Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Anonim Şirketlerde Esas Sözleşmenin İmzalanmasının Etkileri ve Sonuçları

The Effects and Legal Consequences of the Signing of Articles 
of Incorporation

Murat KARAN

Şirketin anayasası olarak ifade edilebilecek esas sözleşmenin imzalanması beraberinde pek çok hukuki sonuç doğurduğu gibi imzalayanlara da bazı sorumluluklar yüklemektedir.

Bu çalışma kapsamında esas sözleşmenin imzalanması ile kurucuların sermaye taahhüdü ile borç altına girmesinin hukuki niteliği, hüküm ve sonuçları incelenmiş, esas sözleşmenin imzalaması ile yüklenilen sermaye borcu yükümlülüğünün ifasının imkansızlaşması ihtimali tartışılmış ve devamında esas sözleşmenin imzalanmasının bazı işlemler yönünden resmi şeklin yerine geçmesinin ne ifade ettiği ve esas sözleşmenin bazı işlemler yönünden sadece borçlandırıcı değil aynı zamanda tasarruf işlemi sonucu da doğurabileceği inceleme konusu yapılmıştır.

Esas Sözleşmenin İmzalanmasının Hukuki Sonuçları, Sermaye Borcunda İfa İmkansızlığı, Esas Sözleşmenin Resmi Şekil Yerine Geçmesi, Esas Sözleşmenin Borçlandırıcı İşlem Özelliği, Esas Sözleşmenin Tasarruf İşlemi Özelliği.

Signing of the articles of incorporation, in other words the constitution of a corporation, creates many legal results as well as imposing certain responsibilities on the founders.

Within the scope of this study, we will evaluate and discuss the founders’ capital commitment and the legal nature, terms and conditions of this commitment, the impossibility of the capital commitment. Thereafter, we will discuss how and when the signing the articles of incorporation may fulfill official form requirements of some transactions and how the articles of incorporation may be legally deemed not only as a promisory transaction but as an act of disposal.

Legal Consequences of the Signing of Articles of Incorporation, Impossibility of Capital Commitment, Offical Form Requirements and Articles of Incorporation, Promisory Transactions, Articles of Incorporation as an Act of Disposal.

I. Giriş

Anonim şirketler, ticari hayattaki iç ve dış ilişkileri gözetildiğinde, tüzel kişilik olarak kendisi, ortakları ve 3. kişileri de ilgilendiren bir dizi faaliyet içerisindedir. Söz konusu faaliyetin ve ilişkilerin kanunun izin verdiği nispette şekle sokulması ve düzende tutulması ihtiyacı ise temel bir belgenin varlığını gerektirmektedir. Anonim şirketlerde ise bu temel belge esas sözleşmedir. Bu yönüyle, anonim şirket, tesadüfi veya rastgele bir birleşme değildir1 .

II. Esas Sözleşmenin Hukuki Niteliği

Doktrinde esas sözleşmenin tanımlanmasına ve önemine ilişkin benzer yaklaşımlar sergilendiği söylenebilecektir. Öyle ki Tekinalp2 , esas sözleşmenin anonim şirket tüzel kişiliğinin kurumsal yapısı ile pay sahiplerinin haklarının, borçlarının, ortaklıkla ve birbirleriyle ilişkilerinin düzenlendiği bir ortaklıklar hukuku sözleşmesi olduğunu belirtirken; Moroğlu3 , esas sözleşmeyi, anonim şirketin temel düzenini oluşturan, ortaklığın iç ve dış ilişkileri ile pay sahiplerinin ortaklığa ve birbirlerine karşı hak, yetki ve yükümlülüklerini düzenleyen, şekle tabi, katılıma açık çok taraflı bir sözleşme şeklinde tanımlamakta, Şehirali Çelik4 ise ortak bir amaç etrafında toplanan kişilerin aynı yöndeki irade beyanlarının birleşmesi ile oluşan özel hukuk karakterli bir birleşme sözleşmesi olduğunu belirtmektedir.

Bununla birlikte, doktrinde esas sözleşmenin bir organizasyon sözleşmesi mahiyetinde olduğuna ilişkin görüşler de bulunmaktadır5 . Aslında bu görüşün özünde esas sözleşmede yer alan hükümlerin şirketin tüzel kişilik kazanması ile birlikte nesnelleştiği düşüncesi yatmaktadır. Esas sözleşme hükümlerinin nesnelleşmesi ise hükümlerin objektif hukuk kuralı haline gelmesini ifade etmektedir. Diğer bir ifade ile esas sözleşmenin organizasyon sözleşmesi vasfında olması, onunla yalnızca kurucuların değil, sonradan pay sahibi olacak kişilerin de bağlı olacağı anlam ve sonucunu ortaya koymaktadır. Bu yönüyle esas sözleşmenin hukuki niteliği herhangi bir borçlar hukuku sözleşmesinden farklılık göstermektedir. Bu nedenledir ki doktrinde tüzel kişilik kazanılması ile birlikte organizasyon sözleşmesi vasfından dolayı esas sözleşme hükümlerinin kuruculardan bağımsızlaşarak nesnel hukuk kuralları bütünü haline geldiği ve bu durumun tüzel kişilik kazanılmasından sonra, borçlar hukuku hükümleri uyarınca irade sakatlığı ve benzeri iptal sebeplerinin uygulanmasına engel teşkil edeceği düşüncesi hakimdir6 .

Doktrinde esas sözleşme, anlam ve içerik açısından borçlar hukukundaki iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerle mukayese de edilmiştir. Konuyu bu yönüyle ele alan Pulaşlı7 , esas sözleşmede müşterek bir amaç güdülmekte olduğunu ve yükümlülüklerinin hem bireysel olarak ortaklar arasında hem de ortaklar ile ortaklık arasında oluştuğunu ifade etmiş ve iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerde müşterek bir amaç olmadığı gibi, yükümlülüklerin de doğrudan irade beyanında bulunan taraflar arasında meydana geldiğini ortaya koymuştur.

Öte yandan, doktrinde, esas sözleşmeye o denli önem atfedilmiştir ki esas sözleşmenin şirketin Anayasası mahiyetinde olduğuna ilişkin benzetmelere de yer verilmektedir8 .

Kanaatimce esas sözleşmeyi bu denli önemli kılan, esas sözleşmenin hem şirketin organik yapısına hem de pay sahipleri arasındaki ilişkiye yönelik kurallar barındırmasından ve özel düzenleme nedeniyle bazı hallerde resmi şeklin dahi yerine geçmesinden kaynaklanmaktadır. Nitekim esas sözleşmenin bu işlevine Türk Ticaret Kanunu'nun9 ("TTK") 339. maddesinin gerekçesinde10 de yer verilmiştir.

Esas sözleşmenin imzalanması, beraberinde bazı sonuçları da ortaya çıkarmaktadır. (i) Kurucu sıfatının kazanılması, (ii) TTK m.335 uyarınca şirketin kurulmuş sayılması (ön şirket11 ), (iii) kurucuların pay taahhütleri12 doğrultusunda TTK m.344 hükmü saklı kalmak kaydıyla, şirketin tescili ile birlikte sermaye payını şirkete ödeme borcu altına girmeleri, (iv) bazı işlemler bakımından resmi şeklin yerine geçmesi ve (v) bazı hallerde sadece borçlandırıcı işlem değil aynı zamanda tasarruf işlemi özelliğine haiz olması bahsi geçen sonuçlara örnek olarak verilebilir.

Esas sözleşmenin imzalanmasının en önemli sonuçlardan birini, ortağın sermaye koyma borcu altına girmesi oluşturduğundan bu çalışma kapsamında öncelikle, sermayenin öneminden bahsedilecek devamında ise esas sözleşmenin imzalanması ile kurucuların sermaye taahhüdü ile borç altına girmesinin hukuki niteliği, hüküm ve sonuçları üzerinde durulacaktır. Bu noktada esas sözleşmenin karşılıklılık esasına dayanıp dayanmadığı tartışılacak ve buna bağlı sonuçlar irdelenecektir. Sonrasında ise, esas sözleşmenin imzalaması ile yüklenilen sermaye borcu yükümlülüğünün ifasının imkansızlaşması halinde ne gibi tartışmaların gündeme gelebileceği değerlendirilecektir. Devamında ise esas sözleşmenin imzalanmasının bazı işlemler yönünden resmi şeklin yerine geçmesinin ne ifade ettiği ve esas sözleşmenin bazı işlemler yönünden sadece borçlandırıcı değil aynı zamanda tasarruf işlemi sonucu da doğurabileceği irdelenecektir. Nihai olarak ise sonuç bölümünde çalışma neticesinde varılan kanaatler özetlenmeye çalışılacaktır.

III. Sermayenin Tanımı ve Önemi

Aşağıda detaylı şekilde açıklanacağı üzere, esas sözleşmenin imzalanmasının en önemli sonuçlarından birini kurucuların şirkete karşı sermaye koyma borcu altına girmeleri (sermaye taahhüdü) oluşturmaktadır. Ne var ki esas sözleşme ile verilen bu taahhüt sözleşme serbestisi kapsamında değerlendirilebilecek şekilde sınırsız türden olmayıp, bazı emredici normlara tabidir. Nitekim esas sözleşmenin tipik bir borçlar hukuku sözleşmesinden ayrıldığı noktalardan birini de kanaatimce bu husus oluşturmaktadır. Zira, sözleşme serbestisinin, özellikle esas sermaye ile sermaye koyma borcu altına girilmesi özelinde, ticaret hukukunun emredici kurallarına uygun olması zorunluluğu sermayenin anonim şirketler nezdinde ihtiva ettiği önemden kaynaklanmaktadır.