Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Mirasta Denkleştirme (İade) ve
Tenkis Davaları

Offset (Restitution) and Reduction Lawsuits of Heritage

Aydın TEKDOĞAN

Mirasbırakanın tasarruf özgürlüğü sınırsız olmayıp, mirasbırakanın tasarruf özgürlüğünün sınırını aşması halinde bu durumdan etkilenen mirasçıların haklarına kavuşmaları bu makalenin konusu olan “Mirasta Denkleştirme Davası” ve “Tenkis Davası” ile mümkündür. Mirasta denkleştirme davası ile amaçlanan, mirasbırakanın sağlığında kanuni mirasçılarından bazıları lehine yaptığı tasarruflarla mirasçılar arasında oluşan eşitsizliğin giderilmesidir. Tenkis davası ile amaçlanan ise, mirasbırakanın gerek sağlararası ve gerekse ölüme bağlı tasarrufları ile saklı paylı mirasçıların saklı paylarını zedelemesi halinde saklı paylı mirasçıların saklı paylarına kavuşmalarını sağlamaktır. Her iki dava miras hukukunun en teknik konuları olup, hak kayıplarının oluşmaması için bütün detayları ile bilinmeleri gerekir.

Denkleştirme, Tenkis, Mirasbırakan, Mirasçı, Tasarruf, Tasarruf Özgürlüğü, Saklı Pay, Tereke, Tenkis Yöntemi.

Testator’s freedom to dispose isn’t unlimited and in case the testator exceeds the limits of freedom to dispose, it is possible for the inheritors who are effected from this situation to reinstate by “Offset Lawsuit of Heritage” and “Reduction Lawsuit” which are the subject of this paper. The purpose of the offset lawsuit of heritage is to eliminate disparity between the inheritors occurred with disposals of the testator made in favor of some of the legal inheritors. The purpose of the reduction lawsuit is to ensure inheritors with reserved portion have their reserved portion in case reserved portions of the inheritors’ with reserved portion are damaged with the testator’s disposals, either inter vivos or dependent to death. Both of the lawsuits are the most technical subjects of inheritance law and it should be known with its all details in order to prevent loss of a right.

Restitution, Reduction, Testator, Inheritor, Disposal, Freedom to Dispose, Reserved Portion, Inheritance, Reduction Method.

I. Genel Olarak

Kanuni mirasçının1 mirasbırakanın sağlığında mirasbırakandan karşılıksız olarak aldığı malların ve değerlerin, Kanunda düzenlenen koşulları oluşmuşsa terekeye2 iadesini sağlayan kurum mirasta denkleştirme davasıdır. Bu davayla amaçlanan, kanuni mirasçılar arasında bozulan eşitliğin giderilmesi, dengenin sağlanması ve altsoy arasında eşitliğin sağlanmasıdır.

Öte yandan, saklı paylar mirasbırakanın terekesinden tasarruf edebileceği kısmın sınırını oluşturur. Tasarruf edilebilir sınır aşıldığında aşılan kısmın tenkisi, yani saklı paylı mirasçı lehine eksiltilmesi söz konusu olur. Tenkis davası, saklı payı zedeleyen ölüme bağlı tasarrufların tümü ile bazı şartlar gerçekleştiğinde sağlararası tasarruflar hakkında açılabilir. Ölüme bağlı tasarrufların tenkise tabi tutulmaları için tek şart, saklı payı zedelemeleridir. Buna karşılık saklı payı zedelese dahi her sağlararası tasarruf tenkise tabi tutulmaz. Sağlararası tasarrufların tenkise tabi tutulmaları için Kanunda sayılan şartların gerçekleşmiş olması gerekir.

Yukarıdaki paragrafta anlatılanlar, her iki davanın özü olmalarına rağmen, mirasta denkleştirme ve tenkis davaları miras hukukunun en teknik davalarıdır. Bu nedenle, gerek dava hazırlığı aşamasında gerek görülen davalarda pek çok hata yapılmakta, bu nedenle hak kayıplarına sebep olunmaktadır.

II. Mirasta Denkleştirme (İade)

Mirasta denkleştirme davası, tespiti ve edayı amaçlayan, kanuni mirasçının mirasbırakanın sağlığında mirasbırakandan karşılıksız olarak aldığı malların ve değerlerin, Kanunda düzenlenen koşulları oluşmuşsa, terekeye iadesini sağlayan bir kurumdur. Amaç kanuni mirasçılar arasında bozulan eşitliğin giderilmesi, dengenin sağlanması ve altsoy arasında eşitliğin sağlanmasıdır.

TMK m. 669/1 bu yönde düzenleme içermekte olup, düzenlemeye göre; "kanuni mirasçılar, mirasbırakandan miras paylarına mahsuben elde ettikleri sağlararası karşılıksız kazandırmaları, denkleştirmeyi sağlamak için terekeye geri vermekle birbirlerine karşı yükümlüdürler." Mirasın kanuni mirasçılar arasında paylaştırılmasına başlanıldığında, davacı bu davayla, davalıdan mirasta iade borcunu yerini getirmesini talep edebilir. Bu talep hakkı şahsi hak3 niteliğindedir.

İadesi gereken mirasbırakanın sağlararası (ölüme bağlı olmayan) bağışlamaları, mirasbırakanın hayatta iken kanuni mirasçı lehine yaptığı bağışlamaları, yani bu şekilde terekeden çıkan mallarıdır. Mirasbırakan tarafından mirasçı olmayan kişilere yapılan bağışlamaların iadesi talep edilemez. Mirasçı olmayan kişiler lehine yapılan bağışlamaların, eğer saklı pay kurallarını ihlal etmişse ancak tenkisi istenebilir. Geri verme borcu ile geri vermeyi isteme hakkı mirasçılıktan kaynaklandığından, geri verme borcu ile yükümlü mirasçı, mirasın reddi4 , mirasçılıktan çıkarma (ıskat)5 , mirastan yoksunluk6 ve mirastan feragat sözleşmesi7 gibi nedenlerle mirasçılık sıfatını kaybederse geri verme borcu ortadan kalkar. Aynı şekilde bu şekilde mirasçılık sıfatını kaybeden mirasçı iadeyi isteme hakkını da kaybeder.

Kanun, altsoya yapılan kazandırmaları, diğer kanuni mirasçılara yapılan kazandırmalardan farklı esaslara tabi tutmuştur. Altsoy mirasçılar arasındaki iadeye "kanuni iade", diğer mirasçılar arasındaki iadeye "iradi iade" denilmektedir. Kanuni iadede, mirasta denkleştirme Kanundan kaynaklanmakta olup, geri verme yükümlülüğü mirasbırakanın altsoyu yönünden kanuni bir karinedir8 . Altsoy dışındaki mirasçılar yönünden ise iade yükümlülüğünün olup olmadığı mirasbırakanın bu yöndeki irade açıklamasına bakılarak tespit edilir.

“… altsoy açısından karşılıksız kazandırmada miras payına mahsup edilmek üzere hareket edildiği yönünden karine olup; kural olarak denkleştirme söz konusudur. Kazandırmanın miras payına mahsuben verilmediğinin ispat yükü kazandırmadan yararlanan davalılara düşer...”9

TMK m. 671/1’e göre, denkleştirme, kanuni mirasçının kendisine yapılan kazandırmayı terekeye aynen iadesi (aynen denkleştirme) şeklinde olabileceği gibi, miras payından mahsubu (mahsuben denkleştirme) şeklinde de olabilir. Kısmen aynen ve kısmen mahsuben denkleştirme mümkün olmayıp, iade ile yükümlü kanuni mirasçının birini tercih zorunluluğu vardır.

TMK m. 669/1’e göre iade borçlusu olmak için, mirasbırakanın kanuni mirasçısı olmak ve mirasbırakanın sağlığında ondan denkleştirmeye tabi bir kazandırma almış olmak gerekir. Kazandırmanın mirasbırakanın terekesinden ve miras payına mahsuben yapılması ön koşul olup, kazandırmanın kanuni mirasçıya yapılması gerekir. Mirasta iade ile mükellef olmak için mutlaka mirasçı olmak gerektiğinden, mirastan feragat, mirasın reddi, mirastan yoksunluk ve mirastan çıkarma (ıskat) hallerinde mirasçılık sıfatı sona ereceğinden bu kişilerin mirasta iade yükümlülükleri yoktur. Ölüme bağlı kazandırmalar denkleştirmeye tabi kazandırmalar değildir.

“... davalının annesi B. temlik ve temellük tarihinde sağ olduğuna göre davalı N.'in miras bırakan S.'nin mirasçısı olamadığı da kuşkusuzdur. Böylesi bir olayda davalı mirasçı olmadığına göre TMK’nın 669 ila 675. maddeleri arasında düzenlenen (mirasta iade) mirasta denkleştirme hükümlerinin de uygulanamayacağı açıktır...”10

“... Mirasbırakanın bu tasarrufu 743 Sayılı Yasanın 603/2 maddesi anlamında cihaz, tesis, borçtan kurtulma ve benzeri bir tasarruf amacı ile yapılmadığı anlaşılmaktadır. Taşınmaz bir evdir. Davacı ve mirasbırakan bu evdeki paylarını davalıya bağışlamışlardır. Diğer bir ifade ile bu bağış 603/1 maddesi anlamında bir tasarruftur. Bu tasarrufun iadeye tabi tutulabilmesi için, miras payına mahsuben verildiğini ispat etme yükü davacıya aittir...”11

Mirasbırakanın sağlığında altsoyuna yaptığı karşılıksız kazandırmalar, aksine açık bir beyan mevcut değilse, Kanun gereği denkleştirmeye tabidir. Altsoyun iade borcundan kurtulabilmesi için, yapılan kazandırmanın olağan hediyeler olduğunu veya evlenme sırasında çeyiz gideri nedeniyle yapılan harcamaların alışılmış ölçüler içerisinde olduğunu veyahut çocukların eğitimi ve öğrenimi için yapılan giderlerin alışılmış ölçüler içinde olduğu ve mirasbırakanın bu harcamayı denkleştirmeye tutmak istemediğini ispatlayarak geri verme yükümlülüğünden kurtulur. Altsoyun iadeden kurtulabilmesi için, mirasbırakanın altsoyun iade yükümlülüğünü açık bir irade beyanı ile kaldırması gerekir. Zımni bir irade beyanı yeterli değildir. Örneğin, mirasbırakan sağlığında oğluna ev bağışlayarak devretmiş; ancak kızına bir şey vermemişse, kızın iadeyi talep halinde oğlun iadeden kurtulabilmesi için, mirasbırakanın sağlığında açık bir irade beyanıyla, bu bağışlamayı iade kapsamı dışında tuttuğunu oğlun ispatlaması gerekir. Mirasbırakanın bu irade beyanı herhangi bir şekle bağlı değildir. Bu irade beyanı iadesi istenilen işlem anında açıklanabileceği gibi, sonrasında açıklanabilir.

“... Dava mirasta iade istemine ilişkindir (TMK md. 669). İadenin kastedilmediğinin kabulü için, belli bir şekilde beyana lüzum yoktur. Bu husus her türlü delille kanıtlanabilir. Toplanan delillerden; dava konusu... parsel sayılı taşınmazların 02.08.1976 tarihinde muris B.B. tarafından bila bedel ve kayıtsız şartsız davalı İbrahim'e hibe edildiği, dinlenen tanık ifadelerinden de bu durumun doğrulandığı, murisin terekeye iade kastının bulunmadığı anlaşılmaktadır. Murisin tahakkuk eden bu kastı karşısında, Türk Medeni Kanununun 669. maddesinin şartlarının oluşmadığı ve davanın reddi gerektiği düşünülmeden...”12

Altsoy dışındaki kanuni mirasçılara ve eşe yapılan sağlararası karşılıksız kazandırmaların denkleştirmeye tabi olabilmesi için, TMK'nın 669’uncu maddesi gereği, denkleştirmenin mirasbırakan tarafından istenmiş, kısacası kazandırmanın onların miras payına mahsuben yapıldığının belirtilmiş olması gerekir. Altsoy dışındaki kanuni mirasçılara ve eşe yapılan sağlararası kazandırmaların iadeye tabi tutulması yönündeki mirasbırakanın iradesi açık olabileceği gibi, zımni de olabilir.

“... altsoy dışındaki yasal mirasçıların miras bırakandan elde ettikleri sağlararası karşılıksız kazandırmaların denkleştirmeye (iadeye) tabi olması için, bunların miras payına mahsuben verildiğinin kanıtlanması gerekir. Davacı, miras bırakanın 18.04.2005 tarihinde davalı (eşine) aktardığı paranın, miras payına mahsuben verildiğine ilişkin bir delil getirememiştir. O halde, davalıya aktarılan para ile ilgili denkleştirme isteğinin reddi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru bulunmamıştır...”13

Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarına göre, sağ kalan eş mirasbırakanın altsoyu ile birlikte mirasçı olmuş ise, mirasta denkleştirme isteyemez ve ayrıca geri verme yükümlülüğü de yoktur. Bu durumda altsoyun da sağ kalan eşe karşı mirasta denkleştirme borçlusu ve alacaklısı olmayacaktır.

“... kanun yapıcı, eşle füruu birbirine karşı alacaklı ve borçlu yapmak istememiştir. Amaç, birbirine böylesine yakın bağlarla bağlı kişileri bir teberru yüzünden karşı karşıya getirmemek, kırgınlıklara yol açmamaktır. Şayet saklı payı zedeleme söz konusu olursa zaten tenkis davası açmak hakkı saklıdır (MK. 502). Doktrinde hâkim olan görüş de bu doğrultudadır. Yani, füru ile eş birbirine karşı iade alacaklısı olmadığı gibi, iade borçlusu da değildir, (Eren, Age, Sh. 348, Kocayusufpaşaoğlu, Age, Sh. 451, İmre Age. Sh. 738, Ayiter Age. Sh. 235). Yukarıda yazılı gerekçeler karşısında davanın reddi gerekirken ...”14