Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

7036 Sayılı İş Mahkemeleri Kanunu Çerçevesinde Arabuluculuk ve İş Hukukundaki Değişikliklere Genel Bakış

A General Overview on the Recent Developments in
Mediation and Labour Law in Light of the Code on Labour
Courts Numbered 7036

Gülen İKİZOĞLU AKIN

7036 Sayılı İş Mahkemeleri Kanunu ile, yaklaşık 60 yıldır uygulanmakta olan ve birçok değişikliğe uğramış 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu yürürlükten kaldırılarak, yerine güncel ihtiyaçlara uygun bir kanuni düzenleme yapılmıştır. Yine aynı kanun ile 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu, yeni İş Mahkemeleri Kanuna uygun hale getirilmiş ayrıca kanundaki boşlukların doldurulması için de düzenlemeler getirilmiştir. Çalışmamızda, yapılan yenilik ve değişiklikler açıklanmakta, önceki düzenlemeyle paralellik arz eden hükümlere yer verilmemektedir.

7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu, İş Mahkemeleri, İş Hukuku, 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu, Arabuluculuk, Zorunlu Arabuluculuk, İşe İade Davası.

The Code numbered 7036, abrogated the Code of Labor Court numbered 5521 which was effective almost 60 years and revised several times, enacts new legal arrangements that align the labor law with current requirements. This new code revised the Code on Mediation in Civil Disputes numbered 6325 pursuant to The Code of Labor Court’s new regulations and made arrangements to fill the gaps in law. In this paper, only amendments and new rules in the Code of Labor Court numbered 7036 are focused and the regulations that are similar to the previous ones are not analyzed.

The Code of Labor Court numbered 7036, The Labor Court, Labor Laws and Legislation, Law on Mediation in Civil Disputes numbered 6325, Mediation, Obligatory Mediation, Reemployment Lawsuit.

Giriş

TBBM tarafından 12/10/2017 tarihinde kabul edilen ve 25/10/2017 tarihinde yayımlanan 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu1 ile altmış yıla yakın zamandır uygulanmakta olan ve çok sayıda değişiklik geçirmiş mülga 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nu2 yürürlükten kaldırılmış ve iş hukukunda yeni bir sayfanın açılmasına vesile olan ve kanaatimizce devrim niteliğinde sayılabilecek değişiklikler getirilmiştir.

Aynı şekilde bu kanun ile 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun3 , İş Mahkemeleri Kanunu’na uygun hale getirilmesi ve ayrıca uygulamada karşılaşılan birtakım eksikliklerin giderilmesi için de değişiklikler yapılmıştır. Aşağıda bu hususlara değinilecektir.

I. İş Hukuku Kapsamındaki Değişiklikler

Mülga Kanun’un yürürlükte olduğu zamanlarda 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu4 kapsamında düzenlenen genel hizmet sözleşmesi, pazarlamacılık sözleşmesi ve evde hizmet sözleşmesinden kaynaklanan işçi ve işveren uyuşmazlıklarında görev bakımından iş mahkemeleri değil, asliye hukuk mahkemeleri yetkiliydi. 7036 sayılı Kanun’un 5. maddesi ile bu uyuşmazlıklar da İş Mahkemelerinin görev alanına alınmıştır. Aynı şekilde, 5953 sayılı Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanun5 kapsamındaki gazeteciler ile 854 sayılı Deniz İş Kanunu6 kapsamındaki gemi adamlarının da işçilik haklarından kaynaklanan uyuşmazlıkları da 7036 sayılı Kanun’un 4. maddesi ile iş mahkemelerinin görev alanına alınmıştır.

Ayrıca aynı Kanun’un 5. maddesinin 2. fıkrasında yapılan düzenleme ile, idari para cezalarına itirazlar ile 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun7 geçici 4. maddesi kapsamındaki uyuşmazlıklar8 hariç olmak üzere Sosyal Güvenlik Kurumu veya Türkiye İş Kurumu’nun taraf olduğu iş ve sosyal güvenlik mevzuatından kaynaklanan uyuşmazlıkların tamamı da iş mahkemelerinin görevi alanına dahil edilmiştir.

Böylelikle, iş mahkemelerinin görev kapsamı genişletilerek işçi ve işveren arasındaki tüm ihtilafları çözmekle görevlendirilmek suretiyle, kanaatimizce tam anlamıyla ihtisas mahkemesi haline getirilmiştir.

Arabuluculuğa başvurma her ne kadar rızai bir alternatif olarak kabul edilmişse9 de bu kanun ile uygulamaya geçirilecek olan düzenlemeyle iş kanunundan doğan davalarda arabuluculuğa başvuru zorunlu tutulmuştur.10 Fakat bu noktada iş kazası veya meslek hastalığından kaynaklanan maddi veya manevi tazminat davaları ile bunlarla ilgili rücu davaları hakkında arabulucuya başvurmanın dava şartı olmadığının hatırlatılması gerekmektedir. Öte yandan, burada kanunun dava şartı haline getirdiği bu düzenlemesi yanlış anlaşılmamalıdır. Arabuluculuğa başvurmak zorunlu olsa da arabulucu kanalı ile anlaşmak elbette ki zorunlu değildir.11

Bu noktada dikkat edilmesi gereken en önemli husus, arabuluculuk görüşmelerine katılmaya ilişkin zorunluluktur. Kanun’un 3. maddesinin 12. fıkrasına göre, geçerli bir mazeret göstermeksizin arabuluculuk görüşmelerine katılmayan taraf, arabulucu tarafından düzenlenen son tutanakta belirtilecek ve bu taraf, davada lehine karar verilmiş olsa bile, yargılama giderinin tamamını ödemeye mahkûm edilecektir. Ayrıca bu taraf lehine vekalet ücretine de hükmedilmeyecektir.12 Bu hüküm sadece taraflara ulaşılması ve tarafların geçerli bir mazeretleri olmamasına rağmen görüşmeye gelmemeleri ile ilgilidir. Taraflara ulaşılamaması veya taraflara ulaşılması akabinde tarafların arabuluculuk görüşmelerine gelmeleri, görüşmelerin yapılması ve görüşmeler sonunda anlaşmaya varılamaması hallerinde bu hüküm uygulanmayacaktır. Ayrıca taraflara ulaşıldığı halde geçerli bir mazeret bildirilmesi halinde arabulucu tarafından somut olayın niteliğine göre mazeretin geçerli olup olmadığı tespit edilecek, son tutanakta taraflara ulaşılma şekli ile toplantı gününün bildirilişi, toplantının yapılması konusunda mutabık kalındığı, buna ilişkin belgelerle ortaya konulacaktır. Bu uyuşmazlık mahkemeye intikal ettiğinde ilk etapta arabulucu tarafından ortaya konan durum mahkemece denetlenecek ve ileri sürülmüşse mazeretin geçerliliği konusunda nihai karar mahkeme tarafından verilecektir.

Bunun yanı sıra arabuluculuk ilk toplantısına her iki tarafın da katılmaması sebebiyle arabuluculuk faaliyetinin sona ermesi üzerine açılacak davalarda tarafların yaptıkları yargılama giderleri kendi üzerlerine bırakılacaktır. Tarafların arabulucu huzurunda anlaşamamaları halinde, işçinin dava açması durumunda, arabulucu tarafından anlaşmaya varılamadığına ilişkin düzenlenen son tutanak dava dilekçesine eklenmesi gerekmektedir.13 Eğer bu tutanak dava dilekçesine eklenmez ise mahkeme, davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderecektir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilecektir.

Arabulucu atanması için başvuru karşı tarafın yerleşim yerindeki veya işin yapıldığı yerdeki arabuluculuk bürosuna yapılacaktır. Karşı taraf birden fazla ise bunlardan birinin yerleşim yerindeki arabuluculuk bürosuna yapılan başvuru yeterli sayılacaktır. Arabuluculuk bürosu kurulmayan yerlerde ise başvurular, adalet komisyonu tarafından görevlendirilen sulh hukuk mahkemesi yazı işleri müdürlüğüne yapılacaktır.

Arabulucu, görevlendirmeyi yapan büronun yetkili olup olmadığını ise kendiliğinden dikkate alamayacaktır. Büronun yetkisizliğini ileri sürmek hak ve yetkisi sadece karşı tarafa aittir. Karşı taraf en geç ilk toplantıda, yerleşim yeri ve işin yapıldığı yere ilişkin belgelerini sunmak suretiyle Arabuluculuk Bürosu’nun yetkisine itiraz edebilecektir. Bu yetki itirazı ilk itiraz olarak değerlendirilmelidir.14 Bu durumda arabulucu, dosyayı derhal büroya teslim edecek ve dosya büro tarafından ilgili sulh hukuk mahkemesine gönderilecektir. Mahkeme, incelemeyi dosya üzerinden yaparak karara bağlayacak ve yetkili büroyu belirleyecektir. Mahkemenin bu kararı harca tabi olmadığı gibi karara karşı kanun yoluna başvuru imkânı da bulunmamaktadır. Yetkili büroyu kesin olarak karara bağlayan mahkeme dosyayı büroya iade edecektir. Dosya büroya iade edildikten sonra mahkemenin yetkiye ilişkin kesin kararı büro tarafından 7201 sayılı Tebligat Kanunu15 hükümleri uyarınca taraflara tebliğ edilecektir. Şayet yetki itirazı reddedilmiş ise aynı arabulucu yeniden görevlendirilecektir. Bu durumda arabuluculuk süresi yeniden görevlendirme tarihinden itibaren başlayacaktır. Yetki itirazının kabulü durumunda ise yetkiye ilişkin karar büro tarafından taraflara tebliğ edilecek ve taraflarca, kararın tebliğinden itibaren bir hafta içinde yetkili büroya başvurulabilecektir. Bu takdirde yetkisiz büroya başvurma tarihi, yetkili büroya başvurma tarihi olarak kabul edilecek, başvurucu yetkisiz büroyu tercih etmesinden kaynaklı olarak herhangi bir hak düşürücü süreyi kaçırma tehlikesi ile karşı karşıya kalmamış olacaktır.

Arabulucu süreci üç hafta içinde sonuçlandırmak zorundadır. Ancak bu süreyi görüşmelerin gidişatını dikkate alarak zorunlu hallerde en fazla bir hafta daha uzatabilmesi de mümkündür. Bu üç haftalık süre, arabulucunun büro tarafından görevlendirildiği tarihten başlatılacaktır.

Taraflara ulaşılamaması, taraflar katılmadığı için görüşme yapılamaması yahut yapılan görüşmeler sonucunda anlaşmaya varılması veya varılamaması hallerinde arabuluculuk faaliyeti sona erdirilecektir. Arabulucu, belirtilen hallerde son tutanağı düzenleyecek ve durumu derhal arabuluculuk bürosuna bildirecektir.16

Arabulucu kural olarak, büro tarafından ve komisyon başkanlıklarına bildirilen listeden belirlenecektir. Ancak işçi ve işveren, listede yer alan herhangi bir arabulucu üzerinde anlaşmışlarsa bu arabulucu görevlendirilecek, böylece, iradelerine üstünlük tanınacak ve o kişi büro tarafından görevlendirilecektir.

Tarafların arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varmaları halinde arabuluculuk ücreti, taraflarca eşit olarak, Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesi’nin İkinci Kısmı’na17 göre karşılanacaktır. Taraflar arabuluculuk görüşmelerinden önce veya arabuluculuk görüşmeleri sonunda ücretin eşit olarak ödenmesi hususunun aksini kararlaştırabilmeleri de mümkündür.

Ücret ise Arabuluculuk Ücret Tarifesi’ne göre belirlenecek, ancak belirlenen ücret hiçbir koşulda, Arabuluculuk Ücret Tarifesinin Birinci Kısmı’nda belirlenen iki saatlik ücret tutarından az olamayacaktır. İşe iade talebiyle yapılan görüşmelerde tarafların anlaşmaları durumunda, arabulucuya ödenecek ücretin belirlenmesinde işçiye işe başlatılmaması halinde ödenecek tazminat miktarı ile çalıştırılmadığı süre için ödenecek ücret ve diğer haklarının toplamı, Tarife’nin İkinci Kısmı uyarınca üzerinde anlaşılan miktar olarak kabul edilecektir.

Arabuluculuk faaliyeti sonunda taraflara ulaşılamaması, taraflar katılmadığı için görüşme yapılamaması veya iki saatten az süren görüşmeler sonunda tarafların anlaşamamaları hallerinde ödenecek arabulucu ücretinin iki saatlik ücret tutarı Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenecek, şayet görüşmeler iki saatten fazla sürmüş ve sonuçta taraflar anlaşamamış ise iki saati aşan kısma ilişkin ücret, aksi kararlaştırılmadıkça, taraflarca eşit şekilde saatlik ücret olarak ödenecektir. Örneğin işçi ve işveren tarafı, üç saatlik bir görüşme sonunda anlaşamadığı takdirde ilk iki saat için Tarife uyarınca toplam 240 Türk Lirası Adalet Bakanlığı Bütçesi tarafından karşılanacak, kalan bir saatlik kısım ise 120 Türk Lirası olarak aksi kararlaştırılmadıkça taraflarca eşit şekilde ödenecektir. Bu örnekte arabulucu ücreti 240+120=360 Türk Lirası olarak gerçekleşecektir. Bütçeden ödenen ve taraflarca karşılanan arabuluculuk ücreti, yargılama giderlerinden sayılacaktır. Adalet Bakanlığı tarafından arabulucuya ödenen tutar, yargılama sonunda haksız çıkan taraftan alınarak Bakanlığa gelir kaydedilecektir.

Bunun yanı sıra Arabuluculuk Bürosu tarafından yapılması gereken zorunlu giderlerin; arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılması halinde anlaşma uyarınca taraflarca ödeneceği, anlaşmaya varılamaması halinde ise ileride haksız çıkacak taraftan tahsil olunmak üzere bütçeye konulan ödenekten karşılanacağı düzenlemesi de yapılmıştır.

Kanun, Resmî Gazetede yayımlandığı 25/10/2017 tarihinde yürürlüğe girmiş ise de zorunlu arabuluculuğa ilişkin 3. maddesi için yürürlük tarihi 01/01/2018 olarak belirlenmiştir. Ancak Kanunun dava şartı olarak arabuluculuğa ilişkin hükümleri, bu hükümlerin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla ilk derece mahkemeleri ve bölge adliye mahkemeleri ile Yargıtay’da görülmekte olan davalar hakkında uygulanmayacaktır.