Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Tüketici Hakem Heyeti Kararlarında 
Gerekçe Sorunu

Mehmet Akif TUTUMLU

I. Genel Olarak

Günümüzün hukuken koruma altına alınan temel haklardan biri de gerekçeli karar hakkıdır. Her ne kadar adil yargılanma hakkını düzenleyen Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6’ncı maddesinde gerekçeli karar hakkından açıkça söz edilmemiş ise de, AİHM içtihatlarında bu hakkın varlığı kabul edilmektedir. AİHM, ulusal mahkemelerin, kararlarını hangi temele dayandırdıklarını açık olarak belirtme yükümlülüğü altında olduklarını içtihat etmiştir.1 Zira tarafların temyiz haklarını kullanabilmeleri buna bağlı olduğu gibi, demokratik bir toplumda bireylerin toplum adına karar verme yetkisini kullanan mahkemelerin kararlarını hangi sebeplere dayandırdığını bilme hakları da yine gerekçeli karar hakkına riayet edilmekle sağlanır.2

Yargıtay 15. Hukuk Dairesi'nin 21.11.2017 tarihli ve E. 2016/5644, K. 2017/4046 sayılı kararında belirtildiği üzere; “(…) kararın açık ve gerekçeli olması hukuki dinlenilme hakkının sağlanması açısından önemlidir. Tarafların ileri sürdüğü iddia ve savunmalar ve bunların dayandıkları deliller, kararda tartışılıp gerekçeleri açıklandığı ölçüde karar, hukuki dinlenilme hakkına uygun bir karar olacaktır. İddia ve savunmaların kararda tartışılması, gösterilen delillerin incelenmesi, neden bir kısmının diğerine üstün tutulduğunun belirtilmesi ancak gerekçeyle mümkün olacaktır.”

Yine aynı kararda belirtildiği üzere, gerekçe sayesinde kararların doğru olup olmadığı denetlenebilir. Bundan başka; kararda maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiği, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuki düzenlemelere dayandırıldığı, tarafların somut dava yönünden hukuk düzenince hangi nedenle haklı ya da haksız olduğunu anlayıp değerlendirilebilmeleri yine gerekçe sayesinde mümkün hâle gelir.

Tüm bunlar bir kararın rasyonalitesi açısından gerekçenin canalıcı önemini göstermektedir.

İç hukukumuza baktığımızda gerekçe hususunda şu temel mevzuat hükümleri göze çarpmaktadır.

Anayasa'nın 141’inci maddesinin üçüncü fıkrası hükmü şöyledir:

“Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.”3

6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu m. 297/1-c hükmüne göre gerekçede şu hususların bulunması gerekir: Tarafların iddialarının ve savunmalarının özeti; çekişmeli olan ve olmayan hususların belirtilmesi; çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin nelerden ibaret olduğu; delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi. Hangi delillerin benimsenip hükme esas alındığı; hangi çekişmeli vakıaların sabit görüldüğü; sabit görülen vakıalardan çıkarılan hukuki sonuçlar.

“Kararların Gerekçeli Olması” başlığını taşıyan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu m. 234/1’de şu düzenleme yer almaktadır:

“Hâkim ve mahkemelerin her türlü kararı, karşı oy dahil, gerekçeli olarak yazılır. Gerekçenin yazımında 230’uncu madde göz önünde bulundurulur. Kararların örneklerinde karşı oylar da gösterilir.

(2) Kararlarda, başvurulabilecek kanun yolu, süresi, mercii ve şekilleri belirtilir.” hükmü yer almaktadır.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 24’üncü maddesinin (e) bendinde; “kararın dayandığı hukuki sebepler ile gerekçe”, kararda yer alması zorunlu bir unsur olarak belirtilmiştir.

II. Tüketici Hakem Heyetlerinin Durumu

Yukarıda açıklanan hukuki ilkeler ve alıntılanan mevzuat hükümlerinde gerekçeli karar hakkının yükümlüsünün hep mahkeme olduğu göze çarpar. Oysa Anayasa Mahkemesinin 31.05.2007 tarihli ve E. 2007/53, K. 2007/61 sayılı kararında belirtildiği üzere tüketici hakem heyetleri mahkeme niteliğinde değildir.4

Bundan yola çıkılarak tüketici hakem heyetlerinin (THH) verdiği kararlarda gerekçe göstermek zorunda olmadıkları sonucuna ulaşılabilir mi? Bu soruya verilecek yanıt, hayırdır. Bunun iki nedeni vardır:

- Gerekçe, varlıkbilimsel (ontolojik) açıdan, ötekinin varlık alanını etkileyen karar ve davranışların dayandığı rasyonaliteyi ortaya koyma edimidir. Dolayısıyla gerekçe yükümlüsü, bu davranış veya kararı gerçekleştiren ya da açıklayan tekil insan bireyi veya kurumdur. Bu nedenle günümüzde gerekçe yükümlülüğü salt mahkemeler için kabul edilmiş bir yükümlülük değildir. İdare makamları dahi, idari işlem tesis ederken hangi olaylara ve hukuki sebeplere dayanarak bu işlemi tesis ettiğini işlemin ilgili olduğu kişiye açıklamak yani gerekçe göstermek zorundadır.5