Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun Kapsamında Mesafeli Sözleşmelere Dair Düzenlemelerin AB Hukukuyla Uyumluluğu, Uygulamada Yaşanan Bazı Sorunlar ve Çözüm Önerileri

Conformity of the Regulations regarding Distance Contracts according to Consumer Protection Law Nr. 6502 with the EU Law, Some Problems in Practice and Possible Solutions

Mesut Serdar ÇEKİN

6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun çerçevesinde mesafeli sözleşmeler düzenlenmiştir. Kanun koyucu her ne kadar AB hukukuna uyumlu hükümler sevk ettiğini belirtmiş olsa da, mesafeli sözleşmeler bağlamında AB hukukuyla çelişen düzenlemeler mevcuttur. Bununla birlikte mesafeli sözleşmenin tarafları arasında adil bir menfaat dengesinin kurulduğunu da iddia etmek mümkün gözükmemektedir. Bu çalışma kapsamında mesafeli sözleşmelerde taksit imkânı, tüketicinin mesafeli sözleşmeden cayması halinde geri gönderim masrafları, satıcının def’ileri, çoklu siparişlerde cayma hakkının başlama anı, ürünün kullanımından tüketicinin sorumlu tutulması ve garanti belgesi düzenleme zorunluluğu konuları AB hukukuyla uyum açısından incelenmiştir.

Mesafeli Sözleşmeler, Taksitle Satış, Çoklu Sipariş, Cayma Hakkı, AB Hukuku.

Distance contracts are regulated within the Law Nr. 6502 about Consumer Protection. Although the Turkish Lawmaker has announced that the regulations of this law are in accordance with the EU law, there are several articles which are contradictory to it. It is also impossible to claim that there has been created a reasonable balance between the different interests of the parties to the distance contract. This paper examines the possibility of instalment payments within distance contracts, the burden of sending back the article, if the consumer terminates the contract, the beginning of this right in case of several orders, the defenses of the seller, the responsibility of the consumer because of using the product and the obligation to issue a guarantee certificate from the perspective of the EU law.

Distance Contracts, Instalment Payments, Several Order, Right to Terminate the Contract, EU Law.

I. Giriş

Günümüzde gerçekleştirilen satış sözleşmeleri büyük oranda “tüketici sözleşmesi” niteliği taşımaktadır. Tüketici sözleşmelerinin ise büyük bir kısmını, teknolojinin sunduğu imkanlar ışığında her geçen gün sayısı artan mesafeli sözleşmeler teşkil etmektedir. Ancak mesafeli sözleşmelerde satıcı ile alıcı arasındaki menfaat dengesinin, adi satış sözleşmelerine kıyasla farklı olduğunu da gözden kaçırmamak gerekmektedir. Ülkemizde tüketici hukuku uygulamalarında “zayıf taraf” olarak nitelendirilen tüketicilerin haklarının çoğunlukla dikkate alınmadığı, hatta kanun hükümlerinin hiçe sayıldığı durumlar gözlemlenmektedir1 . Bu sebeple de mevzuatımızın birçok yerinde tüketici menfaatlerinin satıcı menfaatlerine kıyasla daha üstün tutulduğu örneklere rastlamak mümkündür. Ancak satıcı menfaatlerinin gereğince dikkate alınmaması, uygulamada çoğu zaman görüldüğü gibi, bu kişilerin menfaatlerini zorla ve çoğu zaman kanuna aykırı şekilde dayatma eğilimine sebebiyet vermektedir. Oysa taraflar arasında kurulan adil bir menfaat dengesi, tarafları hukuka uygun davranmaya teşvik edecek ve yaptırım mekanizmasını daha işlevsel hale getirecektir.

Türk Tüketici Hukukunun kaynaklarına bakıldığında bu alanın büyük oranda Avrupa Birliği (AB) hukukundan esinlendiğini söylemek mümkündür. Hatta 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun (‘TKHK’) gerekçesinde2 kanun koyucu aynen şu ifadelere yer vermektedir:

[…] Ancak bu düzenlemelerin tümünün, Avrupa Birliği (AB) mevzuatı ile tam uyumunun sağlanması için gözden geçirilmesi ve kısmen yeniden kaleme alınması ihtiyacı özellikle AB-Türkiye tarama toplantıları çerçevesinde kendisini göstermiştir. Kanun değişikliğine gidilmesinin en temel amaçlarından birisi, AB’nin son dönemde çıkardığı ve henüz mevzuatımıza aktarılmamış olan, 2002/65/AT sayılı Finansal Hizmetlerin Mesafeli Satışı, 2005/29/AT sayılı Haksız Ticari Uygulamalar, 2008/48/AT sayılı Tüketici Kredileri Sözleşmeleri, 2008/122/AT sayılı Devre Tatil, Uzun Süreli Tatil Ürünü, Yeniden Satım ve Değişim Sözleşmeleri, 2001/83/EU sayılı Tüketici Hakları Yönergelerinin iç hukukumuza aktarılması olmuştur. Diğer taraftan, bu Tasarı hazırlanırken tüketicinin korunması alanında AB tarafından çıkarılmış olan bütün Yönergeler incelenmiş ve iç hukukumuzdaki değişiklikler buna uygun olarak şekillendirilmiştir.

Görüldüğü gibi tüketici hukuku bağlamında Türk kanun koyucusunun amacı, AB hukukuna tam uyumlu hükümler sevk etmektir. Bununla birlikte gerekçede adı geçen düzenlemelerin bir “Yönerge” niteliğinde olduğunu da gözden kaçırmamak gerekir. Nitekim AB hukukuna mahsus bu normlar, kural olarak üye ülkeleri muhatap alır. Yönerge, yasal düzenlemenin çerçevesini çizmekte, ancak çoğu zaman üye ülkelere belirli alanlarda kendi menfaatlerinin bunu gerekli kılması halinde farklı düzenlemeler getirme imkânı tanımaktadır. Dolayısıyla AB hukukuna uyumu sağlayabilmek için Yönerge hükümlerinin iç hukuka birebir aktarımı kural olarak zorunlu değildir. Bilakis üye ülkeler ve AB hukukuna uyumu sağlamak isteyen Türkiye Cumhuriyeti de, bu bağlamda yönergelerin müsaade ettiği çerçevede belirli bir takdir alanına sahiptirler. Türk kanun koyucusu da bu hususu dikkate alarak bazı yönergelerde üye ülkelere tanınan takdir yetkisini kullandığını, bazı yönergelerin ise üye ülkelere hiçbir takdir yetkisi tanımadığını belirtmiş, Türk Borçlar Kanunu sistematiğinin AB tüketici mevzuatından farklı olması sebebiyle meydana gelebilecek sorunları önlemek amacıyla ilgili yerlerde gerekçede belirtilen Yönergelerden farklı düzenlemeler yapıldığına dikkat çekmiştir3 .

Bilhassa 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun dikkate alındığında Türk kanun koyucusunun tam uyum gayesiyle farklı yönergelerde yer verilen düzenlemeleri birebir iç hukukuna yansıttığı, bununla birlikte özellikle mesafeli satış sözleşmelerine dair düzenlemeler çerçevesinde üye ülkelere tanınan takdir yetkisini kullanmayarak ya da bazı yönergeleri hiçbir şekilde iç hukuka yansıtmayarak ülkemiz açısından önem taşıyan bazı sektörlerin menfaatlerini göz ardı ettiği tespit edilmektedir. Özellikle 1999/44/EC no.lu Tüketici Hakları Yönergesi ve 97/7/EC no.lu Mesafeli Satış Sözleşmeleri Yönergesi çerçevesinde yaşanan sorunlar dikkate alınarak hazırlanan mesafeli satış sözleşmeleri ve işyeri dışında akdedilen sözleşmelere yönelik 25 Ekim 2011 tarih ve 2011/83/EU no.lu Yönerge4 , kanun koyucunun genel gerekçe çerçevesinde açık ifadelerine5 rağmen iç hukukumuza yansıtılmamıştır.

Bu çalışmanın amacı, Tüketici Hukuku bağlamında mesafeli sözleşmelere dair düzenlemelerin AB hukukuna uyumunu incelemek, eksikleri tespit etmek ve bununla bağlantılı olarak uygulamada yaşanan sorunlara çözüm önerileri getirmektir.

II. Mesafeli Sözleşmelere Dair Düzenlemelerin AB Hukuku ile Uyumu Açısından Bazı Sorunlar

Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun, mesafeli sözleşmelerle taksitle satış sözleşmelerini farklı düzenlemelere tabi tutmuştur. Ancak taksit unsuru içeren mesafeli satış sözleşmelerinde nasıl bir yöntem izlenmesi gerektiği hususu açık değildir. Oysa hızla büyüyen ve Avrupa Birliği’nde de büyük önem verilen6 e-ticaret sektörü açısından mesafeli satış sözleşmelerinde taksitle satış imkanının açıkça düzenlenmesi, yeni ve büyük bir pazar imkânı anlamına gelmektedir. Şimdiden belirtelim ki Türk hukukunun bu açıdan AB hukukuyla tam bir uyum içerisinde olduğunu söylemek mümkün gözükmemektedir. Bilakis Türk kanun koyucusu, şekil şartı noktasında İsviçre hukukunu esas alan düzenlemelerle e-ticaret sektörüne gereksiz bir külfet getirmektedir.

Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun, mesafeli satış ve taksitle satış sözleşmelerini farklı hükümlerle düzenlemiş, ayrıca bu sözleşme tiplerine mahsus yönetmelikler yayınlanmıştır. Bir sözleşmenin mesafeli satış sözleşmesinin bütün unsurlarını taşıması ve fakat aynı zamanda satış bedelinin peşinen değil de, vadelerle ödenmesinin öngörüldüğü hallerde sözleşme taraflarca nasıl nitelendirilirse nitelendirilsin, tıpkı taksitle satış sözleşmesinde olduğu gibi ekonomik açıdan ilgili sözleşmede öngörülen ödeme usulü alıcıya bir kredilendirme imkanı tanıyorsa, taksitli satış sözleşmesi hükümleri uygulama alanı bulacaktır7 . Zira TKHK m.17 f.1’de yer verilen tanıma göre “Taksitle satış sözleşmesi, satıcı veya sağlayıcının malın teslimi veya hizmetin ifasını üstlendiği, tüketicinin de bedeli kısım kısım ödediği sözleşmelerdir.” Bu geniş tanımdan çıkartılan sonuç, malın teslim edilmesi ve tüketicinin satış bedelini taksit halinde ödemesinin, bu sözleşme tipinin esas unsurları olduğudur8 . Dolayısıyla tüketicinin satış bedelini taksitler halinde ödemesi durumunda her ne kadar sözleşme mesafeli satış sözleşmesi unsurlarını içerse ve açıkça bu şekilde nitelendirilse de, TKHK m.17 vd. hükümleri ile Taksitle Satış Sözleşmeleri Hakkında Yönetmelik9 hükümlerinin dikkate alınması kaçınılmazdır.

Öte yandan mesafeli satış sözleşmelerinde yazılı şekil şartı aranmazken TKHK m.17 f.3’e göre “Taksitle satış sözleşmesi yazılı olarak kurulmadıkça geçerli olmaz10 . Buna ilaveten Taksitle Satış Sözleşmeleri Hakkında Yönetmelik m.5 f.1’e göre “Taksitle satış sözleşmesinin yazılı şekilde kurulması ve sözleşmenin bir örneğinin kâğıt üzerinde veya kalıcı veri saklayıcısı ile tüketiciye verilmesi zorunludur.” Aynı maddenin ikinci fıkrasında ise “Taksitle satış sözleşmesi yazılı olarak kurulmadıkça geçerli olmaz” ifadelerine yer verilmiştir. Esas itibariyle aynı düzenleme, TKHK m.4 f.1’de de mevcuttur. Dolayısıyla taksitle satış sözleşmesinin on iki punto büyüklüğünde, anlaşılabilir bir dilde, açık, sade ve okunabilir bir şekilde düzenlenmesi ve bir nüshanın da kâğıt üzerinde ya da kalıcı veri saklayıcısı ile tüketiciye verilmesi zorunludur.

Buna karşılık mesafeli satış sözleşmesi, Mesafeli Sözleşmeler Yönetmeliği m.4 f.1 b.e)’de şu şekilde tanımlanmaktadır: “Satıcı veya sağlayıcı ile tüketicinin eş zamanlı fiziksel varlığı olmaksızın, mal veya hizmetlerin uzaktan pazarlanmasına yönelik olarak oluşturulmuş bir sistem çerçevesinde, taraflar arasında sözleşmenin kurulduğu ana kadar ve kurulduğu an da dahil olmak üzere uzaktan iletişim araçlarının kullanılması suretiyle kurulan sözleşmeler”. Dolayısıyla mesafeli satış sözleşmesi, tamamiyle uzaktan iletişim araçlarıyla kurulabilecekken, bu sözleşmenin taksit unsuru içermesi halinde yazılı şekil şartının dikkate alınması kaçınılmaz olacaktır. Bu sebeple de online ortamda yapılan sözleşmelerde taksit yerine kredi sözleşmeleri akdedilmektedir. Oysa belirtildiği üzere tüketiciyi kredilendirme aracı olarak her seferinde bankalarla kredi sözleşmesi akdetmeye zorlamak yerine e-ticaret sektöründe faaliyet gösteren şirketlere taksitle satış imkânı tanımak, bir taraftan tüketiciye yeni bir kredi imkânı sunacak, diğer yandan bu alandaki rekabetin tüketici lehine artmasına sebebiyet verecektir.