 AİHM’e başvuruda bulunulmalıdır:

6 aylık süre, nihai kararın öğrenilmesinden itibaren işler. Ancak, sürekli ihlal (continuing situation / violation) (örneğin, mülke, hukuka aykırı olarak -kamulaştırma koşullarına uymaksızın - el konulmasından veya hukuka aykırı ölüm olayının soruşturulmamasından doğan ihlaller) varsa, ihlalle geçen her gün 6 aylık sürenin başlangıcı sayılır. Bu durumda, 6 aylık süre, “makul süre” olarak uygulanır.

1.2.3. Başvurucunun kimliğinin AİHM tarafından bilinmesi gerekir:

Başvurucunun kimliği, AİHM dışında, kamudan ve aleyhinde başvuruda bulunulan devletten - haklı nedenler varsa - gizli tutulabilir. Kimliğin gizli tutulması istemi için bkz., AİHM İçtüzüğünün arkasındaki “Requests for anonymity” başlıklı Uygulama Yönergesi (Talimatı) (Practice Direction).

1.2.4. AİHM daha önce, aynı başvurucu tarafından aynı olayla ilgili olarak yapılmış başka bir başvuruyu incelemiş ve / veya başvuru konusu olay, soruşturma ve çözümleme yetkisi olan başka bir uluslararası kuruluşa götürülmüş olmamalıdır12.

1.2.5. Başvuru, AİHS ve ek Protokollerdeki hak ve özgürlüklerle örtüşmeli13 ve dayanaksız olmamalıdır.

1.2.6. Başvuru, bireysel başvuru hakkının kötüye kullanılması niteliği taşımamalıdır.

1.2.7. Başvurucunun aleyhindeki durum (hak kaybı / zarar / ihlal) önemli olmalıdır (significant disadvantage):

AİHM, başvurucu aleyhindeki önemsiz bir hak kaybını / zararı / ihlali incelemez. Ancak, “AİHS ve ek Protokollerde tanımlanan insan haklarına saygı ilkesi”14 gereğince, yakınılan durum / olay iç hukukta layıkıyla (duly) ele alınmamışsa - önemli olmasa da, AİHM tarafından incelenir15 .

2. AİHM’in yer, zaman ve konu bakımından yargı yetkisiyle ilgili kabul edilebilirlik koşulları:

2.1. AİHM’in yer, zaman ve konu bakımından yargı yetkisinin bulunmadığı durumlarda, başvuru, AİHM’in yetkisizliği nedeniyle kabul edilemez bulunur.

2.2. AİHM’in yer bakımından yargı yetkisi (competence ratione loci):

AİHM’in yer bakımından yargı yetkisi, AİHS’e taraf olan devletin ihlali gerçekleştirdiği yerle ilgilidir. Bu yer, aleyhinde başvuruda bulunulan devletin ülkesi dışında olabilir.