Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Anayasa Mahkemesi Kararı Sonrasında Gayrimenkul Mülkiyetinin Olağanüstü Zamanaşımı Yoluyla Kazanılması

Coşkun ÖZBUDAK

Makalede, tapu kütüğünde kayıtlı olup da maliki yirmi yıl önce ölmüş olan taşınmazların mülkiyetinin (diğer koşulların da varlığı halinde) olağanüstü zamanaşımı yoluyla kazanılmasına olanak veren hükmün, Anayasa Mahkemesi kararıyla yürürlüğünün durdurulması (ve iptali) sonrasında ortaya çıkan hukuk durum değerlendirilecektir.

Olağanüstü Zamanaşımı, Tapu Kütüğü, Anayasa Mahkemesi, İnşai Karar, Bildirici Karar, Mülkiyet Hakkı, Tescil Davası, Maddi Anlamda Kazanılmış Hak.

I. GİRİŞ

Gayrimenkul mülkiyetini zamanaşımı yoluyla kazanma hal ve koşulları, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununda (TMK), 743 sayılı Medeni Kanun zamanındaki bir kısım tartışmaları ortadan kaldıracak şekilde düzenlenmiştir.

4721 sayılı Kanunun mülkiyetin olağanüstü zamanaşımı yoluyla kazanılması hususundaki en önemli düzenlemesi, 713’üncü maddenin 5’inci fıkrasının son cümlesidir. Bu hükme göre; mülkiyet, taşınmazı davasız ve aralıksız olarak yirmi yıl süreyle ve malik sıfatıyla zilyetliğinde bulundurma koşullarının gerçekleştiği anda kazanılmış olur. Önceki Medeni Kanunun yürürlüğü süresince, gerek öğretide gerek yargı uygulamasında ve gerekse bu iki alan arasında (mülkiyetin kazanılma zamanına ilişkin olarak) süregelen tartışma, yukarıdaki hükümle sona erdirilmiştir.

Bu hükümle sona erdirilen ve ilkine bağlı olan bir başka tartışma da mahkeme kararının niteliği konusundadır. Önceki Medeni Kanunun yürürlüğü süresince, mahkeme kararının “inşai” olduğu, böylece mülkiyet hakkının, tescil kararının kesinleştiği tarihte doğduğu ve tescil kararının, kesinleştiği tarihten ileriye doğru sonuç doğurduğu kabul edilmişken, Yeni TMK’nın m. 713/5 düzenlemesiyle birlikte bu tartışmanın sona erdiği; zira bu hüküm nedeniyle mülkiyet hakkının, zilyetlikle kazanma koşullarının gerçekleştiği anda kendiliğinden kazanıldığı, hakimin tescil kararının açıklayıcı mahiyette olduğu görüşünün kabul edildiği görülmektedir.