Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

İdari Yargıda Re’sen Araştırma ve İstemle Bağlılık
 İlkeleri Çerçevesinde Danıştay’ın İmar Hukuku ile İlgili
 Bir Kararının Tahlili

The Assessment of Danıştay Judgement Related to the Zoning Law in the Framework of Ex Officio Examination and Ultra Petita Prohibition Principles in the Administrative Jurisdiction

Aytaç ÖZELÇİ

İdari yargı, idari işlem ve eylemlerin yargısal denetiminin yapıldığı ve bu işleviyle hukuka bağlı idarenin tesisi yönünden, hukuk devletinin en önemli unsurudur. İdari yargının bu önemli işlevinin bir sonucu olarak bu yargı düzeninde, kendine özgü usul hukuku ilke ve kuralları benimsenmiştir. Bu ilkelerden biri olan re’sen araştırma ilkesinin sonucu olarak, maddi gerçeğin ortaya çıkarılması için gerekli olan bilgi, belge ve delillerin araştırılıp toplanması konusunda idari yargı yerlerine bir yetki verilmektedir. Ancak bu ilkenin anlam ve kapsamının belirlenmesi idari yargının işleviyle bağdaşır olması gerektiği gibi yargıç bu yetkisini hukukun genel ilkeleri ve hukuk mantığı çerçevesinde kullanmak durumdadır. Bu yönüyle idari yargının, re’sen araştırma yetkisinin sınırlarını ve içeriğini belirlerken öteki usul hukuku ilke ve kurallarını da göz önünde bulundurması gerekmektedir.

İdari Yargı, Hukuk Devleti, Re’sen Araştırma Yetkisi, İstemle Bağlılık, İmar Planı.

The administrative jurisdiction is the most important element of state of law, where judicial supervision of administrative acts and actions carried out and in terms of establishment of law-based administration. As a result of such crucial function of administrative jurisdiction, it has been adopted unique procedural law principles and rules within the framework of its own judicial system. In this perspective, for instance, the principle of ex officio examination arises from those principles and authorize the administrative judiciary institutions in order to investigate and collect the information, documents and evidence necessary to reveal the material facts. On the other hand, the judge’s authority must be in compliance with the general principles of law and logic of law as the determination of the meaning and scope of this principle must be tied to the function of the administrative judiciary. In this respect, the administrative judiciary must also take into consideration other procedure law principles and rules when determining the limits and content of the principle of ex officio examination.

Administrative Jurisdiction, State of Law, The Principle of Ex Officio Examination, Ultra Petita Prohibiton, Zoning Plan.

Giriş

Bu çalışmada, Danıştay Altıncı Dairesi’nin E.2012/2102, K.2015/6224 sayılı ve 21.10.2015 tarihli bozma kararının1 idari yargılama hukukunda re’sen araştırma ve istemle bağlılık ilkeleri çerçevesinde tahlili yapılacaktır. Dava konusu uyuşmazlık 1/1000 ölçekli uygulama imar planı ve dayanağı olarak kabul edilen 1/5000 ölçekli nazım imar planının iptal istemlerinden doğmaktadır. Yetkili idare mahkemesi yargılama sonunda davanın, nazım imar planı yönünden “dava açma süresinin geçmesi” nedeniyle; uygulama imar planı yönünden ise “davacının taşınmazının bulunduğu alanda henüz bir uygulama imar planının bulunmaması” nedeniyle incelenmeksizin reddine karar vermiştir2 .

Danıştay Altıncı Dairesi, idare mahkemesi kararının -aşağıda ayrıntısını vereceğimiz gerekçelerle- bozulmasına karar vermiştir. Bozma kararında yer verilen gerekçelere bakıldığında dayanağın, idari yargılama usulünde geçerli olan re’sen araştırma ilkesinden hareketle oluşturulduğu görülmektedir. Temyiz mahkemesi bu ilkenin ne anlama geldiği, kapsam ve uygulanışının ne olduğu konularında önem taşıyan bir yorum yapmıştır. Bozma kararında Danıştay Altıncı Dairesi, idare mahkemesinin eksik inceleme yaptığını, ne yapması gerekirken yapmadığını ortaya koyarken idari yargılama usulünde geçerli bir başka ilke olan “istemle bağlılık ilkesi” yönünden ise kanımızca tartışmaya açık bir yaklaşım ortaya koymuştur.

Bu çalışma esasen bir karar tahlili -eleştirisi de denilebilir- olması nedeniyle bu perspektiften hareket edilerek, yukarıda anılan iki yargılama usulü ilkesinin bir idari uyuşmazlığın çözümünde ne anlama geldikleri, kapsamlarının nasıl belirlenmesi gerektiği üzerinde durulacağından, anılan ilkeler yönünden açıklamalar genel hatlarla verildikten sonra kararın değerlendirilmesi yoluna gidilecektir. Bu nedenle idare mahkemesinin nazım imar planı yönünden davanın süre yönünden reddine ilişkin kararı değerlendirme dışında tutulacaktır.

I. Uyuşmazlık Konusu- İdare Mahkemesi Kararının Dayandığı Gerekçeler

Taraflar arasındaki uyuşmazlık, İstanbul ili Maltepe ilçesinde taşınmazı olan bir kişinin, taşınmazını kapsayan alanın bölge parkı olarak ilişkilendirilmesine ilişkin 20.8.2003 tarihli ve 1/5000 ölçekli nazım imar planı ile 1/1000 ölçekli uygulama imar planının iptal istemlerinden doğmaktadır. Dava, somut olayda 17.5.2011 tarihinde açılmıştır.

İdare mahkemesi 1/5000 ölçekli nazım imar planı yönünden yaptığı inceleme sonunda bu planın 2004 yılı içinde askıya çıkarıldığını, davacının bir aylık askı süresi içinde plana herhangi bir itirazının bulunmadığını3 tespit etmiş ve buradan hareketle 2011 yılı içinde açılan davanın süresi içinde açılmadığına karar vermiştir.

1/1000 ölçekli uygulama imar planının iptali yönünden yaptığı incelemede ise idare mahkemesi, bir ara kararla davalı ilçe belediye başkanlığından “davacıya ait parselin içinde bulunduğu yere ilişkin 1/1000 ölçekli uygulama imar planının olup olmadığını” sormuştur. Belediye başkanlığınca verilen yanıtta, “söz konusu alanda herhangi bir 1/1000 ölçekli uygulama imar planının bulunmadığı” bilgisine yer verilmiştir. Bu bilgi üzerine idare mahkemesi de uygulama imar planına ilişkin kısım yönünden davanın incelenmeksizin reddine karar vermiştir.

II. Danıştay Altıncı Dairesinin Bozma Kararı

Danıştay Altıncı Dairesi temyiz incelemesinde 8.6.2015 tarihinde bir ara kararı oluşturmuş ve davalı ilçe belediye başkanlığına “uyuşmazlığa konu parselin bulunduğu alanda dava konusu yapılan 1/1000 ölçekli uygulama imar planından sonra yeni bir uygulama imar planı yapılıp yapılmadığı” sorusunu yöneltmiştir. İlçe belediye başkanlığı yanıtında, “söz konusu parseli de kapsayan alanda bölge parkı uygulama imar planının yapıldığını ve bu planın 16.1.2014 tarihinde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığınca onaylanarak yürürlüğe girdiği”ni bildirmiştir.

Bu yanıt üzerine temyiz mahkemesi, “İdare Mahkemesince, uyuşmazlık konusu davacıya ait taşınmazı da kapsayan 1/1000 ölçekli uygulama imar planının bulunmadığından bahisle davanın sözü edilen imar planına yönelik olarak incelenmeksizin reddine karar verilmiş ise de, yargılamanın devamında da olsa davacıya ait parseli kapsayan alanda 1/1000 ölçekli dava konusu uygulama imar planı kabul edilmiş olup, idare mahkemesince, uygulama imar planı ile buna dayanak teşkil eden nazım imar planının, davacının iddiaları da gözetilmek suretiyle şehircilik ve planlama ilkeleri ile kamu yararına uygun olup olmadığının incelenmesi suretiyle yeniden bir karar verilmesi gerekmektedir” biçiminde bir gerekçeyle idare mahkemesi kararının bozulmasına hükmetmiştir.