Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Ceza Yargılamasında Uzlaşma

Conciliation in Criminal Procedure

Cengiz APAYDIN

Onarıcı ceza adalet sisteminde son zamanlarda suç mağdurlarının yararlarını korumak amacını taşıyan bir hassasiyetin gittikçe güçlenerek ortaya çıktığı görülmektedir. Özellikle suç mağdurlarının korunmasına ve ceza adaleti sistemi içerisinde haklarının geliştirilmesine büyük önem verilmektedir. Uzlaşma kurumu ile öncelikli olarak hızlı bir şekilde mağdurun zararının karşılanması ile mağdurun tatmin edilmesi ön plâna çıkmaktadır: Uzlaşma suçun işlenmesinden sonra fail ile mağdur veya suçtan zarar gören arasındaki uyuşmazlığı mağdur odaklı olarak tarafsız bir uzlaştırmacının girişimiyle tarafların özgür iradeleriyle kendi hukuklarını yaratmalarını amaçlayan bir kurumdur. Uzlaşma kurumu soruşturma ve kovuşturmalarda mutlaka öncelikle uygulanması zorunlu hem maddi ceza hem de ceza muhakemesi hukuku kurumudur.

Onarıcı Adalet, Uzlaşma, Uzlaştırmacı, Uzlaşmada Etik İlkeler, Uzlaşmanın Sonuçları.

Recently, it is observed that the highly strong sensitivity aimed at protecting the benefits of victims exists in the field of restorative justice. A great importance is given to protection of victims and development of their rights in Turkish criminal justice system. As the most quick satisfaction and compensation for a loss or injury of a victim, the institution of conciliation takes the foreground. This institution is applied by an impartial conciliator who takes into consideration of victim’s rights and freewill of the parties while this institution aims at creating own law for the offender and victim or injured party after a crime is committed. During investigations and prosecutions, conciliation is the primary and compulsory institution in criminal law and criminal procedure law.

Restorative Justice, Conciliation, Conciliator, Ethical Principles in Conciliation, Results of Conciliation.

I. Giriş

Ceza yargılamasında uzlaşma kavramı 2016 ve 2017 yıllarında yapılan yasal düzenlemeler (yasa ve yönetmelik) doğrultusunda hızla değişmekte ve gelişmekte olup, uzlaşma kurumunun etkinlik alanının gelişmesi uygulamada önemli ve problemli alanlar oluşturmaktadır. Yeni suç tiplerinin uzlaşma kapsamına alınmış olması önemli bir gelişme olmakla birlikte, kurumun uygulama alanının altyapı yetersizlikleri nedeniyle uygulamada ciddi sorunlara sebebiyet verdiği gözlemlenmektedir. Bu konuda önemli sorunlardan biri soruşturmada Cumhuriyet savcıları tarafından suçla ilgili delillerin tamamı toplanmadan soruşturma evraklarının uzlaştırma bürosuna gönderiliyor olması ve uzlaştırmacı eğitimlerinin henüz yetersiz olmasıdır. Adalet Bakanlığında Uzlaştırma Dairesi Başkanlığının kurulması, adliyelerde özel büro niteliğindeki uzlaştırma bürolarının kurularak Cumhuriyet başsavcılıkları bünyesinde kurumsallaştırılması önemli gelişmelerdir.

Uzlaşma kurumu, alternatif bir uyuşmazlık çözme yöntemi olup taraflara yasal sınırlar içerisinde kalmak kaydıyla kendi belirledikleri şartlarda kendi hukukunu yaratma imkânı sağlayan, uyuşmazlığın klasik yargı yöntemleri dışında, ancak adlî makamlar olan Cumhuriyet başsavcılıkları ve mahkemeler gözetiminde ve denetiminde çözümlenmesini amaçlayan bir kurumdur. 02.12.2016 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanunla değişik 5271 sayılı CMK'nın 253’üncü maddesine göre, uzlaşma kapsamındaki suçların uygulama alanı artırılmış olup taraflar arasında 6763 sayılı Yasayla değişik 5271 sayılı CMK'nın 253’üncü, 254’üncü ve 255’inci maddeleri gereğince uzlaştırma işlemi yapılması için dosyaların uzlaştırma bürosuna gönderilmesi, uzlaşma teklifinin uzlaştırmacılar tarafından yapılması gerektiğinin belirtilmiş olması, hem soruşturmada hem kovuşturmada hem de kesinleşmiş dosyalarda uzlaşma kapsamına alınan suçlarının yeni düzenlemeler doğrultusunda yeniden ele alınması zaruretini ortaya koymaktadır.

Uzlaşma ile taraflar arasında suçla bozulan toplumsal barış yeniden sağlanmış olacağından, yeni uyuşmazlıkların ve suçların önü kapanacaktır. Toplumunun uzlaşmanın hukuki anlamını ve sonuçlarını kavraması halinde uzlaşmaya yatkın yapısı, uzlaştırmacılarımızın yeni ve yeterince eğitimli olmamalarına rağmen üstün performansı ve uygulamada giderek artan sayıda tarafları tatmin eden şekillerde farklı edimler ile gerçekleşen uzlaştırmaların çoğalması, toplumda uzlaşma kurumun önemini ve fonksiyonunu arttıracaktır. Özellikle 6763 sayılı Kanunla değişik 5271 sayılı CMK'nın 253’üncü maddesindeki uzlaşma kapsamındaki suçların artırılmış olmasını ceza yargılaması açısından bir devrim olarak görmekteyiz.

İdeal bir toplumda insanlar, belli bir düzen ve karşılıklı saygı çerçevesinde hareket ederler. Toplum düzenine aykırı haksız bir eylem meydana geldiğinde, bu eylemden zarar gören kişi, eylemi yapan kişiyle yüzleşir. Haksızlık yapan kişi, hatasını açıkça anlamak amacıyla karşı tarafı saygıyla dinler ve sonuçta hatasının sorumluluğunu kabul eder, özür diler ve verdiği zararı telafi amacıyla gerekli işlemleri yapar. Bu ideal iletişim şekli, mağdurun ve failin katıldığı uzlaştırma (onarıcı adalet) sürecinin özünü göstermektedir. Ancak burada taraflar sorumluluğu üstlenmeyi ve ilişkilerini sürdürmeyi kendileri istedikleri için üçüncü bir kişinin müdahalesine ihtiyaç bulunmamaktadır1 .

Onarıcı adalet anlayışında; suç faillerinin yol açtığı kayıplar üzerinde yoğunlaşılmakta ve suç işlenmesi sonucunda ortaya çıkan zararın giderilmesi ve tarafların tatmin edilmesi amaçlanmaktadır. Bu yaklaşımda, mağdur eksenli bir ceza adalet mekanizması bulunmaktadır. Burada temel amaç; mağdurun uğradığı zararın giderilmesi, toplumsal barışa katkı sağlanmasıdır. Temel beklenti ise; failin davranışının sonucunu anlaması, mağdura karşı yapmış olduğu eyleminin olumsuz sonuçlarını ortadan kaldırması ve gerekenleri yapmaya hazır olmasıdır2 .

Onarıcı adalet, özellikle Kanada, Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere, Yeni Zelanda ve Avustralya'da oldukça yaygın olarak kullanılan Anglosakson menşeli bir kavramdır. Onarıcı adalet kavramının gelişiminin temelinde asıl olarak mağdur ve mağdurun haklarının korunması fikri olmakla birlikte, onarıcı adalet bunun çok daha ötesinde bir gelişim göstermiştir3 .

Uzlaşma kavramı onarıcı adalet anlayışının en popüler ve etkin olanıdır. Uzlaşma, bir taraftan mağdurun toplumsal barışın sağlanmasına yönelik olarak ihtiyaçlarını ortaya koyarken, diğer taraftan faili neden olduğu haksızlıktan kaynaklanan zararlardan veya tehlikelerden ötürü sorumlu tutmaktadır.

Uzlaşma kavramı, hem ağırlıklı olarak 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 253’üncü ilâ 255’inci maddelerinde belirtilen usul hukukuna hem fail ve devlet arasındaki cezalandırma ilişkisini sona erdirme açısından maddi hukuka ilişkin karma nitelikte bir düzenlemedir. Uzlaşma, hem edimli olarak mağdurun zararlarının ödenmesi karşılığında hem edimsiz olarak gerçekleşebilir. Ancak uzlaşmayla failin cezalandırılması olanağı ortadan kaldırıldığından, bu kurumu, ceza ilişkisini düşüren bir hal olarak da nitelendirmek mümkündür. Bu nedenle uzlaşma, bir taraftan muhakemeyi engellemesi nedeniyle muhakeme hukuku kurumu, diğer yandan ise fail ile devlet arasında ceza ilişkisini sona erdirdiğinden ceza hukuku kurumu olup, ceza ilişkisi, usuli bir işlem nedeniyle yani muhakemeye devam edilemediği için sona erdiğinden fail-mağdur uzlaşmasının muhakeme hukuku kurumu olma özelliğinin ağır basmakta olduğu savunulmuştur4 . Nitekim Yargıtay da, uzlaşmayı, karma nitelikli bir kurum olarak kabul etmektedir. Buna göre uzlaşma, bir yönüyle usul hukuku kurumu, ceza ilişkisini sona erdirmesi nedeniyle de maddi ceza hukukuna ait bir hukuksal kurumdur5 . Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 30.10.2007 tarihli ve E. 2007/4-200, K. 2007/219 sayılı ilâmında belirtildiği üzere, özetle uzlaştırma kurumu, her ne kadar 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunun 253’üncü ve 254’üncü maddelerinde hüküm altına alınarak usul hukuku kurumu olarak düzenlenmiş ise de, fail ile devlet arasındaki ceza ilişkisini sona erdirmesi bakımından maddi hukuka da ilişkin bulunması nedeniyle yürürlüğünden önceki olaylara uygulanabileceği, bu uygulamanın, sadece görülmekte olan davalar bakımından geçerli olmayacağı, 5237 sayılı Kanun m. 7/2’deki, Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur”, şeklindeki hüküm uyarınca kesinleşmiş kararlar bakımından da uzlaştırma hükümlerinin uygulanması gerektiği açıkça belirtilmiştir. Öte yandan, 5275 sayılı Yasa m. 98/1’de; Mahkûmiyet hükmünün yorumunda veya çektirilecek cezanın hesabında duraksama olursa, cezanın kısmen veya tamamen yerine getirilip getirilemeyeceği ileri sürülür ya da sonradan yürürlüğe giren kanun, hükümlünün lehinde olursa, duraksamanın giderilmesi veya yerine getirilecek cezanın belirlenmesi için hükmü veren mahkemeden karar istenir” şeklinde bir düzenlemeye yer verilmiş olması, infaz edilmekte olan hükümlerin de uyarlamaya konu edilebileceğini açıkça göstermektedir. O halde uzlaşma kapsamına alınan suçlarla ilgili infaz aşamasında olan dosyalarda hükmün infazının durdurularak, 5271 sayılı CMK’nın 253’üncü maddesindeki esas ve usullere göre uzlaştırma işlemlerinin yerine getirilmesi için dosyanın uzlaştırma bürosuna gönderilmesi gerekmektedir. Nitekim Yargıtay’ın aynı doğrultudaki bir kararında şöyle denilmektedir; “Sanığın tekerrüre esas alınan ilama ilişkin suçun TCK'nın 155/1 maddesinde yazılı güveni kötüye kullanma suçuna ait olduğu, CMK'nın 253’üncü maddesinde 6763 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik sonrası uzlaşma kapsamına alındığının, sanığın başka da tekerrüre esas alınabilecek sabıkası olmadığının anlaşılması karşısında; öncelikle tekerrüre esas alınan bu ilam sebebi ile uyarlama yargılaması yapılarak sonucuna göre sanık hakkında tekerrür hükümlerinin uygulanmasının gerekip gerekmediğinin değerlendirilmesi lüzumu, bozmayı gerektirmiştir6.

Aynı doğrultuda olmak üzere, hükmün açıklanmasına neden olan kasıtlı suçların uzlaşma kapsamında olması halinde de hükmün açıklanmasına neden olan suçlar açısından uzlaşma işlemi yapıldıktan sonra sanık hakkında hukuki değerlendirmenin yapılması şarttır. Nitekim Yargıtay’ın aynı doğrultudaki bir kararında şöyle denilmektedir; “TCK'nin 141. maddesi uyarınca hükmolunan hırsızlık olması, 02/12/2016 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanunun 34. maddesiyle değişik 5271 sayılı CMK'nın 253’üncü maddesi ve maddeye eklenen fıkraya göre uzlaşma kapsamına alınmış olması gözetilerek, uzlaştırma işlemi uygulanarak sonucuna göre, suça sürüklenen çocuğun hukuki durumunun bu kapsamda tekrar değerlendirilip belirlenmesinde zorunluluk bulunması karşısında, hırsızlık suçu yönünden, uyarlama yargılaması yapılıp yapılmadığı araştırılarak, anılan hüküm yönünden uzlaştırma işleminin olumlu sonuçlanmış olması durumunda, suça sürüklenen çocuğun denetim süresinde işlediği başkaca kasıtlı suçlardan mahkum olup olmadığı tespit edilip sonucuna göre, açıklanması geri bırakılan hükmün açıklanıp açıklanmayacağının değerlendirilmesi zorunluluğu, bozmayı gerektirmektedir”7.

Özetle 6763 sayılı Kanunla değişik 5271 sayılı CMK'nın 253’üncü maddesinde yer alan uzlaşma kapsamındaki suçların artırılmış olması, ceza yargılaması açısından bir devrim olup, ceza soruşturmasından başlayarak, iddianamenin düzenlenmesi, kovuşturma aşaması, hükmün açıklanmasının geri bırakılması istinaf, temyiz yolu kanun yolları, infaz aşamasındaki mahkeme ilamları ile sicil dosyalarında ve sabıka kayıtlarında bulunan uzlaşma kapsamına alınan suçlarla ilgili uyarlamaların yapılarak şüphelilerin, sanıkların ve mahkûmların hukuki durumlarının değişen mevzuata ve ceza hukukunun ilkelerine göre yeniden değerlendirilmesi gerekir.

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile, ceza adalet sistemimize “ceza hukukuna ilişkin uyuşmazlıkların ceza adalet sistemi dışında çözülmesine” olanak sağlayan “uzlaşma” adı altında yeni bir kurum kabul edilmiştir. Bu kurum ilk defa Amerika Birleşik Devletleri’nde “mediation” adı altında ortaya çıkmıştır. Bu kurumun temel amaçları, Cumhuriyet başsavcılıklarında bulunan soruşturmaları ve mahkemeler önündeki ceza davalarını, hukuka uygun yöntemlerle ceza adalet sistemi dışına çıkararak çözmek ve böylece Cumhuriyet başsavcılıklarının ve ceza mahkemelerinin iş yükünü azaltmak, ceza soruşturmalarını ve ceza yargılamasını hızlandırmak, önemli suçlarla ilgili soruşturmaların ve davaların önünü açmak, mağdurun suçtan doğan zararını kısa bir süre içerisinde masrafsız bir şekilde gidermek, tarafları “tarafsız ve bağımsız” bir uzlaştırıcı tarafından barıştırmaktır.

Onarıcı ceza adaleti alanında son zamanlarda suç mağdurlarının yararlarını korumak amacını taşıyan bir hassasiyetin gittikçe güçlenerek ortaya çıktığı görülmektedir. Özellikle suç mağdurlarının korunmasına ve ceza adaleti sistemi içerisinde haklarının geliştirilmesine büyük önem verilmektedir. Uzlaşma kurumuyla, öncelikli olarak hızlı bir şekilde mağdurun zararının karşılanması ile mağdurun tatmin edilmesi ön plâna çıkmaktadır: Suça karşı, sadece ceza yaptırımı yeterli değildir; zararın giderilmesi ve bozulan toplumsal barışın onarılması en başta gelen amaçlardan sayılmalıdır. Bu bağlamda, uzlaşma kurumuyla, suçun mağdurunun suçtan doğan zararını kısa bir süre içerisinde gidererek mağdurlar bakımından önemli bir işlev görebilecek potansiyele sahiptir.

Onarıcı adalet, suçtan etkilenen kişilerin ihtiyaçlarını dikkate alarak, suçun olumsuz etkilerinin giderilmesini de amaçlamaktadır. Bu kapsamda fail ıslah edilmekte, mağdurun ve toplumun gördükleri zararlar giderilmekte ve onarılmakta ve failin sorumluluk üstlenerek mağdura ve topluma verdiği zararı kabul etmesi ve bunları telafi etmesi için imkân sağlanmaktadır. Ayrıca onarıcı adalet zarar vermekten çok düzeltici, eğitici, affedici, sorumluluk yükleyici ve toplumsal katılımı ve diyaloğu teşvik edici bir süreçtir8 . Onarıcı adalet başlangıç noktası olarak mağduru ele almakta ve gerek maddi gerek manevi olarak mümkün olan en kısa süre içinde haksızlığın onarılması suretiyle mağdurun isteklerinin karşılanmasına çalışmaktadır9 .

Öte yandan, bir suçun işlenmesinden sonra fail ve mağdur arasında meydana gelen çekişmeyi, tarafsız ve bağımsız bir uzlaştırmacının girişimleriyle çözmek ve böylece, hem adaleti sağlamak hem mağduru tatmin etmek de ceza adaletinin hedefleri arasındadır. Zararın giderilmesi fail ile mağdur arasında suç işlenmesiyle bozulan barışı sağlayacak ve taraflara huzur getirecektir. Genel olarak uzlaşma, uzlaşma kapsamına giren bir suç nedeniyle, şüphelinin ya da sanığın mağdurun veya suçtan zarar görenin kanundaki ve yönetmelikteki usule ve hükümlere uygun olarak uzlaştırmacı tarafından uzlaştırma süreci sonunda anlaştırılmış olmalarını ifade eder. Uzlaşma cezalandırıcı adalet anlayışına alternatif bir uyuşmazlık çözümüdür. Uzlaşma, onarıcı adalet anlayışının önemli alanlarından biridir. Diğer bir ifadeyle, uzlaşma, yargılama dışı alternatif çözüm yollarından birisidir. Uzlaşmaya başlamak için şüpheli hakkında iddianame düzenlenecek kadar yeterli şüphe olmalıdır. Uzlaşma, fail ile mağdurun uzlaştırmacı önünde iradelerine uygun bir anlaşma yaparak ceza uyuşmazlığını gidermeleridir10 . Uzlaştırmada iki temel unsur bulunmaktadır. Bunlardan birincisi tarafsız üçüncü bir kişinin uyuşmazlığın çözümüne yardımcı olması, ikincisi ise bu kişinin çözüm için tarafları zorlayamamasıdır11 . Uzlaştırma, uzlaşma kapsamındaki bir suç nedeniyle başlatılan ceza soruşturması veya kovuşturması sırasında, dosyanın Cumhuriyet savcısı ya da davaya bakan mahkeme tarafından uzlaştırma bürosuna gönderilerek, uzlaştırma bürosu tarafından uzlaşma bürosunda görevli Cumhuriyet savcısının onayı ile uzlaştırmacı olarak görevlendirilen uzlaştırmacının, şüpheli veya sanık ile mağdur veya suçtan zarar göreni ya da kanuni temsilcileri kendi aralarında barışı sağlayarak suçla bozulan toplumsal barışı yeniden oluşturmak amacıyla öncelikle mağdurun zararının giderilmesine, şüphelinin veya sanığın da yargılamanın olası olumsuz sonuçlarından kurtulmasına yönelik olarak anlaştırmak için bir araya getirilmesi suretiyle uyuşmazlığın yargı dışı yolla çözümünü amaçlayan bir süreçtir12 .

Suçun işlenmesinden sonra fail ile mağdur veya suçtan zarar gören arasındaki uyuşmazlığı mağdur odaklı olarak tarafsız bir uzlaştırmacının girişimiyle suçun işlenmesinden bir ay sonra başlayan kısa zamanda tarafların özgür iradeleriyle kendi hukuklarını yaratmalarını amaçlayan uzlaşma kurumu soruşturmalarda ve kovuşturmalarda mutlaka öncelikle uygulanması zorunlu, hem maddi ceza hem ceza muhakemesi hukuku kurumudur. Suça karşı, sadece ceza yaptırımı yeterli değildir, mağdurun veya suçtan zarar görenin zararının giderilmesi de mağdurların yararlarını korumak açısından önemli bir amaçtır. Uzlaştırma bir onarıcı adalet uygulaması olup, mağdur ve fail ile tarafsız bir üçüncü kişi olan uzlaştırmacının katılımıyla gerçekleşen çok hızlı bir süreçtir.

Uzlaştırma süreci bir takım aşamalardan oluşmaktadır. Bu aşamalar, bakış açısına göre değişik tasniflere tabi tutulabilir. Ancak genellikle bu süreç şu şekilde işlemektedir: Belli kriterlere göre uzlaştırmaya gönderilecek dosyaların seçilmesi, dosyaların uzlaştırmacıya tevdi, uzlaştırmacı tarafından uzlaştırma öncesi taraflarla ayrı ayrı temasa geçilmesi, mağdur ve failin yüz yüze görüşmesi, tarafların yazılı bir anlaşmaya varması, sonucun yetkili makama bildirilmesi ve anlaşmanın yerine getirilmesinin takip edilmesidir13 .

Uzlaştırmanın asıl olarak soruşturma aşamasında yapılması gerekmekte olup, uzlaşma kapsamındaki bir suçla ilgili olarak uzlaştırma işleminin soruşturma aşamasında yapılmaması iddianamenin iadesi sebeplerindendir. Kovuşturma aşamasında uzlaşma hükümlerinin uygulanması ise istisnai olarak "suçun uzlaşma kapsamında olduğunun ilk defa duruşmada anlaşılması halinde" mümkün olduğu, soruşturma aşamasında usulüne uygun olarak uzlaştırmacı vasıtasıyla uzlaştırma teklif edilmesine rağmen taraflarca kabul edilmemiş olması nedeniyle uzlaşma gerçekleşmemiş ise kovuşturma aşamasında taraflarca uygulanması talep edilse bile artık uzlaştırma işlemi yapılamayacaktır. Soruşturma aşamasında tarafların uzlaştığına dair rapor düzenlenmesi ve içeriğinin hukuka uygunluğunun denetlenmesi uzlaştırma bürosu Cumhuriyet savcısının görevidir. Soruşturma aşamasında uzlaşma işlemi yapılarak tarafların uzlaşamamaları nedeniyle kamu davası açılmış ise, sanık veya sanıklar hakkında taraflar istese bile dosya tekrar uzlaştırma bürosuna uzlaşma için gönderilemez. Öte yandan taraflar kendi aralarında uzlaştıklarına dair belgeyi mahkemeye ibraz ederse, mahkeme belgenin hukuka uygunluk denetimini yapıp uzlaşma iradelerinin hukuka uygun olarak belgeye yansıdığını belirlerse kamu davasının düşmesine karar verilmelidir.

II. Uzlaşma Nedir?

Uzlaştırmanın kapsamı, bir ceza adalet sistemi içerisinde uzlaştırmanın yerinin ve etkinliğinin belirlenmesi için en önemli ölçütlerden birisidir. Yine bu durum uzlaştırmadan beklenen faydaların da, ne ölçüde elde edilebileceğinin göstergelerinden birisidir14 .

Genel olarak uzlaşma, uzlaşma kapsamına giren bir suç nedeniyle, şüphelinin ya da sanığın mağdur veya suçtan zarar görenin kanundaki ve yönetmelikteki usule ve hükümlere uygun olarak, uzlaştırmacı tarafından uzlaştırma süreci sonunda anlaştırılmış olmalarını ifade eder. Uzlaşma, cezalandırıcı adalet anlayışına alternatif bir uyuşmazlık çözümüdür. Uzlaşma, onarıcı adalet anlayışının önemli alanlarından biridir. Diğer bir ifadeyle uzlaşma, yargılama dışı alternatif çözüm yollarından birisidir. Uzlaşmaya başlamak için şüpheli hakkında iddianame düzenlenecek kadar yeterli şüphe olmalıdır. Uzlaşma, fail ile mağdurun uzlaştırmacı önünde iradelerine uygun bir anlaşma yaparak ceza uyuşmazlığını gidermeleridir15 .

Uzlaştırma, uzlaşma kapsamındaki bir suç nedeniyle başlatılan ceza soruşturması veya kovuşturması sırasında, dosyanın Cumhuriyet savcısı ya da davaya bakan mahkeme tarafından uzlaştırma bürosuna gönderilerek, uzlaştırmacı büro tarafından uzlaştırmacı olarak görevlendirilen uzlaştırmacının, şüpheli veya sanık ile mağdur veya suçtan zarar göreni, kendi aralarında barışmayı sağlayarak suçla bozulan toplumsal barışı yeniden oluşturmak amacıyla, öncelikle mağdurun zararının giderilmesine, şüphelinin veya sanığın da yargılamanın sonuçlarından kurtulmasına yönelik olarak anlaştırmak için bir araya getirilmesi suretiyle uyuşmazlığın yargı dışı yolla çözümünü amaçlayan bir süreçtir16 .

III. Uzlaşmanın Amacı

Uzlaştırmanın temel ve en büyük amacının “barışma” olduğunu söyleyebiliriz. Zira fail ile mağdurun uzlaşması, -her iki tarafın da aktif katılımını gerektiren- kolektif bir yaklaşım sonucu ortaya çıkan barışmanın bir türüdür17 . Alternatif bir uyuşmazlık çözüm yolu olan uzlaşma, hem mağdurun ve hem de failin çözüm sürecine etkin biçimde katıldığı ve süreçte söz sahibi olduğu bir yöntem olması nedeniyle ceza adalet sistemine hizmet eden bir kurum olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu yönüyle uzlaşma, Cumhuriyet savcılarının ve mahkemelerin iş yükünü azaltan, uyuşmazlığın çözümüne ilişkin süreci hızlandıran ve masrafları da mümkün olan en düşük düzeyde tutarak ceza adalet sistemini rahatlatan bir kurumdur. Uzlaşma, ceza adalet sisteminden tümüyle bağışık ve ayrık değildir. Bu nedenle uzlaşmada tarafların adalete ve adaletin yerine gelme sürecine olan güven duygusunu sarsacak uygulamalardan ve davranışlardan kaçınılmalıdır18 . Uzlaştırmanın amacı, hem mağdurun haklarını hızlı ve etkin bir yöntemle elde etme hem şüphelinin ya da sanığın devletle arasındaki ceza ilişkisini sona erdirmeyi amaçlamaktadır.

Uygulamada mağdurlar, soruşturma ve kovuşturma sürecine katılmadan, avukat tutmadan yargılama masrafı ödemeden, özellikle taksirli suçlarda, daha önceden tanımadığı bir kişiyle husumet içine girmemek, mağduriyetinin bir an önce giderilmesini ve zararlarının karşılanmasını sağlamak için uzlaşmadan yana tavır sergilemektedirler. Kasten işlenen suçlarda da tarafların husumetin büyümemesi ve kısa zamanda barış ortamını sağlamak düşüncesi ile yine karşılıklı uzlaşmayı tercih ettikleri görülmektedir. İşte uzlaşma, şüpheli/sanık hakları kadar mağdur haklarını da gözetmesi ve geciken adaletin de adaletsizlik olduğu düşüncesiyle mağdura, suçtan doğan zararının en kısa sürede giderilmesi olanağını sağlayan bir kurum olarak karşımıza çıkmaktadır19 .

Özetle uzlaşma, onarıcı bir adalet anlayışı olup, cezalandırıcı adalet anlayışına bir alternatiftir. Uzlaşmayı benimsemek demek, cezalandırma sisteminden tamamen vazgeçmek anlamına gelmemekte, cezalandırıcı adalet anlayışının sakıncalarını mümkün olduğunca en aza indirmeye çalışmaktadır. Çünkü yargılama sonucunda ispat sorunları nedeniyle fiilin cezasız kalması kuvvetle muhtemeldir. Yine fail cezalandırılsa dahi, fail ile mağdur arasındaki husumet sürmekte, gerçek anlamda bir barış elde edilememektedir. Uyuşmazlık, mahkeme kararıyla sonuçlandığı için, taraflar da kendi beklentileri bakımından sonuçtan tatmin olmamaktadır. Bu tatminsizlik, özellikle mağdurun zararının giderilmemesi veya husumetin sona ermemesi dolayısıyla yeni olaylara gebe olabilmektedir. Suçun karşılığı, yalnızca ceza olarak öngörüldüğü için, mağdurun zararının giderilmesi tali bir mesele olarak algılanır. Mağdurun zararı giderilmediği için, mağdur ayrıca tazminat davası açmak ve icra takibinde bulunmak gibi başka hukuki yollara başvurmak zorunda kalmaktadır. Bu da, hem kişilere bir yük hem yargı için artı iş yüküdür. Zaten yargılama süreci taraflar için başlı başına uzun ve yıpratıcıdır. Uzun yargılama süreci de, hem tarafların önemli ölçüde masraf yapmasına yol açmakta hem usul ekonomisi ilkesine aykırı düşmektedir. Bu sebeplerle uzlaşma müessesesinin daha işlevsel hale getirilmesi gerekmektedir20 .